Az evvel girdim balkondan içeri, Çiçek hanımın sağlığını kontrol için çıkmıştım. Çiçek hanım çıtırtıdan ürkmesini saymazsak iyi, kardeşinin yumurtası henüz çatlamadı lakin anne kayıp. Gülbahar Hatun dün öğlenden beri ortalarda yok. Yeni doğmuş kızının saçının tepesine fotoğrafta gördüğünüz üzere fıskıye modeli bir kuyruk yapıp çekmiş gitmiş, diğer yumurta çatlamamış daha umurunda mı? Ben size demiştim bu kuş kısmının gözü oynaşta oluyor diye, buyrun işte bahar başına vurdu, annelik falan üç günmüş. Bıraktı cami avlusuna, pardon Leylağın saksısına yavruyu, kaçtı yeni sevgilisiyle. İnsan bari bir not yazar ayıp olmasın diye "Yavrum sizlere emanet, ben elimde olmayan sebeplerle gidiyorum" mealinde. İyi hoş da nasıl besleyeceğiz bu garibanı, henüz çok minik. Ölürse çok üzüleceğim ama yapacak birşey yok. Bekleyelim bakalım belki nedamet getirip geri döner oynak Gülbahar Hatun.
Hava çok sıcak bugün. Uzaktaki dağların tepesindeki karlara inat dayandığım balkon demirleri ellerimi yaktı. Sokaktan ikiz oldukları anlaşılan bebeklerin ayrı ayrı yatırıldığı çocuk arabalarını sürerek genç bir çift geçti, arkalarından da 3-4 yaşlarında tombalak bir oğlan çocuğu. Çocuğun da onlara ait olduğunu anlamam biraz vakit aldı, zira çift arkasına bakmadan yolun ortasından yürümekteydi. Ufaklık bizim evin önünde dikili sarı papatyaların yanına gelince çiçek açmış papatyalardan üçünü kopardı, dördüncüyü koparamadı. Papatya ile arasında sıkı bir güç savaşı oldu, neredeyse kökünden sökmek üzere iken pes edip "Anneee" diye bağırarak iki apartman ötedeki bir evin kapısından giren anasının ardından koşturdu. Buraya kadar iyiydi de giderken kopardığı papatyaları da fırlatmadı mı sokağın ortasına işte ossaat kan beynime çıktı. Çocuğa değil de anasına çemkirmek istedim, şimdi orada narin narin süzülmekte olan çiçeklerin günahı neydi? Be çocuğum, kopardın madem götür annene sun da, ikizlerden sonra dama atılan pabucun tekrar ayağına girsin. "A leylak, iki papatyanın cimriliğini mi yapıyorsun" diyeceksiniz ama benim derdim papatyanın kopuşu değil ziyan edilişi, bir canlıyı bu kadar önemsemiyorsa ilerde nasıl bir yetişkin olur acaba, onun derdindeyim. Neyse sıcak başıma vurdu galiba el kadar çocukla felsefe yapasım geldi. Ya da demindenberi CD'de hep annemin sevdiği şarkılar çalıyor, ondan ötürü ruhum daraldı.
Hava çok sıcak bugün. Uzaktaki dağların tepesindeki karlara inat dayandığım balkon demirleri ellerimi yaktı. Sokaktan ikiz oldukları anlaşılan bebeklerin ayrı ayrı yatırıldığı çocuk arabalarını sürerek genç bir çift geçti, arkalarından da 3-4 yaşlarında tombalak bir oğlan çocuğu. Çocuğun da onlara ait olduğunu anlamam biraz vakit aldı, zira çift arkasına bakmadan yolun ortasından yürümekteydi. Ufaklık bizim evin önünde dikili sarı papatyaların yanına gelince çiçek açmış papatyalardan üçünü kopardı, dördüncüyü koparamadı. Papatya ile arasında sıkı bir güç savaşı oldu, neredeyse kökünden sökmek üzere iken pes edip "Anneee" diye bağırarak iki apartman ötedeki bir evin kapısından giren anasının ardından koşturdu. Buraya kadar iyiydi de giderken kopardığı papatyaları da fırlatmadı mı sokağın ortasına işte ossaat kan beynime çıktı. Çocuğa değil de anasına çemkirmek istedim, şimdi orada narin narin süzülmekte olan çiçeklerin günahı neydi? Be çocuğum, kopardın madem götür annene sun da, ikizlerden sonra dama atılan pabucun tekrar ayağına girsin. "A leylak, iki papatyanın cimriliğini mi yapıyorsun" diyeceksiniz ama benim derdim papatyanın kopuşu değil ziyan edilişi, bir canlıyı bu kadar önemsemiyorsa ilerde nasıl bir yetişkin olur acaba, onun derdindeyim. Neyse sıcak başıma vurdu galiba el kadar çocukla felsefe yapasım geldi. Ya da demindenberi CD'de hep annemin sevdiği şarkılar çalıyor, ondan ötürü ruhum daraldı.
Bu gördüğünüz "Ağaç Minesi", Antalya'da her mevsim en çok karşınıza çıkan çiçek budur. Pembesi, beyazı, kırmızısı, turuncusu, ebrulisi hasılı envai çeşit rengi vardır, aynı dalda farklı renklerde de açabilir. Yıllar önce Antalya'ya kampa gelmiştik, çiçeklere çok düşkün olan anneannem bundan bir dal koparmış ve Ankara'ya gidince bir tenekeye dikmişti. Çiçek coştu, coştu, adeta ağaç oldu. Anneannem öldüğünde evi kiraya vermek için boşaltırken kapıdan çıkaramamış öylece balkonda bırakmıştık. Her gördüğümde anneannemi hatırlatır bana.
Şimdi izninizle bu sıcak Pazar gününü değerlendirmek üzere yürüyüşe gidiyorum. Yeni fotoğraflar ve izlenimlerle dönerim. Sevgiyle kalın...
Şimdi izninizle bu sıcak Pazar gününü değerlendirmek üzere yürüyüşe gidiyorum. Yeni fotoğraflar ve izlenimlerle dönerim. Sevgiyle kalın...
Çiçek Hanıma da Mine Hanıma da bayıldım. Çiçek Hanımın annesine, papatlaları yolan tombalak oğlana çok kızdım. Leylak hanımın anlatımına ise her zamanki gibi hayran kalmış bir şekilde huzurdan ayrılıyorum.
YanıtlaSilHarika, neşe buraya kadar geldi. O yavru kuşa da düğürcük (ince bulgur) verseniz, ne iyi olur.
YanıtlaSilGönlünüze sağlık.
Gülbahar Hatunun başına bir iş gelmiş olmasın.Yavrularını yuvadan uçurmadan , bırakmaz onlar.
YanıtlaSilLeylak Dalıcım İstanbulda da hava misler gibi ama. Hafta üçü yıldırımlı , gökgürültülü bir hava bekliyormuş bizi... Ne yapalım elle gelen düğün bayram...
Çok öptüm seni
:)Antalya'da yaşamanın keyfi bir başka değil mi?
YanıtlaSilBebek kuşun annesi döner umarım.
O yaramaz çocuğun anne babası da ilgisizlermiş doğrusu. Çiçekleri kopardığını görüp uyarmaları ne güzel bir eğitim fırsatı olurdu. Güzelce anlatabilirlerdi canlılara zarar vermenin doğru olmadığını. Hoş bir çok anne baba önemsemiyor bu durumları. Sonuçta, ilgisiz büyüyen ve güzel örnekler görmemiş çocuklar, duyarsız, bencil yetişkinler olarak katılıyorlar sosyal yaşama..
Size iyi gezmeler, keyifli Antalya günleri diliyorum.
Asucum, teşekkürler, beni utandırıyorsun:))))
YanıtlaSilÇiçek hanım iyi hoş da, anne kayıp. Az evvel ıslatılmış ekmekiçi yedirmeye çalıştık yemedi. Böyle giderse sonu kötü, üzecek bizi. Hayırlısı.
İyi geceler canım...
Ramazan Bey,
YanıtlaSilSağolun. Ne yazık ki ince bulguru bile yiyemiyecek kadar küçük bir kuş, ıslak ekmek içini bile yedirmeyi beceremedik. Anne hala kayıp. Bilmiyorum ne yapacağız.
iyi geceler, iyi haftalar diliyorum...
Lalecim,
YanıtlaSilDediğin doğru mu bilmem, hatun hala yok ortalarda, az evvel baktık yumurta da kayıp, minik kuş aç oturuyor. Bu kuşlar içimi kıyıyor her sene öldü ölecek diye.
Yağmursuz, ılık bir bahar havası diliyorum sana...
Sevgili Begonvilli Ev,
YanıtlaSilAntalya'da ve evimde olmak harika, çok özlemişim.
Maalesef bazı anneler özgür çocuk yetiştireceğim diye saldım çayıra havasındalar. ondan sonra da dediğiniz gibi sorumsuz bireyler yetişiyor.
Kuşun annesi hala kayıp, bekliyoruz.
Sevgiler yolluyorum...
Annesi böcek, kurtçuk filan çiğneyip yediriyordur ona. Azıcık azıcık kıyma versen olur mu acaba? Dur internetten arayalım bakalım. Of hiç dayanamam hayvanlara.
YanıtlaSilBuğday kırıntıları ıslatılıp enjektörle veya damlalıkla ağzına verileblirmiş.Gelinimiz öyle büyütüp uçurmuş.İnce bulgur da olur herhalde.
YanıtlaSilBen hamileyken balkonuma yumurtlayan güvercine kıyamadığımdan birlikte doğurmuştuk.Sonra o da yavrularını başıma bıraktı gitti.ben bir yandan oğlumu emzirip bir yandan balkondaki bebelerin uçabilecek yaşa gelmesini beklemiştim.Kuş biti mi piresi mi nedir,öyle bir illetle uğraşmak da cabasıydı.Çok havai bu kuş hanımlar çok :)
YanıtlaSilbizim arka bahçedeki leylaklar da açmak üzere. :))) kuş anladığım kadarıyla kumru.kumrular çok sorumsuz oluyorlar.umarım minik kuş kısa zamanda birşeyler yemeye başlar.bulguru ıslatıp verseniz.belki o zaman yiyebilir.
YanıtlaSilNedir son durum?
YanıtlaSilBebek yeteri kadar büyümeden kaçmaz o analar ya...
:)
Nedret Hanımcım,
YanıtlaSilDün gece hayli uğraştık, ağzını açtıramadık ki besleyelim. Neyse anası olacak sorumsuz bu sabah bir ara uğrayıp besledi de ben de rahatladım. Çok sağol ilgilendiğin için, sevgiler yolluyorum.
Sisyphos,
YanıtlaSilHaklısın, gerçekten çok havai oluyor kumru hanımlar. Neyse ki bu sabah lutfedip kısa bir süre uğradı da doyurdu bebeyi, yoksa ben fenalık geçirecektim üzüntüden.
Sevgiler...
Kara Kitapçım,
YanıtlaSilKıskandım seni çok. Bu memlekette leylak olmuyor ve benim kaşıntım başladı şimdiden, leylak zamanı geldi ya, artık melerim leylaaak diye. Belki arkadaşlar acıyıp fotoğraf yollarlar bana ha:)))
Kuşumuzun anası sabah uğradı besleyip kaçtı yine. Hayırlısıyla bir uçursak rahat edeceğim.
Sevgiler...
Ekmekçim,
YanıtlaSilBen de öyle sanıyordum ama o kadar çok bebek telef oldu ki bizim balkonda analarının çekip gitmesi yüzünden. Neyse ki sabah uğradı Gülbahar Hatun, besleyip gitti bebesini. inşallah vukuatsız uçurmayı başarırız.
Sevgiyle...
Yok yok ..iyi gelmiş oralar sana ..betimlemeler zenginleşmiş.. ordaymış gibi oldum hani.. çok öpüyorum seni..
YanıtlaSilLeylakcığım Ağaç Minesi İzmir'deki evimizin bahçesinde bolca vardı hem de dediğin tüm renklerde.Ne güzeldir. Çocukların anlamsız anlamsız çiçek ve ağaç dallarını çekiştirip koparma güdülerine hep sinir olmuşumdur.Ufaktan öğretmeli onlara canlılara zarar vermemeyi. Yavru kuş umarım zilli annesi gelene kadar ölmez Leylakcığım.
YanıtlaSilSevgilerle.
Bir tane de bizm balkonda var onlardan, oğlumla takip ediyoruz.
YanıtlaSilSevgilerimle canım:)
Kuzum siz nerede yaşıyorsunuz? Rüyada gibiyim blogunuzda gezinirken :)
YanıtlaSil