Dün ziyaretine gittiğim arkadaşımın bahçesinden çıkarken saçlarıma birşey süründü. Başımı kaldırıp baktığımda iğde ağacını gördüm ve çok geçmedi o enfes koku burun deliklerime doldu. O kokuyla birlikte ben başka bir boyuta geçmiştim bile. Yıllar öncesine gidiverdim birden; ortaokuldaydım, Mayıs ayının sonuna yaklaşmıştık ve arka bahçede okulun son günlerinin tadını çıkarmaktaydık. Müzisyen arkadaşımız Tayfun iğde ağacının altına oturmuş İspanyol gitarını tıngırdatırken etrafında halka olmuş bizler hep bir ağızdan söylüyorduk: "Bir şarkısın sen ömür boyu sürecek/Dudaklarımdan yıllarca düşmeyecek". Havada iğde çiçeği kokusu vardı ve biz şu anda içimde acıma duygusu uyandıracak kadar genç ve umut doluyduk.
Okulun ön bahçesi öyle güzeldi ki, zarar veririz düşüncesiyle teneffüslerde bahçeye çıkmamız yasak edilmişti; bakımlı çam ağaçları, rengarenk açan gül fidanları, zeminde döşeli taşların arasından fışkıran çimler, çiçek tarhları, binanın yan duvarını çatıya kadar sık dokunmuş bir halı gibi kaplayan sarmaşıkla adeta park benzeri biryerdi. Zavallı arka bahçe ise eğri büğrü toprak zemini, taşların ve ufak kayaların yığıldığı duvar dipleri, yer yer sararmış öbekler halinde göze çarpan ot kümeleri ile ön bahçeyle ilgisi olmayacak kadar kurak bir alandı. Ama orada, o bakımlı ön bahçede olmayan çok özel birşey vardı; baharda açan çiçeklerini yanıbaşındaki duvarın üstünden kaldırıma sarkıtan ve yaydığı mis kokuyla insanı illaki o kaldırımdan yürümeye zorlayan bir iğde ağacı. Kelleşmiş arka bahçenin kıymetli bitkisi, altında nice oyunlar oynanmış, nice kahkahalar atılmış, nice şarkılar söylenmiş ve nice gözyaşları dökülmüş kutsal ağaç. Hala duruyor biliyor musunuz, ne zaman o mahalleye gitsem duvar boyunca yürür iğde ağacını gözlerimle okşarım. Benim için bütün iğde ağaçları orta öğrenim hayatımın tanığıdır sanki. Ne yazık ki alıştığım ve sevdiğim bütün ağaçların ender bulunduğu bir iklimde yaşıyorum. Onca nadide çiçek ve ağaca rağmen baharda gözlerim ve gönlüm tıpkı leylak gibi iğde ağacı da arar durur. Ondandır bugün bunca sevinmem. Kopardığım dalı ısladığım vazo da burnumun dibinde şimdi, her koklayışta yıllar öncesine uçup gidiyorum...
*İğdeli Gelin: Çorum Türküsü
Okulun ön bahçesi öyle güzeldi ki, zarar veririz düşüncesiyle teneffüslerde bahçeye çıkmamız yasak edilmişti; bakımlı çam ağaçları, rengarenk açan gül fidanları, zeminde döşeli taşların arasından fışkıran çimler, çiçek tarhları, binanın yan duvarını çatıya kadar sık dokunmuş bir halı gibi kaplayan sarmaşıkla adeta park benzeri biryerdi. Zavallı arka bahçe ise eğri büğrü toprak zemini, taşların ve ufak kayaların yığıldığı duvar dipleri, yer yer sararmış öbekler halinde göze çarpan ot kümeleri ile ön bahçeyle ilgisi olmayacak kadar kurak bir alandı. Ama orada, o bakımlı ön bahçede olmayan çok özel birşey vardı; baharda açan çiçeklerini yanıbaşındaki duvarın üstünden kaldırıma sarkıtan ve yaydığı mis kokuyla insanı illaki o kaldırımdan yürümeye zorlayan bir iğde ağacı. Kelleşmiş arka bahçenin kıymetli bitkisi, altında nice oyunlar oynanmış, nice kahkahalar atılmış, nice şarkılar söylenmiş ve nice gözyaşları dökülmüş kutsal ağaç. Hala duruyor biliyor musunuz, ne zaman o mahalleye gitsem duvar boyunca yürür iğde ağacını gözlerimle okşarım. Benim için bütün iğde ağaçları orta öğrenim hayatımın tanığıdır sanki. Ne yazık ki alıştığım ve sevdiğim bütün ağaçların ender bulunduğu bir iklimde yaşıyorum. Onca nadide çiçek ve ağaca rağmen baharda gözlerim ve gönlüm tıpkı leylak gibi iğde ağacı da arar durur. Ondandır bugün bunca sevinmem. Kopardığım dalı ısladığım vazo da burnumun dibinde şimdi, her koklayışta yıllar öncesine uçup gidiyorum...
*İğdeli Gelin: Çorum Türküsü
fotoğrafın güzelliği,iğde ağacı ve anılarınız..beni de aldı götürdü bir yerlere..duygulandım yine..sevgiler..
YanıtlaSilBen hatırlayamadım,bilemedim iğde ağacı nasıl kokardı?:( Öyle güzel anlatmışsınız ki hemen şimdi koklamak anılara dalmak istedim...
YanıtlaSilTabi kokusunu bilmediğim-belki de biliyorum da haberim yok-iğde ağacının da eşlik ettiği bir anım varsa? Ay karışık oldu anlatabildim mi bilmem?:)
Neyse sevgili Leylak Dalı,Ankaraya gittim ve tavsiyeniz üzerine Minyatür Odaları da gördüm,bayıldım,yazısınıda yazdım, çok tşk. ederim tavsiyeniz için....Sevgilerimle...
"içimde acıma duygusu uyandıracak kadar genç ve umut doluyduk"
YanıtlaSil"iğde ağacını gözlerimle okşarım."
bu iki cümleyi okurken sanki çok sevdiğim bir yazarın yeni kitabını okuyormuş gibi hissettim.iğde ağaçları bursa'da henüz açmadı.işyerimin yakınında iki iğde ağacı var bende bekliyorum açsınlar ve ruhumu şenlendirsinler diye.
Bizim apartmanın bahçesinde de var daha açmadılar,ama açınca kokusu 3. kata kadar çıkıyor.Sevgiyle...
YanıtlaSilDerdimin dermanı iğdeli gelin isimli paylaşımınız için teşekkür ederim.
YanıtlaSilSaygılar.
nasıl güzel yazmışsınız yine.
YanıtlaSilçocukluğumda yaşadığım evimizin bahçesinde vardı iğde ağaçları ve o bahçede anılarım. Daldım gittim çokta eski olmayan geçmişime:)
yazınızdan sonra farkettim, bizde iğdeler daha açmadı..ama öyle güzel anlatmışsınızki kokuları buraya kadar geldi.teşekkürler
YanıtlaSilne tesadüf dün bende iğde kokulu bir yazı yazmıştım:)
YanıtlaSilkokusu hala koynumda:)
sevgiler
Bir ağaç, bir koku ve hatırlattıkları..
YanıtlaSilNe güzel anlatmışsın yine Leylak' cım. Samimi, duygu dolu. Okuyana geçiverecek kadar güzel.
Önce yazmış olsaydım, örneklediği cümle de dahil Kara kitap' la aynı şeyleri yazacaktım emin ol. Seni okurken baba bir yazarı okur gibi hissediyor insan. Hep yaz sen e mi.
Benim de babam gelir aklıma. Ne zaman iğde ağacı görse bir dal kopartıp getirirdi anneme:(( Bir de nazar değmesin diye çocukların nazarlığına konurdu bizim oralarda, nazardan korusun diye.Nasıl oldun bu arada, umarım iyisindir, öpüyorum...
YanıtlaSilBütün Antalya'nın iğde kokuları benim burnuma doluyor demek. Uzaklarda bile olsa o ne parfümdür ne davetkarlıktır, ne çekimdir, yanında bitiyorum hemen!
YanıtlaSilsevgili leylak dalı ben de bayılırım igde çiçeği kokusuna .. iğde çiçeği kokusumu leylakmı deseler seçiminiz ne olur biraz zor biir soru oldu galiba . selamlar
YanıtlaSil