.

.
.

25 Ağustos 2009 Salı

ANILARDA KALAN GENÇLİK PARKI


Yaşlanıyorum galiba, ne görsem, neyin önünden geçsem hemen geçmişle bağlantı kuruyorum. ama ne yapayım herşey o kadar hızla değişiyor ki bir önceki yıl olan birşeye bu yıl rastlamayabiliyorsunuz, ya da o kadar değişmiş oluyor ki tanıyamıyorsunuz.

İki-üç gün önce arkadaşlarımla buluşmak için yolun belirli bir bölümünü yürümem gerekti. Yokuş aşağı inerken gözüm sağ tarafta uzanan Gençlik Parkı'na kaydı, gördüklerime şaşırıp kaldım. Havuz dolmuştu, hatta fıskiyesi bile çalışmaya başlamıştı. Seviniverdim birden, eski bir dosta kavuşmuş, kaybettiğim bir eşyamı bulmuş gibi oldum. Kafamda dönüşte uğrayıp gezme düşüncesiyle gittim arkadaşlarımın yanına ama onlardan öğrendiğime göre Ağustos sonu olacakmış açılışı, şimdi ziyaretçi kabul etmiyorlarmış.

Gençlik Parkı; kimbilir kaç kuşağın anılarında silinmez izler bırakmış, çocukluğumun büyülü parkı, gençliğimin kalp çarpıntısı, yeni bir hayata attığım imzanın şahidi...

Ulus kapısından girerdik içeriye ellerimizde nevale dolu filelerle. İki yanlı uzanan devasa atkestanesi ağaçlarının gölgelediği yolda sekerek giderdim bir an önce Lunapark'a ulaşmak hevesiyle. Karanlık çökmüşse gazinolarda program başlamış olurdu. Japon Bahçesi'nin yanından geçerken Bedia Akartürk'ün şakrak sesi gelirdi: "Nerde kaldın Bedia/Aklım aldın Bedia/Derde saldın Bedia/Ah Bedia Bedia" . Üzeri sarmaşıkla kaplı, kıvrılarak uzayan kemerli yoldan geçer Gençlik Parkı'nı Lunapark'a bağlayan köprüye gelirdik. Anneannem devreye girerdi burda, onu daha da sempatik yapan tipik İç Anadolu şivesiyle "Lunapark'ta nideceez uşaak, şurda gölün kıyısında oturalım serin serin". Ödüm kopardı anneannemin dediği olacak diye, babam yüzümün düştüğünü görür, "Lunapark'a, Lunapark'a göl kıyısında dönüşte otururuz" diyerek neşemi yerine getirirdi. O büyülü kapıdan içeri girip yere döşeli çakılları çatırdata çatırdata yürür, gözlerim oyuncaklarda bir an önce bir yere yerleşmeyi beklerdim. Genellikle "Lunapark Aile Çay Bahçesi"ne otururduk, hemen bitişiğinde çarpışan arabalar, arka tarafında da "Lunapark Aile Gazinosu" vardı. Semaver ısmarlanır, nevaleler açılır, benim "Hadi ama Bugi Bugi'ye binelim" mızıldanmalarıma anneannem kaşlarını çatıp cıkcıklayarak cevap verirdi. Ne yapar eder babamı kandırırdım. Çay demini alana kadar bir fasıl Bugi Bugi, bir fasıl Uçak, bir fasıl Çarpışan Araba yapılıp dönülür, keyifle yemekler yenilir ikinci parti eğlence başlardı. İp çekmeye bayılırdım, genellikle yakalara takılan balina çıkardı bana, bir kere bile işe yarar birşey çekemedim. Yanıp sönen renk renk ışıklar neşe verir, oyun aletlerinin gürültüsü, onlara binenlerin çığlıkları (bilhassa dönme dolap en üste çıktığında artardı çığlıklar), gazinodan gelen ekolu şarkı sesleri, hedefi vurmaya çalışan kuru-sıkı tüfeklerin patlamaları en güzel şarklardan daha güzel gelirdi kulağıma. Gecenin sonunda yorgun, uykulu ama mutluluktan sarhoş dönerdim eve.

Bazen gazinoya gitmek amacıyla gelirdik Gençlik Parkı'na. Üç tane aile gazinosu vardı; Lunapark Aile Gazinosu, Yazar Aile Bahçesi ve Japon Bahçesi. Kısıtlı memur bütçesini bile sarsmayacak kadar hesaplı olurdu fiyatlar, kimleri dinlemedik ki oralarda, Zeki Müren'den Sadri Alışık'a, Nesrin Sipahi'den Sevim Tuna'ya, Erol Büyükburç'tan Gönül Turgut'a kadar. Behiye Aksoy her yaz gelirdi, bir milletvekilinin onun için yazıp bestelediği söylenen bir şarkıyla açardı programını:
"Bende aşk tükendi, ateşim yanmaz/Bu ateş küllendi, beni de yakmaz/Çağırsam faydasız, gelsem de olmaz/Gelemem meleğim, geç bu sevdadan". Güzel günlerdi, huzurlu günlerdi, krizsiz, kavgasız günlerdi, bir daha gelir mi o günler?

Yaş büyüdü, gençlik başımızda duman oldu, okuduğum fakülte yakındı Gençlik Parkı'na, sık sık giderdik. Bu defa Opera Kapısı'ndan, yanında meşhur Solmaz-Kılıçtepe Karakolu'nun olduğu kapıdan girerdik. Ortadan şelaleler halinde dökülen suyun yanındaki basamaklardan inip iki yanlı heykellere bir selam çakarak devam eder ağaçlar arasındaki kır kahvelerinden birine oturur, çay-kahve içip sohbet ederdik. Olaylı yıllardı, okullar perişan. Kimi zaman toplanır giderdik, buluşma yerimiz yine Gençlik Parkı olurdu.

Zaman geçti, Gençlik Parkı'nın hayatımdaki yeri bitmedi. Bir yağmurlu sonbahar sabahı gelinlikle girdim kapısından, bir zamanlar Göl Gazinosu olan nikah salonunda "Evet" deyip elimde nikah cüzdanıyla çıktım. Her gelinin poz verdiği kavisli köprüde fotoğrafım yok benim, yağmur engel oldu.

Sonraları oğlum sürdü sefasını Lunapark'ın, göldeki kayıkların, minicik vagonlu, şirin Mehmetçik treninin. Şişman'ın dondurmasına yetişemedi bizler gibi ama pamuk şekerler, kozhelvalar yedi.



Bir süre sonra tadı kaçtı Park'ın, rağbet görmez oldu, eski ışıltısını yitirdi, uzun yıllar gitmedim. İki sene önce merak edip girdiğimde ise neredeyse ağlayacaktım, havuz boşalmış, kayıklar parçalanmış, sular kurumuş, heykeller yokolmuş, toz-toprak, adeta ölü bir şehir. Umutla bekledim yeniden dirilmesini. Ondandır havuzu dolmuş, fıskıyeyi çalışır görünceki coşkum. Ağustos sonunu bekliyorum, gidip göreceğim, hayallerimdeki parktan birşeyler bulacak mıyım, yoksa o da mı karışacak yitikler arasına...

Siyah-beyaz fotoğraf Facebook Eski Ankara Fotoğrafları grubundan alınmadır.

9 yorum:

  1. Bir şehir, bir park ve bir yaşam.Yine bir sayfaya, bir parkın içinden, çocukluktan erginliğe bir yaşamı sen aktardın, ben de zevkle okudum.
    Ağustos sonunda göreceğin park,çiçeklerle donanmış, altın köprülerle de bezenmiş olsa, havuzu zemzem suyuyla da dolsa, o tadı yakalayamayacağını sen de biliyorsun.Neyse.. Çok karamsar oldu. Bu saatte benim bu gece kafam böyle sen bana bakma.Tabii ki bulacaksın o günlerden bir şeyler.
    İyi geceler...

    YanıtlaSil
  2. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  3. benımde anım çoktur bütün çoçukluk lıse dönemım ankarada geçti bayılırdım ama şimdi ziyaret için gittiğimde o tadı bulamadım kırgın üzgün ayrıldım bak içim acıdı bahsedince sen kurtuluş parkı pikniklerimizide çok özledim

    YanıtlaSil
  4. Benim de Gençlik Parkın da sayısız çocukluk ve gençlik anılarım var.

    Aradığımız kendi geçmişimiz aslında. Çocukluğumuz, gençliğimiz. Yeniden yapılandırıldığında gençlik parkı bulabilir miyiz dersin aradığımızı?

    Sevgiler

    YanıtlaSil
  5. Gençlik Parkı'nın Ankara'lı olmayanlarda bile bir anısı mutlaka var değil mi Nurşen'ciğim?
    Sevgilerimle...

    YanıtlaSil
  6. gençlik parkı içindeki havuzda ben de ilk ankaraya geldiğimde kanoya binmiştim
    nostalji güzel
    yeniliyorlar şimdi sanırım

    YanıtlaSil
  7. Beni kalbimden vurdunuz.Aile gazinosundan parkına,nikâhımın orada kıyılmasına kadar bütün anılarımız ayni.Sevgiler.

    YanıtlaSil
  8. .
    Uzun Yıllar önce ,
    Gençlik Parkındaki Bütün Gazinolar - Aile bahçelerinde Çalışmıştım
    * Göl Gazinosu
    * Yazar Bahçesi
    * Lunapark Aile Gazinosu
    * Japon Bahçesi
    * Yıldız Gazinosu
    * Yeşil Köşe Gazinosu
    * Şadırvan Gazinosu
    * Ada Gazinosu
    .
    1954 Ankara-Bentderesi sel taşkınında kurtarma hizmeti gören ahşap sandallar, Küçük Tren gibi sessizce "terki havuz" ettirildi.
    Gazinoda 3 TL’ye Sanatçı şampanyasıdır içilmez” etiketli gariban şampanyası patlatma dönemi de kapandı gitti...!
    GÜNÜMÜZDE : Park “bütün yeniliğine” rağmen kendi asgari düzeyde doluluğuna ulaşamıyor..!
    Selam ve Sevgilerimle :)
    .
    Mehmet Özdemir / Namı değer " Bigbaba "

    YanıtlaSil
  9. Yukarıdaki Yorum Benimdir...!
    ( NEDEN ADSIZ olarak yayınlandı ) Anlamadım..!

    YanıtlaSil