.

.
.

7 Aralık 2025 Pazar

ARA-LIK 3 (YAĞDI YAĞMUR, ÇAKTI ŞİMŞEK....)

Güneyden yükselen mavi bulutlara bakarak sevinmekteyim şu an. Üç gündür şimşekli, gök gürültülü, fırtınalı ve gökten kütle halinde düşen yağmurlu bir havaya tahammül etmekteyim. Tamam yağmur ihtiyaç, biz sana yağma demiyoruz ama yağmurun da bir adabı olmalı. Kara bulutlar yere indi, saat 15.00'de akşam oldu sandım, gün boyu lambalar yandı. Sokağa çıkmak mümkün değil, emekli olduğuma şükrettim. Hoş çalıştığım zamanlarda daha yoğun ve sıktı bu Antalya'nın "Kadıkaçıran" yağmurları. Şöyle bir hikayesi var bu yağmurların-eskiden 40 gün bile sürdüğü söyleniyor ama ben denk gelmedim, ayrıca Macondo musun mübarek Antalya-vaktin birinde bir kadı tayin olmuş Antalya'ya. Adamcağız ailesiyle gelmiş, evine yerleşmiş, ertesi gün yağmur başlamış, yağmış da yağmış, yağmış da yağmış. Dinmek bilmemiş günlerce. Kadı neredeyse çimlenecekmiş, bakmış dinmiyor bu meret, tayinini istemiş, kaçmış gitmiş başka bir beldeye. Birkaç zaman sonra Antalyalı bir askere rastlamış, bir-iki hoşbeşten sonra sormuş: "O yağmur hala devam ediyor mu?". İşte bu yüzden bu uzun ve şiddetli yağmurlara "Kadıkaçıran" denmiş. 

Çalıştığım yıllarda sabah uyanırız ki gök yere inmek üzere, öyle bir şiddetli yağmur, eh babamızın çiftliği değil gideceğimiz yer, devletin okulu, mecburen çıkılır evden, arabayla bile gitsen, binme inme aşamasında sırılsıklam olursun zaten. Tam öğretmenler odasına girer, ortada kurulu külüstür sobanın başına yığılıp kurumaya çalışır, araya ıslanan öğrencileri de alırsın haber gelir, yağış nedeniyle okullar tatil edildi. İyi de valimiz uyuyor mu? Akşamdan Meteoroloji'yi takip eden bir Allah kulu yok mu? Antalya'nın yağmuru bilinmiyor mu? Mecbur dönüşe geçer ve bir daha ıslanırsın. Neyse ki emekliliğime yakın ayıldı idare de akşamdan belirlendi kapatılma durumları. Sene 1993 olmalı, bir sabah uyandım, adetim üzere balkona çıktım ki ne göreyim, her yer bembeyaz. Antalya'da görülmemiş bir şey, heyecanla hane halkını uyandırdım. Millet pencerelere balkonlara üşüşmüş, mahallede bir bayram havası. Çıktık gittik okula, yine girdik kapıdan, haber geldi, okullar tatil. Neyse ki bu sefer yağmur gibi değildi, kara alışkın Ankaralı olarak biz evlere döndük ama çocuklar bahçede kartopu oynayarak bayram yaptı. O günden beri de kar falan yok. 

Bloğa şikayet edip kaçırdım yağmuru arkadaşlar, utandı sanırım. Şimdi pencereden güneş ışığı doluyor odaya, yaşasın. Cahit Zarifoğlu da benim gibi yağmurdan bunalıp güneş seviyor ki şu dizeleri yazmış:

Birara neydi o bulutlar
Somurtkan dudakları yere sarkan

Arkasında deniz alev alan adam
Çehrem sarsılıyor bakmaktan

Güneş inip suya dokun
Nehre yaslanıp baş aşağı koşan bir yaşlı ağaç ol 

Yağmurlu ve karanlık üç günü kitap okuyarak, tablette şeker patlatarak ve ev işi olarak sadece yemek yaparak geçirdim. Kemal Varol'un "Onu Sevdiğim Zamanlar" isimli son kitabıydı elimdeki. Ne yalan söyleyeyim diğer kitapları kadar sevmedim. Biraz zorlama gibi geldi. Şimdi de Amerikalı yazar Amina Cain'in "Uygunsuzluk"una başladım. Yılbaşı öncesi geleneklerimizden biri bazı dostlarla kitaplaşmak, bu da o sebeple bana gelen yeni yıl hediyelerinden biri. Önceleri giren yılda okumaya başlardım ama bu yıl fikir değiştirdim, hemen başlıyorum.

Hafif tertip ev işi yaptım, detaya girmeden. Süpürüp toz aldım, halıda gözüme çarpan bazı lekeleri silip yok ettim. Bulaşık makinesini boşalttım. Yazıyı bitirince mutfağa girip kuru fasulye-pilav ikilisini koyacağım ocağa. Sonrasında da kendime bir film ikram edeceğim. Çiçeklerimi suladığımı da ilave edeyim.


Sıklamen ve kalanchoe Antalya'da olduğum sürece evi renklendiren çiçekler, üstelik Ankara'ya gideceğim zaman çiçek verme süreçleri de bitiyor, böylece bırakacak yer arama derdinden kurtuluyorum. Sıklamen alışkanlığını bende sevgili arkadaşım Ekmekçikız başlattı. Birkaç yıl önce kıpkırmızı ve çok canlı bir sıklamen hediye etti bana, öyle hevesle aylarca açtı ki, sıklamen sevdasına tutuldum. Şimdi her yıl Ankara dönüşü bir tane ediniyor ve Antalya'da olduğum sürece bakıp bakıp keyifleniyorum. 

Sizlere Akgün Akova'dan bir dizeyle veda edeyim bu serinin adeti üzerine:

"Senin bakışın sevgilim
yağmurlu günlerde güneş devrimi yapan güvercin"*

Güneşiniz eksik olmasın...

*Aşk ve Kuyrukluyıldız

2 yorum:

  1. Bu seneki siklamenin rengi pek hoş, bayıldım. :)
    Ne macerayla gelmiş o sıklamen sana, Antalya'da bulunamamıştı da, Bursa'dan bir seradan gelmişti, sanki. :))
    Bugün bizde de yağmur güzel yağdı, yürüyüşe çıkamadım ama yağdığına memnunum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ay evet öyle bir yerden gelmişti ve burada da kargo bekletmişti, sonra bir diskur çektim, gece vakti getirdilerdi, bugüne kadar eve gelen en çok açan ve en canlı sıklamendi. Bu aldığım ithalmiş, kocaman açıyor ve gelincik gibi açılıyor taç yaprakları. İçerde de bir tane var, onun rengi de çok güzel, fuşya-beyaz, o yerli. Sayende sıklamen hastası oldum :)
      Sorma efendi efendi yağsa ben de memnun olacağım ama kastı kavurdu ortalığı. Bugün güneş açtı bakalım, yarına ne olur?

      Sil