.

.
.

11 Eylül 2025 Perşembe

RUTİN DIŞI 8

 

Facebook'un ilk dolaşıma girdiği zamanlarda sosyal medya acemisiydik ve pek eğlenceli gelmişti platform. Bir sürü arkadaşımızın izini bulmuş, gruplara üye olmuş, fotoğraflar paylaşmış, oyunlar oynamış, mesajlar yollamıştık birbirimize. Lise arkadaşlarımın çoğuna Facebook sayesinde ulaşmıştım, hâlâ görüşüyoruz ne mutlu ki. Şimdiki laçkalık yoktu o zamanlar. Her an kapatmayı düşünüyorum ama bazılarıyla sadece o platformda ilişki kurabildiğim için onların hatrına bir kenarda tutuyorum, aklıma gelirse şöyle bir girip bakıyorum o kadar. Çünkü ortamda benim takip ettiklerim dışında herkes var, niye var onu da anlamıyorum. Hele o aptal saptal gruplar, bir oyuncunun rol icabı giydiği gelinlikle fotoğrafını koyup "Falancanın düğünü, tebrik etmez misiniz?" ya da ayrılalı neredeyse 10 yıl olmuş bir çiftin fotoğrafının altına "Mutlu evlilikleri sürüyor, maşallah deyin" paylaşımlarını görünce deli oluyorum. İki gün önce tiyatroculardan birinin gelinlikli görüntüsüne Melih Cevdet Anday'ın fotoğrafını ekleyip yanına da şimdiki eşiyle fotoğrafını koyup "İlk eşi-Son eşi" yazmışlar, Anday kadının ancak dedesi olabilir tabii ve ayrıca kimi koyduklarından haberleri yok. Hasılı Facebook deliler koğuşuna döndü diyeceğim de bugün gördüğüm bir haberle "Kedi olalı bir fare tuttu şükür" sözleri çıktı ağzımdan. 

Blogumun eski takipçileri bilir, ailecek başımızdan geçen, ölümden döndüğümüz bir sel felaketi yaşadık çok yıllar önce. Henüz 1,5 yaşındayken annem o yıllarda babamın görevi nedeniyle oturduğumuz Meriç'ten, Ankara'ya ailesinin yanına ziyarete gelmiş. O korkunç selin de tam o zaman geleceği tutmuş. Bugün Facebook'da rastladığım haber ve fotoğraf işte bu olayla ilgili, meğer 11 Eylül'müş o felaketin tarihi, unutmuşum. Uzun arayla aynı gün gerçekleşen İkiz Kuleler saldırısı kadar küresel olmasa da ülke için oldukça ağır sonuçlar doğuran bir felaket olmuş Hatip Çayı taşkını, 196 kişi ölmüş, pek çok kişi yaralanmış, yüzlerce ev yıkılmış, ulaşım ağları hasar görmüş. Yıkılan evlerden biri bizim de konuk olarak kaldığımız dedemin evi ve annemle ben evin önündeki at kestanesi ağacının üstüne zor bela tırmanarak kurtulmuşuz. Anneannem de bir başka ağacın üstüne tünemiş. Bizi, buz gibi sel sularında kulaç atarak ulaşan, bir yarışma için Ankara'da bulunan yüzücü gençler kurtarmış. Bir süre aşağıdaki fotoğrafta gördüğünüz çadırlarda kalmışız. Hayal meyal hatırlıyorum 1,5 yaşıma rağmen. Kızılay'ın yiyecek arabası gelince 11 yaşındaki dayıma seslenip "Ünal doş, papapa deldi, epek deldi" dediğimi anlatırlardı, kuru fasulye-pilav sevgimin o zamanla bir ilişkisi var sanırım.


Görsel: Buradan  Detayları merak ediyorsanız tıklayıp okuyabilirsiniz. Fotoğraftaki, sağdaki çadırlar ve önündeki o yol ara sıra rüyalarıma girer. Hayatımı borçlu olduğum at kestanesi ise hâlâ kutsalımdır, bunu beni tanıyan pek çok kişi bilir. 

Yeni bir kitaba başladım: "Çalınan". İsveç'in Kuzey Kutup Dairesi'ndeki topraklarda yaşayan ve ren geyiği üretimiyle geçinen, bizim Laponlar olarak bildiğimiz ama bu deyimden hoşlanmadıklarını kitabı okumaya başlayınca anladığım Sami halkı kitabın ana konusu. O halktan küçük bir kızın üzerinden anlatılan öykünün Netflix'de filminin olduğunu da yeni öğrendim, kitap bitsin hemen izleyeceğim. Çok iyi gidiyor, sanırım çabuk bitecek. 

Bu serinin yazısı çoğunlukla geçmişle bağlantılı oldu, sanırım benim Rutin Dışım geçmişe dönmekmiş. Şimdi izninizle çıkıp biraz yürüyeyim, hem de at kestanelerine tekrar teşekkür ederim...

12 yorum:

  1. Biz de at kestanelerine ve yüzücü gençlee şükranlarımızı sunalım. Tekrar okudukça içim ürperdi, korkunç bir şey atlatmışsınız. Bazen hayat bir pamuk ipliğine, bazen bir ağacın dalına, gövdesine bağlı, ne acayip.
    Lapland görmeyi istediğim masal diyarlardan. Niye sevmiyorlarmış o tabiri acaba? Kitaba ve filme bakacağım, teşekkürler. Güzel yürüyüşler ve benden size sarı sonbahar çiçekleri :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Vikipedia'dan öğrendiğime göre Lapp sözcüğü yama anlamına geliyormuş ve bu halkın ulusal giysileri rengarenk olduğu için kendileriyle dalga geçildiğini düşünüyor ve Sami olarak anılmak istiyorlarmış. Kitabın bölüm numaraları da Sami dilinde verilmiş. Okuyunca çok seveceğini düşünüyorum. Ve madenler tüm dünyanın baş belası.
      Bereket hatırlamıyorum tam anlamıyla o sel baskınını, sadece anlatılanlar ve hayal-meyal birkaç görüntü, yoksa epey travma yaşatırdı bana. Şimdi düşününce aklıma geldi, acaba su korkum, yüzme öğrenememem acaba bilinçaltı o yıllardan mı kalma. Yalnız sonrasında o selden kurtulan insanlar için yaptırılan bir sitede oturduk, sanırım annemi ve anneannemi kendileriyle aynı kaderi yaşayan insanlarla yaşanan müthiş komşuluk ilişkisi sağaltttı.
      Benden de sana uğurlu bir at kestanesi gelsin, çekmeceye koyunca nemi alırmış, çantada taşırsan da şans getirirmiş diye duydum.

      Sil
  2. Oğlumun da At Kestanesi sevgisi çoktur Sultanahmetten toplayıp toplayıp getirirdi çocukken. o yaştaki olayı hatırlamanız müthiş. Hülya

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok küçük birkaç anı kırıntısı hatırlıyorum Hülya Hanım, çoğunu anlatılanlardan biliyorum ve zaman geçtikçe insan yaşadığını sanıyor onları ama o çadırlar ve yol hikayesini hatırlıyor olmam gerçek, zihnime yer etmiş demek ki...

      Sil
  3. facebookta, yıllar önce bir tanıdığımız bir fotoğraf paylaşmıştı. "en büyük atatürk heykeli çinde yapıldı, ilk kez görenler maşallah desin" diye. fotoğraf kopyala yapıştır şeklinde büyük bir heykele (Artık kiminse) yapıştırılmış bir atatürk büstünden oluşuyordu ve çok komikti ama altında bir sürü "maşallah" vardı :P o gün bu gündür, ne zaman abuk bir paylaşım görsek "ilk kez görenler maşallah desin" der, güleriz oğluşla:)

    bu sel felaketi beni de çok etkiliyor. ne mutlu ki kurtulmuşsunuz. ne zor, ne zor şeyler....

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Facebook tahammül ötesi oldu gerçekten.
      Sel felaketi aslında çok önemli ve çok kayıp verdiren bir olay ama çok az kişi hatırlıyor ne yazık...

      Sil
  4. Çok büyük bir felaketi atlatmışsınız. Bütün doğal afetlerden Allah korusun! Melih Cevdet Anday'lı fotoğrafı ben de gördüm ve pes dedim! Zaten FB'daki tüm gönderilere karşı mesafeliyim, yerli yabancı hepsi uyduruk! Hakikaten niye alakasız hesaplar çıkıyor ki karşımıza?!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet. gerçekten sağ kurtulmamız mucize, yıllar sonra güldüğümüz arka planlar da var tabii. Mesela afacan dayım evin anahtarını kaybetmiş o gün, anneannem çok kızmış. Öğleden sonra koşarak gelip "Sel geliyormuş, kaçın, evden çıkın" demiş ama anneannemi inandıramamış, "O sel gelse de seni bir götürse" demiş. Böyle ufak sellere alışkınlarmış ama işte korkulan olmuş ve sel dayımı değil neredeyse bizi götürecekmiş.
      Facebook çöplük gibi...

      Sil
  5. Geçmiş olsun sizlere, suyun önüne durulmazmış büyükler öyle derdi. Kitap ilgimi çekti alacağım bende. Dizinin adı nedir?
    Sevgiler,

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sağolun, gerçekten önüne durulmuyor suyun, 5 yaşındayken evin arkasından geçen çaydaki sele tanık olmuştum, kamyonlar, arabalar, inekler ne bulduysa katmış önüne götürüyordu.
      Kitap çok güzel. Dizi değil, kitaptan uyarlama bir film, adı "Çalıntı". Netflix'te.

      Sil
  6. Yüzücü gençlerin tam o tarihte orada olmaları, inanılmaz gerçekten. Sanki hayatta her şey bir şey için var. Her şey birbirine bağlantılı. İyi ki oradalarmış ve tatlı Leylak'ımızı tanımamıza vesile olmuşlar. Kitabı merak ettim. Kuzey topraklarının hikayelerini seviyorum. Evet gerçekten de bu yeni yazı serimiz hepimizde farklı pencereler açtı. Ve hepimizin kaleminden çıkanlar farklı dünyalara ışınlıyor bizi. Keyifle takip ediyorum. Sevgilerimi yolluyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tesadüf ya da kader diyelim Nilüfercim, yüzme yarışmaları varmış. Evin çok yakınında bir öğrenci yurdu vardı ve yarışmaya gelen gençler orada konukmuş. Kurtulacağımız varmış, sebep olmuş.
      Kitabı çok seveceğine eminim, çok da akıcı kalınlığına rağmen çabucak ilerliyor.
      Bu yazı serisini çok seviyorum, sağolsun Neslihan, birliktelik şahane...

      Sil