.

.
.

23 Eylül 2025 Salı

DUVAR RESİMLERİNİN PEŞİNDE

Sevgili Cerenimiz geçen günkü yazısında günlük rutinini yazmış ve bizleri de günlük rutinlerimizi yazmak için davet etmiş. Ankara'da günler biraz daha yavaş akıyor sanki, hep aynı minvalde devam edip gidiyorum.

Bir süredir erken yatmaya gayret ediyorum, zira uzun yıllar gece 12'den önce yatağa girmedim, girdiğimde ise uyuyamadığım geceler çok oldu, bunun üzerine yatma saatimi 10.30-11.00 civarına çektim ve Magnezyum takviyesi de alınca nispeten uyuyabildiğim gecelere kavuştum. Hâl böyle olunca da günlük rutinim erken başlar oldu:

7.00-Saat kurmuş gibi uyanma, çünkü o saatte ilaç içiyorum ve vücut ritmim kendini buna uydurdu. Uyandıktan sonra eğer gece iyi uyuyamamışsam kendimi biraz daha yatakta bırakıyorum uyur ya da uyanık. Uykumu almışsam kalkıp çay koyuyor, kahvaltı hazırlıyorum. Sonra ya kitap okuyarak, ya film izleyerek, ya da tablette şeker patlatarak kahvaltımı ediyorum keyfimi bozmadan. Bu arada evin yüzde 50'si henüz uykuda oluyor.

9.00-Ortalık toparlama, varsa makineye çamaşır atma, bulaşık makinesi çalıştırma, yıkanan çamaşırları asma gibi domestik faaliyetlerle geçiyor zaman. 

11.00-Önceden kalma yemek yoksa mutfağa giriyor ve tercihan iki gün yenebilecek şekilde yemek hazırlıyorum. Bazen dışarı çıkmayacaksam öğleden sonraya da kalabiliyor bu faaliyet.

14.00-Kızkardeş ya da arkadaş buluşması, ikisi de yoksa yürüyüş için evden çıkma. Eğer canım çekmiyorsa evde miskinlik. Genelde kitap ya da film eşliğiyle.

19.00-Akşam yemeği hazırlıkları, yemek, bulaşık toplama, ardından çay vs vs

22.00-Babam sağken eğer bizdeyse saat on oldu mu "Zatım yatmak yapıyor" der ve evde kim varsa hepsine ayrı ayrı "İyi geceler" diyerek odasına giderdi. Şimdi ben devraldım bu işi, "Zatım yatmak yapıyor" diyor ve inime çekilip kitabımı okuyarak uykumun gelmesini bekliyorum. 

Sıkıcı Ankara rutinim burada sona erdi. Hafta sonu biraz daha hareketli oluyor tabii, çocuklar geliyor falan.

Bugün öğleden sonra kendime Mural Festivali hediye ettim. Çankaya Belediyesi'nin düzenlediği bu etkinlikte Eylül ayı boyunca müsait olan binaların dış cephelerine duvar resimleri yapılıyor. Bir kısmı tamamlandı, bir kısmının yapımı devam ediyor, üçü bizim eve yürüme mesafesinde olunca "Ya kısmet" dedim ve düştüm yola. Önce Binek Taşı Sokağa yöneldim, o yol üstüydü çünkü. Farkettim ki yıllardır bu civarda oturmama rağmen ne Bardacık, ne Binek Taşı Sokağa hiç girmemişim, şaşırdım sokakların güzelliğine. Müteahhitlerin gözüne çarpmaması dileğiyle baktım ağaç dolu bahçeler içindeki eski ama kişilikli apartmanlara, öyle güzeldiler. Derken ilk mural göründü:


Bardacık ve Binek Taşı Sokağın kesiştiği yerde, bir yüzü Bardacığa, bir yüzü Binek Taşı'na bakan yuvarlak konumlu bir binada başlamışlar balıkların resmedildiği bu duvar resmine, henüz bitmemiş. Resimleyenler kendilerini dinlenmeye almışlar, sohbet ediyorlardı. Biraz fotoğraflayıp Kennedy Caddesi'ne kırdım rotamı. Yine her iki yanında gümrah bahçelerle çevrili eski Ankara apartmanlarının olduğu Beykoz Sokak'tan Büklüm'e, oradan da Kennedy Caddesi'ne geçtim. İlk yapılan mural caddenin başındaki, yan tarafındaki boş arsa otopark olarak kullanınan apartmanın otoparka bakan yanına yapılmış. En çok onu beğendim:



Sonra Kennedy Caddesi'ne tırmanıp karşı kaldırımdaki 22 numarayı buldum:


Murallar bitmişti şimdilik, Tunus Caddesi'nden gitmek istediğim için geri döndüm, yokuş aşağı inerken karşıma şu minnoş çıktı:


Bunun bir de kapkara kardeşi vardı ama o poz vermek istemedi. Ben de onun yerine rengi kahverengiye dönüp kurusa da her haliyle güzel olan at kestanesi yapraklarını fotoğrafladım, arkadan vuran güneşle dantel gibiydiler:


Evin yoluna vurdum kendimi bundan sonra, yol üstü öğrendim ki Bestekar Sokağı kesen bir de Güfte Caddesi varmış. Bestekar Sokak ismini 1950'li yıllarda orada oturan kadın bestekar Nazife Güran'dan almış. Ne bestelediğini merak ederseniz aşağıdaki linkte bestelerinden biri seslendirilmiş:


Atkestanesine dikkatinizi çekerim, gövdesinde üç tane göz sizi izliyor 😂 Kalın sağlıcakla...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder