Bir miktar keyifsizim. Evvelsi gün sıkı bir temizlik yaparak günlerdir biriken tozları çöpe postaladım, ter içinde bitirdim temizliği ev arındı, ruhum arınmadı.
Dün neredeyse bir ay önce okumak için ayırdığım kitaba nihayet başlayabildim, başlamayı bekliyormuşum gün içinde yarıladım hatta geçtim yarıyı. Üstelik o minicik puntoları şu ara muhtemelen yakın gözlüğüne ihtiyacı olan gözlerimle nasıl okudum şaşıyorum. İlkokul sonda taktım miyop gözlüğünü gözüme. Ortaokulu bitirene kadar mütemmim cüzüm oldu. Hem de sağda 0.50, solda sıfırla başladım, ne kadar gereksizmiş o gözlük, taktıkça ilerlettim. Annem çok dağınık olduğumu düşünürdü ki bence kendisi benden dağınıktı, yegane yeri belli olan eşyamın gözlüğüm olduğunu söylerdi. Her akşam yatarken çıkarır, saplarını katlar, gözlükçünün tembihinden dolayı asla camlarının üstüne koymazdım kitaplığın aynı rafına yerleştirirken. Ben ona itina ettikçe o bana ihanet etti. Liseyi bitirdiğimden sağ gözüm 2,5'a, sol gözüm 1'e yükselmişti. Fırlattım attım o kıymetli gözlükleri, ancak sinemada, tiyatroda takar oldum. Miyobumu ilerlettim yıllar içerisinde ama şu yaşa geldim hâlâ yakın gözlüğü takmıyorum. Prospektüsleri bile okuyabiliyorum ama kaşlarımda çıkan telleri göremediğim oluyor 😂 Fakat geçen yılki kuruyup parçalanan ve gözümün önünde dans eden tırnak boyutundaki göz sıvısı parçası hem okumama, hem bakışıma sıkıntı yaratıyor. Antalya dönüşü ilk işim bir göz doktoruna uğramak olacak.
Bugün de kızkardeşle Tunalı'da buluştuk, biraz yürüdük, kahve içtik, dönüş yolunda şuna rast geldik, bir türlü görmek kısmet olmamıştı, kısmet ayağımıza geldi (ne kısmet ama 😂)
O zaman fark etmemiştim ama fotoğrafa bakınca kızkardeşin pantolonuyla renk uyumu mükemmel 😉 Flacking ismini verdiği bir sanatla iştigal eden "Ememem" denilen sanatçının işlerinden biri bu. Tunalı kaldırımlarından birinde, başka yerlerde de var tabii ama biz şimdilik bunu görebildik. Sanatçinin "Flacking" dediği şey "Healing Craks" yani "Çatlakları İyileştirme" anlamına geliyormuş, kendisi bulmuş o terimi. Arkadaşın zevki de bulduğu boşlukları mozaikle doldurmak demek ki, helal olsun, kaldırımlar renklenmiş sayesinde.
Eve dönerken ihtiyaç olan birkaç şeyi almak için markete uğradım, nedense tek kasa çalışır bizim market her zaman, akşam saati kuyruk vardı. Elimdekiler ağırdı ve kasanın yanı doluydu. Önümde duran iri-yarı, 50 yaşlarında, düzgün giyimli bir adam kendi sepetini yana çekerek "Anneciğim buyur buraya koy" dedi. Teyzeye hak veriyoruz da eşek kadar adamın (sözüm meclisten dışarı) ben niye annesi oldum onu anlamadım, olumsuz puan 1. Koydum çaresiz zira bileklerimin taşıyacak gücü kalmamıştı. Sonra üstüme eğildi, zira epeyce uzundu, neredeyse ağzını kulağıma yapıştırıp; "Biz Hatay'dan geliyoruz, o öldü, bu öldü, şu öldü (tabirimi mazur görün ama o kadar uzun bir liste çıkardı ki aklımda tutamadım) diyerek depremde vefat eden yakınlarını saydı, motor gibi konuştuğu için önce ne dediğini bile anlamadım. Efendim ilerde bir apartmanda kapıcılık vermişler, aile efradıyla geçinmeye çalışıyormuş, bir yardım edebilir miymişim? Olumsuz puan 2, zira adam basbayağı şık, sepetine göz attım, 6'lı Çamlıca gazozu, 3 kilo kadar şeftali, 2 şişe kefir, çikolata ve şu an hatırlayamadığım asla zorunlu ihtiyaç olmayan bir-iki ürün daha. Dedim size geçmiş olsun ama ben de emekli maaşıyla geçiniyorum, yardım yapacak durumum yok. O sırada kasa boşaldı, hazret sepetindekileri görevliye uzatırken bana dönüp "O zaman şu sepeti ödeyiverin çocuklar için" demesin mi?. Olumsuz puan onyüzmilyonbin. Modern dilencilik değilse nedir bu? 2 ekmek, bir paket peynir görsem gariban hadi ödeyim diyeceğim ama adam doldurmuş benim bile alırken düşündüğüm malları (Sepet muhteviyatı da 780 lira tuttu bu arada) elaleme ödetecek, hem de anneciğim diyerek, bari küçük hanım deseydin 😂
Çıkınca takip ettim, yan taraftaki benzinliğin duvarına poşetini koydu, içinden kefirleri çıkarıp lak lak içti. Hani çocuklaraydı? Sonra da benzinliğin marketine doğru yollandı, bilmem orada birini dolandırabildi mi? Bu olay da bugünün "Rutin Dışı"sı oldu. Kalın sağlıcakla...
Yuh dedim okurken, insanlar ne kadar fütursuzca dolandırıcılğa meyledebiliyorlar…
YanıtlaSil