Hızlı mi gidiyorum bilemedim, başlıkta 9 rakamını görünce şaşırdım. Aslında haftada 3 niyetindeydim ama fark etmeden fazla mı yazdım? Neyse fazla yazı göz çıkarmaz diyelim ve devam edelim.
Hafta ortası birkaç lise arkadaşımla buluştum. Bir tanesiyle orta 1'den bu yana arkadaşız, aralıksız sürdürdük bunca yıldır. Diğerleriyle ise, mezun olduğumuz lisenin 20 yıl kadar önce düzenlediği döner günü aracılığıyla irtibatlaşıp giderek sayıyı arttırdık. Sayımız otuzu buldu ama haliyle hepsiyle sık sık görüşebilmek mümkün değil, Ankara'da olan küçük bir grupla daha sık bir araya gelebiliyoruz.
Buluştuğumuz mekanda biz sohbeti koyultup zaman zaman kahkahalar atarken yan masada oturan bir kadının bizi izlediğini fark ettim. Nitekim hesabını ödeyip kalktı ve yanımızdan geçerken "İyi günler Altın Kızlar" dedi. Kadına gülümsedim ama hiç tanımadığım, bizim hakkımızda fikri olmayan bir insanın yaftalamasından da rahatsız oldum. Sanki ömründe ilk kez bir restoranda oturan belirli yaşta kadınlar gördü, üstelik kendisi de yaş olarak bizim sulardaydı. Yaş bir kılıf bence, insanı niteleyen içindeki ruh ama bunu anlatmak çok zor geçelim. Bir keresinde de canım Sevda (Bilge'nin Annesi) beni bacağımda büyüyüp rengi koyulaşan ve korkunun ecele faydası olmasa da beni doktora gitmekten alıkoyan ne idüğü belirsiz zımbırtıyı göstermek üzere yakındaki özel hastaneye götürmüştü, evet, zorla götürmüştü. Bana kalsa evhamımla daha epey oturup ölmeyi beklerdim 😂 Latince ismini okuduğum an unuttuğum zımbırtıya cerrahın söylediği alıp biyopsiye göndermek gerektiğiydi. Bu işin hemen yapılmasına karar verildi ve ben ameliyat kostümlerimi giyip açılan odada Sevda ile sohbete daldım. Sonra hemşire içeri girdi, "Hangi bölge?" diye sordu, ben evin olduğu semti söylemek üzereyken Sevda atılıp "Bacak" dedi, ardından gülme krizine girdik. Hemşirenin tepkisi şu yönde oldu: "Ay ne tatlısınız Şen Dullar". Yok artık. Şen olmasına şeniz de dulluk ne alaka yahu, kocalar yanımızda olmayınca illa dul mu olacağız? Diyorum ya yaftalamak çok kolay, neyse bize gülmek için bir vesile daha çıkmıştı, zımbırtının biyopsi sonucu da iyi çıkınca unuttuk gitti diyeceğim ama arkadaş kendini unutturmuyor. Alt tarafı yarım leblebiden küçük bir oluşumu çıkarmak 45 dakika, yerini dikip kapatmak daha uzun sürmüştü. Meğerse kökü dışarda mihraklardanmış kendisi 😂 ayak baş parmağıma kadar mı uzandı nedir, dr uğraşıp durmuş köke ulaşmak için. Şimdi yerinde bir lira büyüklüğünde, eskilerin çiçek aşısı görünümünde bir damga var, torba ağzı büzer gibi büzüp atmış doktor. Tam anlamıyla kapanması 3 ay sürdü diyeyim de siz anlayın, her iki dizimdeki 20'şer santimlik protez dikişleri 15 günde kendini onardı da minicik şey canıma okudu 😀
Bir süredir sağ dizimde beni rahatsız eden ufak-tefek sıkıntılar vardı, Antalya'ya dönmeden imalatçısına bir göstereyim dedim. Ameliyatı yapan doktordan randevu almıştım, dün öğleden sonra gittik. Protez hikayem pandemi döneminde gerçekleştiği için doktorumu hiç maskesiz görmemiştim, yani yolda görsem tanımam. Dün ilk kez müşerref oldum yüzüyle. Kendisine önce şükranlarımı, sonra da şikayetlerimi sundum. Muayenede ters bir durum göremedi, bir de röntgen ve enfeksiyon yönünden kan tahlili isteyim, herhangi bir şeyi atlamayalım dedi. Önce kan verdim, genç ve hoş bir hemşire hiç uğraşmadan ve hiç acıtmadan buldu damarımı, kendisine de tebriklerimi sundum. Sürekli sunum yapıyorum gördüğünüz gibi 😂 Sonra dört yıl öncesinden hatırladığım labirentimsi bodrum kata indik, dizlerime poz verdirip cepheden ve profilden görüntülerini aldırdım ve sonuçlar gelen kadar hastane civarında turlamaya çıktık kızkardeşle. Sonra huzura kabul edildik, doktor kan sonuçlarımı gayet iyi bulup diz görüntülerimi açtı, gülmeye başladık. Zira protezlerimin görüntüsü aynı WC kapılarındaki levhalara benziyordu, klozette oturan bir şişman 😂 Bunu doktora söyleyip onu da güldürdük, Allah da bizi güldürsün. Sonuçta belirttiğim şikayetlere uyan bir anormallik görünmedi. Protezlerim gençliğini ve tazeliğini korumakta imiş, darısı bana. Dizlerime "Bak bir şeyiniz yokmuş, takırdayıp tıkırdayıp, ağrıyıp sızlayıp beni rahatsız etmeyin" diye tembih ederek döndüm eve.
Ankara'ya gelince çeri domates fideleri almıştık, normalde balkonda sivri biberden başka ürün alamıyorduk, geçen yılki biberler dolma çıkınca bari çeri alalım, Umut toplarken sevinir demiştik. Bu sefer de çeriler bildiğimiz domates çıktı. Epeyce de ürün verdi. Yukarıdakiler artık son demlerini yaşayanlardan. Umut her geldiğinde topluyor, sonra da saklama kabına koyup eve götürüyor 😀
Bu yazının rutin dışı da doktora gitmek oldu, neyse ki sıkıntılı bir durum yokmuş, buna da şükür diyorum, Rutin Dışı 10'da buluşmak üzere hoşçakalın...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder