.

.
.

6 Eylül 2025 Cumartesi

RUTİN DIŞI 6


Pek çoğunuzu mutlu ediyor mutlaka gökyüzündeki bulutlar ama benim ruhumu karartıyor. Oldum olası kapalı havaları sevmem, yağmuru da dozunda yağarsa pencereden bakarken severim. Anlıyorum susuzluk çekiyor ülke, anlıyorum günlerdir devam eden sıcak ve kurak hava canlara tak etti, yağması gerekir, hatta yağmalı ama sevmek zorunda değilim ki. "Yani sen elmayı seviyorsun diye elmanın da seni sevmesi şart mı?" demiş ya Nazım, ondan iyi mi bileceğiz, o hesap işte. Islandım mı delleniyorum, etrafımdakileri de delirtiyorum. Öğleden sonra hava karardı, kara bulutlar yoğunlaştı, "Aha dedim geliyor", gelmedi, gece buyurursa bilmem. Fakat baktım yerler akasyaların sarı yapraklarıyla dolmuş, hafiften de bir rüzgar var, tadım kaçtı. Ben sonbaharın hüzünlü olmayanını severim ve rica ederim bir süre daha yaz olsun.

"Dört Ayak Üstünde" bitti, Medusa Yayınları yine yanıltmadı, evlilik (tabii ki Amerikan usulü evlilik) üzerine ilginç bir kitaptı. Akabinde Livera'ya geçtim ki son zamanlarda çıkardığı kitapların neredeyse tamamını severek okuduğum bir yayınevi. "Mutluluk İhtimali" bir kuşak romanı, Doğu Almanya'nın Batı ile birleşmesinin, duvarın yıkılmasının üç kuşak üzerindeki etkisini anlatıyor. 86 doğumlu genç bir kadın, Anna Rabe kaleme almış, henüz başlardayım ama iyi gidiyor. Storytel'de "Vatan, Millet, Samatya" bitmek üzere, ardından ne dinlerim henüz karar vermedim. 

Kocam Bey fillerin başrolde olduğu bir belgesel izliyor. Bizim kuşak fil deyince "Mohini"yi hatırlar. Şimdilerde artık olmayan, Atatürk Orman Çiftliği'ndeki Hayvanat Bahçesi'ne gitmek en büyük mutluluk kaynağımızdı, kimse bize hayvanların doğal ortamlarından koparılıp kafeste bakılmasının onlar açısından ne büyük olumsuzluk olduğundan bahsetmediği gibi normal şartlarda göremeyeceğimiz hayvanları tanıma şansı verdiği için de faydalı bile bulunurdu. İşte o bahçede yaşardı "Mohini". O Asya filini Türk çocuklarına Hindistan başbakanı Nehru hediye etmişti, yıllarca yaşadı Hayvanat Bahçesi'nde, her gidişimizde ilk görmek istediğim Mohini olurdu. Çünkü Türkiye'ye gönderilişi o zamanların şahane çocuk dergisi Doğan Kardeş sayesinde olmuştu ve ben de sıkı bir okuyucusu olduğum için daha fili görmeden hakkında her şeyi öğrenmiştim. Aşağıdaki fotoğraf bir Hayvanat Bahçesi gezmesinden, halamlar Yalova'dan gelmiş ve kuzenlerle birlikte gitmişiz, o yıllarda Yenimahalle'deki evimizden yürüyerek gidilirdi Çiftliğe ve Hayvanat Bahçesi'ne. Fotoğrafta sıkı bir arama yaparsanız burnumu görebilirsiniz onun dışında kuzenlerden birinin ardına saklanıp tam kamuflaj yapmışım. Mohini yok ama zebralar var:


Babamın kucağında eniştemin fotoğraf makinesinin kılıfı var, makine fotoğrafı çeken eniştede haliyle. Sonrasında o makine bir yerde unutulacak, dönüşte tam evin kapısında farkına varılacak ve babam yine yürüyerek Çiftliğe gidip makineyi arayacak, bereket bulup getirecekti. Aksi halde eniştemde seyreyle sen gümbürtüyü 😂

Hafta sonunun Rutin Dışı'na da yıllar öncesine giderek çıktık, keşke o günlere dönmek mümkün olsaydı...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder