Evet sona geldik, çelıncımız burada bitiyor. Alışmıştık her gün yazmaya, canlılık gelmişti bloglara, Ferminaanım'ı bile gizlendiği yerden çıkarmıştık :) Saçaklı hanım sağolsun, yeni çelınçlarda buluşmak üzere diyerek 30. sorumuzu cevaplayalım:
-Neden blog yazmaya başladınız, blog isminizin bir hikayesi var mı?
Yazmayı severim ben, hele de emekli olup vaktimin tamamı kendime kaldıktan sonra iyice hız vermiştim yazıp çizmeye. İnternetle haşır neşir olmaya başladıktan sonra takibe aldığım bazı bloglardan esinlendim açıkcası, neden benim de bir blogum olmasın dedim ve 7 yıl önce sıcak bir Haziran günü acemi acemi açıverdim blogumu. Önce böyle bir mahcubiyet, bir heyecan, bir çekingenlikle yanaşıyordum, beni takibe alan her kişiyle seviniyordum falan, sonra işin ustası oluverdim çıktım. Eski yazılarımı okurken gülüyorum bazen, ne kadar naif, bazen gereksiz, ayrıntılı falan postlar girmişim. Ama hiçbir zaman pişman olmadım blogu açtığıma, bana kimiyle yüzyüze gelip tanıştığım, kimiyle tanışmakla kalmayıp sımsıkı dost olduğum, kiminin yüzünü görmesem bile dost sıcaklığını hissettiğim bir çok arkadaş kazandırdı. Ufkumu genişletti, pek çok şey öğretti, kendimi geliştirmeme sebep oldu, yazdıkça yazma kabiliyetim arttı, üslubum oturdu. Kısacası sevgili "Leylak Dalı"na çok şey borçluyum.
Peki neden "Leylak Dalı"? Ankara'da doğup büyüyen, ömrünün çoğunu orada geçiren bir kişinin ilkbaharda leylaklarla hemhâl olmaması mümkün değildir. Kendimi bildim bileli çok sevdim bu çiçeği, kendini, rengini, kokusunu, kalp biçimi yapraklarını. Sonra Antalya'ya yerleştim ve akla gelmeyecek her çiçeğin, her ağacın yetiştiği bu bitek topraklarda bir tek leylağın layığıyla yetişmediğini gördüm, o kadar özlerdim ki adeta aşererdim. Okulda arkadaşlarım hasbelkader ellerine geçen cılız mılız leylakları getirir, leylak bulamadıklarında leylak kokulu sabunlarla sevindirmeye çalışırlardı beni. Yani tescilli bir leylak manyağıydım. Böylece blogu açarken cismini bulamadığım çiçeğin bari ismini koyayım dedim ve "Leylak Dalı" çıktı ortaya. Öyle özdeşleşti ki benimle bir süre sonra adımın yerine "Leylak Dalı" diye hitabedildiğinde yadırgamamaya başladım. Antalya'da yetişmeyen leylağı blogumla yetiştirdim kısacası. Vaziyet budur.
Son soruyu tamamlarken bloguma adını veren bu güzel çiçeği öncelikle Saçaklı hanıma ve Çelınca katılan tüm dostlara hediye ediyorum.
Çiçekler hepsi çok güzeldir ama hakkınız var leylak duruşuyla, kokusuyla, rengiyle en güzelleri arasında sırasını almış bencede .. Yazılarınız keyifle okunuyor..
YanıtlaSilSevgiyle kalın.. ;)
İyi ki varsın, iyi ki hep okuyoruz . Eskilerden fazla kimse kalmadı
YanıtlaSilbuna çok üzülüyorum bir taraftan. Olanlar da yazdıkça mutlu oluyorum , ne olursa olsun yazmaya
çalışıyorum bende..
İyi ki varsın ve iyi ki sohbeti dinleme şansım olmuş :) Canım Nurşen Abla ^^
YanıtlaSilİyiki varsın leylakım , seviyorum seniiiiii
YanıtlaSil"Yani tescilli bir leylak manyağıydım." :) Bu meydan okuma iyi oldu gerçekten. Yeni komşular tanıdık, eski komşuları "gizlendikleri yerden çıkardık". Çiçek için teşekkürler :)
YanıtlaSil'Leylak Dalı'nın hikâyesi de çok güzelmiş :))
YanıtlaSilböylece sayfanızda bu zarif çiçek gereken değeri bulmuş..harika çiçek sevginiz ve keyifle okuduğum yazılarınız ve elbette emekleriniz adına ben de en içten sevgi ve teşekkürlerimi gönderiyorum size :))
leylağım iyiki açmışsın bloğunu iyiki snei tanımışım
YanıtlaSilsenin paylaşımlarından her zaman feyz aldım
senin okuma tutkun, enerjin bize de bulaşsın
öpüyorum seni