Etkinlikten etkinliğe koşan gürbüz bir kelebek gibiyim bu aralar :) Ağrıyan diz, sıkışan sinirler, sallanan diş köprüleri bile vız gelip tırıs gidiyor, bedene "yıkılmadım ayaktayım" mesajı vermek istiyorum, ondan yani, yoksa keyfim için bir şey istiyorsam namerdim :) Dün hayli verimli geçen-yapılması gereken tüm işleri halletme açısından-bir günün ardından bir sergi açılışına ve o sebeple gerçekleşen mini bir konsere katıldım. İzlenimleri sizinle paylaşmadan evvel sondan bir önceki çelınç sorusunu cevaplayayım:
29- Korkularınız neler?
Bu ülkede yaşayıp da çeşit çeşit korkuya sahip olmamak mümkün mü, hangi birini yazayım? İyisi mi bireysel korkularımla başlayayım:
-Sevdiklerime bir şey olacak korkusu beni hiç terketmez, açık ara liste başıdır.
-Savaş, en büyük korkularımdan biridir, kabusumdur hatta.
-Nefessiz kalmak, daracık tüneller, karanlık ve dar mekanlar ve aşırı kalabalık. Rüyalarımda bile çıkışı olmayan odalara girer, bunalır dururum. Aranızda psikiyatrist var mı :)
-Lise matematik dersinden yazılı olmak. Gülmeyin, bunca yıl sonra senede en az 10 defa bunun rüyasını görürüm, üniversite bile değil, lise ayol. Üzerinden yüzyıl geçti. Güya ben çalışmamış, derslerde dalga geçmiş olurum ve sınava nasıl hazırlanacağım, ya sınıfta kalırsam diye terler içinde uyanırım. Üstelik çok başarılı bir öğrenciydim, bırak sınıfta kalmayı, bütünlemem bile yoktur. Bu nedenle muhtemel sebep matematik hocam Mualla'ya buradan saygılar sunuyorum.
-Çok sevmeme rağmen köpekler. Gördüğüm her köpeğin potansiyel olarak beni ısıracağı korkusundayım. Köpek besleyen bir arkadaşım herhangi bir köpeğin beni ısırma ihtimalinin kendisinin beni ısırma ihtimalinden çok daha düşük olacağını söylese ve ona hak versem bile bu korkuyu yenemiyorum. Köpenk karşıdan geliyorsa ben kaldırım değiştiriyorum, o derece yani. Ama kendilerini de çok seviyorum, hele o sokak köpeklerinin hüzünlü, ıslak gözlerine bayılıyorum. Onlara bunu anlatmanın ve en uyuz olanının bile beni görünce sert sert havlamasının önüne geçmenin bir yolu yok mudur?
-Ha bir de hamamböcekleri, aslında bu korku değil tiksinti. Antalya yazlarının kabusu, dana büyüklüğündeki uçan kokalakları seven yoktur sanırsam. Ay akrebi de ekleyeyim, fotoğrafından bile ürkerim.
E yeter da, kendimi de iyice tırsak gösterdim, o kadar da değil yani, haydi sergiye gidelim.
Efendim, sergimiz Avrupa Günü kutlama kapsamında Fikret Otyam Sanat Galerisi'nde açılan "İnsan ve Yaşam" isimli bir resim sergisi idi. Kokteyl sonrası Serap Sevunur Riedel, Mine Soral ve Apostrofes isimli sanatçıların tablolarını izledik, ardından da mini bir konser dinledik.
Serap Sevunur Riedel
Mine Soral
Apostrofes
Ve ANTDOB sanatçıları olan konser ekibimiz, ortadaki güzel kemancı benim kuzenim olur efendim :)
Yarın sol çelınç sorusunda görüşmek dileğiyle...
Resimden hiç anlamam , daha doğrusu bu konu hakkında kafa yormadım. Ama sergideki resimlere baktıkça hepsinin kesinlikle bir şeyler anlatmak istediği çok ortada. Hepsi bir mesaj ürünü, yapmak için yapmamışlar. Teşekkürler bunu fark ettirdiğiniz için. Artık resimle de ilgilenmeye başlıyorum :)
YanıtlaSilYapılacak işlerin halledilmesi ne güzel. Ben de bugün günlerdir ertelediğim ve biriken işlerin bazılarını halledeyim bari. En azından hafta sonum çok yorun geçmez.
YanıtlaSilMaşallah size. enerjiniz hiç azalmasın :-)