Madem ki sezonluk kart aldım, havalar iyice ısınmadan bir kez daha dolaşayım istedim Expo alanını, hem belki ilk gidişimde açılmayan standlar açılmış, eksikler tamamlanmıştır dedim. Bu kez otobüsle gittik, oldukça da rahat gittik, Antalya merkezden (100. Yıl caddesini baz alırsak) bindiğinizde 45 dakika sonra otobüs sizi turnikelerin olduğu kapıya bırakıyor. Tabii bu trafiğin rahat olduğu saat 10.00 civarı için sözkonusuydu, dönüşte 17.00 de bindiğimiz otobüs aynı durağa neredeyse 1,5 saatte ulaştı. Yine de tercih edilesi bir yol, zira özel araçların park yeri girişe hayli mesafeli, hem de 10 lira park parası ödeniyor. Antalyalılar için otobüsün sefer numarasını da yazayım: 03 ve seferler gece 02.00'ye kadar devam ediyormuş. Raylı sistem tamamlanıp hizmete girerse daha da kolay olacak ulaşım. Her neyse hemen hemen alanın açılış saatinde rahat bir yolculukla ulaştık Expo'ya, şoförümüz Aksu'dan sonra direksiyonda gazete okumasa daha da iyi olacaktı ya neyse, entellektüel birikimi olan sürücülere saygımız sonsuz :)
Rutin arama tarama, xray denetimlerinden sonra girdik içeri, artık ustayız ya daha bir kendinden emin adımlarla ilerledik :) Geçen gelişimde basılan ama uğrayıp alamadığım kartımı almak için Kongre Merkezi'ne gittik önce, basılmış olan kartı bir daha basmak için epey beklettikten sonra kartıma kavuştum ve Expo yolculuğumuz başladı. Bol fotoğraf gelecek, sıkılırsanız devam etmek zorunda hissetmeyin kendinizi:
Bitki heykellerle selamlaşmadan geçemedik.
Çin bahçesini çok sevmiştik, tekrar ziyaret ettik. Satışta bolca pandalı obje vardı, almadık, panda dalında güzel :) Çayhaneyi de açmışlar, bir bardak Çin çayı 2 liraydı ona da yüz vermedik.
Hindistan bahçesi, işportada satılsa yüzüne bakmayacağımız cıncık boncuğun başında millet pazarlık ediyordu.
Taylanda pavyonunun kapısında bu iki şirin yumarcak karşıladı bizi.
Kore bahçesi ve fotoğraf çektirme açısından çok rağbet gören tahta gong.
Nepal pavyonundan tapınak ve ayrıntı, aşağıda Buda'nın Gözü kubbesi, içinde Buda heykelciği var.
Buda dünya barışı için görevde
.
Sudan pavyonu
Katar pavyonunun girişinde bizi bu şirin arkadaş karşıladı, hoşgeldiniz dedi :) Ve ilk ve son kez bir ülke standında ikram aldık, Katar çayı, kakuleli ve çok şekerli idi.
Azerbeycan bahçesi tamamlanmış ama daha ziyarete açılmamış. Yukarıdaki heykeller sanırım "İkimiz şekerliğin baldan tatlı karamelasıyız" tadında :)
Tavus kuşunu geçip Hollanda pavyonuna girdik, lale zamanı geçtiği için başka çiçekler süslüyordu bahçeyi.
Bir sokak boydan boya Afrika ülkelerine ayrılmıştı, pek kayda değer bir şey yoktu, heiyelik eşya fuarlarında bolca gördüğümüz el oyması, ahşap objeler ve el dokuması şallar satışa sunulmuştu, ilgimizi çekmedi. Yemen pavyonundaki arkadaş "hanimlar hanimlar Yemi kafii" diyerek kahve satmak istedi ama ben Kuru Kahveci Mehmet Efendi'yi tercih ettiğim için almadım. Camekanında Dembaba'nın afişi asılı Senegal standında ise bir grup genç hayli koyu tenli ve iri yarı bir siyahiyle karşılıklı Angara'ın bağları oynuyordu.
Yabancı ülkelerin çoğu henüz standlarını açmamış ya da gelmekten caymışlardı, Türkiye standlarına geçtik.
Konya
Burdur
Ve hemen her şehir yöresel özelliklerini sergilerden Ankaramız, başkentimizin standında aşağıdakiler mevcuttu:
Robotları, dinozorları, çizgi film kahramanlarını çekmedim, Ankara'dan ziyade Ankapark tanıtımı yapılmış ve heryerde Gökçek Başganın fotoğrafları mevcuttu.
Şu gördüğünüz, ne olduğunu çözemediğim sünnet yorganı kılıklı şey ise meğerse Ankapark'da kullanılacağını düşündüğüm makinelerin kılıfı imiş.
Antalya ve ilçeleri için ayrı bir sokak ayrılmış, yukarıdaki ve aşağıdaki fotolar oradan:
Alanya
Kaş, Finike, Kumluca
Akseki, İbradı düğmeli evler
Ülke ve Türkiye bahçelerini gezip bir cafede karnımızı doyurup dinlendikten sonra Expo Kulesi'ne doğru yönlendik, kuleye çıkıp alana tepeden bakmaktı niyetimiz, aşağıdaki fotolar 114 metre yükseklikten:
Meraklısı için kuleye çıkış 10 lira, asansör 1-2 dakikada ulaştırıyor tepeye, teras güvenli, insan boyundan yüksek kalın camla çevrelenmiş. Çıkıp etrafı seyretmek keyifli.
Eh siz fotoğraflara bakarken bile yoruldunuz, biz de sıcakta akşama kadar gezerken yorulduk. Ziyaret iç bahçelerdeki bir cafede son buldu. Türk kahvesiyle yorgunluk atıp çıkışa doğru yöneldik.
Açılışa gidecektik, iyi ki gitmemişiz. Belki tatile geldiğimizde uğrarız. Ankapark bana çok yakın ama o mor örtü tarzı bişey yok, hergün bakıyorum çünkü:) Bi anıtkabir, bir beypazarı ne bileyim ulus, kale falan. kedisi, keçisi. Demek ki Gökçek daha cazip geldi, ilginç.
YanıtlaSilDeğişik bir organizasyon. Tabii küçük bir ilçede yaşayınca...
YanıtlaSil