Dün bütün gün eve kapattım kendimi. Ülkenin ve dünyanın gündemi tahammül edilmez boyutlarda, kaplumbağa gibi kabuğuma çekilmek istiyorum. Neredeyse günün tamamını şu yukarıdaki emektarın başında geçirdim. 60 yıla yakındır bunun yaşı, ta annemin genç kızlığından kalma ama değme çıtırlara taş çıkartır. Makine aksamına dokunulmadı fakat mobilya kısmı bir kere estetik operasyon geçirdi. Babam daha yeni bir dikiş makinesinin gövdesiyle bununkini değiştirmişti 10-15 yıl kadar önce ama ben hala eski ahşabını ararım elimin altında. Daha koyu renk, daha pürüzsüz ve daha tanıdıktı herşeyden önce. Mesela makine kısmını içeri alınca üstüne kapatılan kapak çocukluğumun evcilik oyunlarına az iki oda, bir salon hizmeti vermemiştir. Bir de ahşap kutu vardı; masif ceviz, iç kısmı yeşile boyalı ve bölmeli. İlk hali neye hizmet ediyordu bilmiyorum, ben tanıştığımda babamın ayakkabı boyalarına evsahipliği yapıyordu. Lakin ben o kutuya bayılıyordum, çaktırmadan alıp boyaları boşaltıyor ve bebeklerimi iki oda bir salon dikiş makinesi kapağından ayakkabı boyası kutusu villaya taşıyordum. Sahi nerede o kutu, ben onu bir arayayım, bulursam elden geçirip sahipleneyim.
Makinenin başına geçince önce daralmak için bekleyen pantolonları en az iki beden küçülttüm ağzım kulaklarımda. Sonra da bu yıl başlattığım 3D Projesi'nin sonuncu D'si kapsamında şu gördüğünüz kumaşlara el attım; bunlar minik keselere dönüşmeye başladılar, açıklamalar daha sonra. O kocaman sarışın makas sürfile makası, geçenlerde aldım. Onunla kesmek çok eğlenceli, önüme gelen herşeyi zigzag doğramak istiyorum. Tezgahtar gösterdiği üç makasın içinde bunu almam için özellikle ısrarcı oldu, sarışınlardan hoşlanıyor belli:) Özlemişim makinede dikiş dikmeyi, ışık durumu engelleyene kadar tıkır tıkır diktim, parmağımı kollayarak tabii ki. Zira yıllar önce teyellemeye üşendiğim bir kumaşı bir yandan toplu iğnelerini çıkararak dikmeye çalışırken sol elimin işaret parmağını da dikmiş, kırılarak tırnağımın üstünden girip parmağımın altından mavi ipliğiyle çıkan makine iğnesini gülmekten gözlerim yaşararak pense ile çekip almıştım. Acısı sonradan çıkmış, kemiğe denk gelmediği için de şanslı saymıştım kendimi. Anlayacağız geçmişi pek masum değil bu makinenin, birtakım kanlı olaylara imza atmışlığı da var:)
Ve akşam, Fatmagül'ün suçunu analiz etmeden önce mutfak masallarında gezindim yaseminlisi bittiği için güllüsüne (ki kendisiyle akraba sayılırız isim yönünden) talim ettiğim yeşil çayımla birlikte. Her zaman yemek kültürü ilgimi çekmiştir, Ayşe Kilimci de öyle güzel anlatmış ki çocukluğunun tatlarını, yemek ritüellerini. Pekçok yerinde kendi çocukluğumu buluyorum. Altını çizdiğim birkaç şey oldu, birini paylaşmadan geçemeyeceğim çok sevdiğim dayımın anısına:
"Çayın şarabî ummanından, rakının ağaran ve avutan ufkuna geçerek büyür dayılarımız, terkilerinde umutsuz mahalle arası aşklarıyla..."
Peki ben bugün evde oturup dikiş dikmeye devam mı etsem yoksa dışarıda neşeyle göz kırpan güneşe uyup bugün açılan, pek kapsamlı olmasa da en azından kitapların arasında olacağım "5. Ankara Kitap Fuarı"na mı gitsem? Ne dersiniz?
bugün hava çok güzel dışarı çık bence, hem de kitap fuarı varmış, ben kesinlikle giderdim:)))
YanıtlaSilbiz ofislere tıkılp kalan ve pencereden içini çeke çeke bakanlar için dışarı çıkın bence :) kitap fuarına 2 nisan cumartesi günü uykusuz dergi çizerleri geliyor imza için, belki o gün gitmek istersiniz..
YanıtlaSilJudy, Sergun,
YanıtlaSilZaten ayartılmak için bahane arıyordum, siz de haydi deyince gitmek şart oldu Kitap Fuarına.
Serguncum, Uykusuz çizerleri ile daha önce görüşmüştüm Fuarda, imzalı ve çizimli Fıratımız bile var:)) Ben bugün gidip programı bir kolaçan edeyim en iyisi. Sevgiler ikinize de...
Sevgili Leylak Dalım.
YanıtlaSilHer yazın birbirinden güzel de bu beni fena yaptı.
Babam terziydi benim. Kocaman makaslar dikiş mak. kumaşlar içerisinde büyüdüm. Onu andım sayende eklediğinde gelip okudum ama boğazıma düğümlendi çocukluğum kaçar gibi gittim.
Teşekkür ederim sana .....
bence sen kitap fuarına gitmişsindir ve gelince fotoğraflarla da bize güzel güzel anlatırsın :)))
YanıtlaSilbu singer makinadan bizde de vardı annem bana neler neler dikmişti
iyi haftasonları diliyorum sana
ne dikiyorsun peki pötikare pötikare.. =9
YanıtlaSilannemin makinesinin aynısı..
bende bi tek ayağı kaldı..
3 kez bozuldu benim elime geçtiğinde.. masurası şişti..
çocuks ters çevirdiği için olmadık bi anda..
iki kez istanbulun hiç bilmediğim semtlerinde tuhaf yerlerde tamire taşıdım..
sonunda usta da bulamayıp beş sene beklettim en sonunda da hayyyt dedim söküp attım..
şimdi başka işe yarıyor ayağı..
kolay gelsin diyorum..
dikişe ve kitap fuarı gezisine
atalet
ne dikiyosun derken fotoğraflanma babında dedim.. keseker içim =9
YanıtlaSilatalet
Fuara gittim, dolandım durdum hacı yağı gibi ağır ve kesif bir koku eşliğinde çok sinirim bozuldu sokaktan adam toplayacaktım dışarı çıktım beş dakika durup ilk giriyormuş gibi yeniden girdim içeriye, nedense buradan diyemediğim huzursuzluklar hissettim huzuru bulmam gereken o kadar kitabın içinde. Yine de bitmeden gidin derim belki ilk gün diyedir benim yaşadıklarım.
YanıtlaSilbacıkuşummmm gittinmi kıs fuara...
YanıtlaSilay o keselerin ne olduğunu biliyom been... Çok güzel bir şey için...
Ben de hep elimi dikme korkusu olmuştur:)))
KİTAPLI ÇAYLI KONSETİN DE HARİKA.
ÖPTÜM ÇOK
Lalem,
YanıtlaSilGittim fuara ama bi nane yoktu lahmacun kokusu dışında. Yani vardı da matah birşey yoktu, yazarım yarınki postta.
Kitap çok eğlenceli ve iştah açıcı. Tam diyetlik yani:))
Kadayıfcım,
YanıtlaSilYazdım bloguna, okumuşsundur ne düşündüğümü. Bir de Pazar günü gideyim bakalım birşey değişmiş mi:))
Atalet,
YanıtlaSilİnan bu 60 yıllık makine benim evdekini katlar. Ben kullanamıyorum şimdi evdekini bozuldu gitti, üstelik o da Singerdi ama ne bunun güzel dikişi ne de zerafeti var onda. Alıp Antalya'ya mı götürsem ne:))
Kitap Fuarına gittim ama hiç parlak değildi:(
Mavianne,
YanıtlaSilBu eski makineler çok güzel, şimdikiler çok farklı. Fuara gittim evet ama pek parlak bir fuar değildi. Yine de kitaplar arasında olmak fena bir duygu değil, bir de tüm salonu saran kebap kokusu olmasa:))
Nehir İda,
YanıtlaSilSeni hüzünlendirdim galiba bilmeden:(
Ah ah o anılar. Ben de makinenin başına oturunca annemle ilgili neler hatırladım neler. Huzur içinde uyusunlar demekten başka birşey gelmiyor elden.
Çok sevgiler sana...
Annemin dikiş makinası gibi , tarih kokuyor ...çocukken bize yazlık ciciler dikerdi ve annem bana özel diktiği için daha bir keyifle giyerdim...sanki annem kokardı...
YanıtlaSilDikişlerinizi çok merak ediyorum...Yazılarınıza bu kadar hayranken aslında sizi de çok merak ediyorum...
ne güzel bir singer:) eminim kendine has güzel bir kokusu vardır.
YanıtlaSilanneanneminde en yakın arkadaşı benzeri bir dikiş makinesidir. ne elbiseler, ne perdeler, ne örtüler, ne hikayeler saklı o makinada. kokusu hep burnumda. yaratıcılık, ustalık ve sanat çıkıyor. inşallah benimde bir tane olur ve dikmeyi öğrenirim bir ara.