-Barselona'dan döndük, Arzu Çağlan'la Roma'yı geziyoruz şimdi.
-Dün kızkardeşle bir kaçamak yapıp boza içtik Akman'da. İçerken aklıma geldi. Yıllar önce bir kış günü İzmir'de evlerine misafir olduğumuz halamın kızı benim bozayı çok sevdiğimi duyunca jest yapmak istemiş ve ekmek içi, bulgur ve bira mayasıyla boza yapmaya kalkmıştı. İki günlük mayalanma süresinin sonunda bozanın kıvamına geldiğine kanaat getiren kuzen hevesle sarı leblebi ve tarçın alıp gelmiş, bardaklara doldurmuş ve akşam yemeğinden sonra ikram etmişti. Bozadan aldığım ilk yudumu zor yutmuş, bardakta kalanı ne yapacağımı düşünmeye başlamıştım, tadı o kadar kötüydü ki içmek mümkün değildi. Gelgelelim o kadar heves ve istekle benim için yapılmıştı ki bu jeste karşılık boza hakkında olumsuz konuşamazdım. Umutsuzlukla bir elimdeki bardağa bir diğerlerine bakıyordum, onların da benden farklı düşünmedikleri anlaşılıyordu. İçilecek gibi değil lakin nasıl söylenecek. Derken lafını bitiren halam bozasından ilk yudumu aldı ve alır almaz tüm dobralığıyla "Bu ne be!.." deyip bardağını yanında duran kocaman saksıdaki bitkinin dibine döküverdi. Kurtulmuştuk, hala çok yaşa sen:))
-Hâlâ fotoğraf tabettirip albüme dizen var mı? Yoksa ben nesli tükenenlerden miyim? İlla ki karta bastırıp elime almalı ve dönüp dönüp bakmalıyım.
-Hava özellikle de akşamları epeyce serinledi, lâkin bu defa da değişen ısıya ayak uyduramadık, evcek burnumuz akmaya, aksırıp tıksırmaya başladık. İnsanoğluna yaranılmıyor.
-Ramazanı yarıladık henüz güllaç yapmış değilim, şaşılası durum. Evvelki sene 7 tepsiyle kendi rekorumu kırmıştım.
-Keçelerle yaptığım zımbırtı bitmek üzere ve çook şirin oldu.
-Sol dizimden sonra sağ dizim de su koyverdi, çok ağrıyor. Yahu erkekseniz tek tek gelin diyeceğim ama erkek değiller.
-Bu aralar çok işim var.
-Neyse hadi ben gidip biraz daha Roma'yı gezeyim, hoşça kalın...
Ek: Hani biz Roma'yı geziyoruz ya Arzu Çağlan'la, Cafe Greco'da oturup su bardağında martini içerken farkettim ki o da sıkı bir Birhan Keskin hayranı. Dudaklarından şu mısralar döküldü:
"Sen güzel insansın, herkes biliyor bunu
Yaramı alıp uzak şehirlere gidiyorsun."
Laf aramızda ben de çizgi bant kahramanı "Fırat"a benzedim bu kitabı okurken :))
-Hâlâ fotoğraf tabettirip albüme dizen var mı? Yoksa ben nesli tükenenlerden miyim? İlla ki karta bastırıp elime almalı ve dönüp dönüp bakmalıyım.
-Hava özellikle de akşamları epeyce serinledi, lâkin bu defa da değişen ısıya ayak uyduramadık, evcek burnumuz akmaya, aksırıp tıksırmaya başladık. İnsanoğluna yaranılmıyor.
-Ramazanı yarıladık henüz güllaç yapmış değilim, şaşılası durum. Evvelki sene 7 tepsiyle kendi rekorumu kırmıştım.
-Keçelerle yaptığım zımbırtı bitmek üzere ve çook şirin oldu.
-Sol dizimden sonra sağ dizim de su koyverdi, çok ağrıyor. Yahu erkekseniz tek tek gelin diyeceğim ama erkek değiller.
-Bu aralar çok işim var.
-Neyse hadi ben gidip biraz daha Roma'yı gezeyim, hoşça kalın...
Ek: Hani biz Roma'yı geziyoruz ya Arzu Çağlan'la, Cafe Greco'da oturup su bardağında martini içerken farkettim ki o da sıkı bir Birhan Keskin hayranı. Dudaklarından şu mısralar döküldü:
"Sen güzel insansın, herkes biliyor bunu
Yaramı alıp uzak şehirlere gidiyorsun."
Laf aramızda ben de çizgi bant kahramanı "Fırat"a benzedim bu kitabı okurken :))
işlerinde kolaylıklar diliyorum,hepsi bir nefeste seni yormadan bitsin gitsin.
YanıtlaSilben de fotoğrafı illahaki eline almak isteyenlerdenim,ama yakınlarda bir fotoğrafçı olmayınca evdeki yazıcıda uyduruk olunca hepsi bilgisayarda kalıyor maalesef.oğluşumun albümü 1 yaşta son buluyor.gerisi bilgisayarda.
ben boza sevmem ama bir gün ankara'ya gelirsem akman'a gideceğim.
Sabah işe başlamadan bir gezeyim dedim blogu kimler ne yazmış diye.Ve tabi ki senin yazın ile birlikte güne keyifle başladım.
YanıtlaSilHalanı resmen gözümde canlandırıp güldüm,sanki ben de orda oturuyormuşum gibi...
Sen çok yaşa Leylak Ablam...
Hımm bu arada geçmiş olsun.Dikkat et demeyeceğim çünkü edemiyorsun :)
Bu gezmeyle olacak işler değil...
İlk okuduğumda ne zaman İspanya'ya gittik ki biz dedim :).
YanıtlaSilBir İzmir'li olarak şu bozanın tad olarak ağzımda bi anlamı yok üzgünüm genetiğimizde yok belkide...
Fotoğrafları karta bastırmak güzel fikir yapıcam bende :)
Bende hastayımm boğazlarım berbat..
Addio...
Sevgili Leyla Fırat,
YanıtlaSilHayır yanlış değil canım, Fırat'la leylak birleşince biraz edebi ve egzantrik olsun diye ööle didim! ;)
Ben de derhal gezi kitabını alıp, gezilere katılayım. Hımm, ne güzel yolda olmak.
:))
Uff gezmek ama iş için gidilen yerde kaçamak yapıp gezmeye zaman ayırmak değil. Cidden gezmek amacıyla gitmek. Hayal benim için :(
YanıtlaSilGezmek...Bana ne kadar uzak bir kelime(ydi demek istiyorum ama inşallah en kısa zamanda..) N'olur tadını çıkarın..O kadar muhteşem bir şey yapıyorsunuz ki..Sevgiler..
YanıtlaSilSevgili arkadaşlarım,
YanıtlaSilGaliba yanlış kelimeler kullandım. Gezdiğim falan yok, sadece gezen birinin kaleminden okuyarak onunla birlikte geziyormuş gibi yapıyorum. Bir önceki postumda bahsetmiştim, Arzu Çağlan'ın gezi anılarını anlattığı "Keyfe Gezer" kitabını okumaktayım. Kendimi fazla kaptırmışım galiba yanlış intiba uyandırdım. Maalesef evdeyim, sadece okuyorum gezi yazılarını, keşke gezebilsem ama bu ara çook işim var çook:))
Boza'yı çok severim ben de, ama bozacıııı diye bağırdı mı halen korkar içimdeki küçük kız.Sevgiler, sinem
YanıtlaSilSevgili Leylak Dalı ,
YanıtlaSilSiz hiç üzülmeyin,biz yavrukuşumla bi koşu gerçekten gezip heleceğiz oraları..Sevgiler..
Kecelerle yaptigin o zimpirtiyi merek ediyorum.
YanıtlaSilAyak agrilarini biraz ciddiye mi alman gerekiyor acaba?
Islerinde kolayliklar diliyorum.
Kocamaan öpüyorum:))