Dün bizim için hoş ama koşuşturmalı bir gündü. Öncesinde de Konya yolculuğunun yorgunluğu olunca bu sabah uyanıp kendime gelmekte epey zorlandım. Zavallı bacaklarım içine tıka basa pamuk basılmış çeyiz yastıkları kıvamına geldiği, vücudumun her hücresi de "yatmak istiyorum" diye haykırdığı için kalktıktan bir-iki saat sonra elime kitabımı alıp tekrar yatağın yolunu tuttum. Kitabımın adı "Beşiktaş/Yollar ya da Anılar Boyunca". Yazarı ise Behçet Necatigil'in kızı Ayşe Sarısayın, kızkardeş tarafından dün hediye edildi, ben de sıcağıyla okumaya başladım.
Günün ilerleyen saatlerine kadar eskiden benim odam olan odadaki yatakta kah kitap okuyarak, kah uyuyarak, kah dışardan gelen seslere kulap verip kah anılara dalarak uzandım kaldım. Kimi zaman bej renkli, pembe desenli perdeler şekil değiştirip ilkgençlik yıllarımın sarı ayçiçeği motifli perdelerine dönüştü, kimi zaman şimdi kocaman bir gardrobun kapladığı duvar benim rengarenk posterlerimin ve kitaplığımın taşıyıcısı olduğu eski neşeli haline geçiş yaptı. Elimdeki kitap bazen Sevgi Soysal'dan "Yenişehir'de Bir öğle Vakti" oldu, bazen Pınar Kür'den "Yarın Yarın". Evin yazın en serin, kışınsa en soğuk odası oluşunu ve yön özürlü kişiliğimle bunun sebebinin kuzeye bakması olduğunu keşfetmemin yıllar aldığını düşündüm. Sıcak yaz öğleden sonralarında dışarıdan çocuk sesleri gelirdi o zamanlar, şimdi mahallede çocuk da kalmadı, ardarda, yoğun bir otomobil gürültüsü var sadece. Penceremin baktığı yandaki 4 katlı apartman da yıkıldı, yerinde kaldırıma taşmış 8 katlı bir heyula yükseliyor, sevimsiz cephesi ve hiç rastlaşmadığım sakinleriyle. Yattığım yerden gökyüzünü görürdüm eskiden, şimdi caddenin karşısındaki yurdun sonradan eklenmiş katlarının duvarlarını görüyorum.
Bu düşüncelerele 40 sayfa kadar okuyabildiğim kitabı kapatıp kalkmaya niyetlenirken gözüme çarpan şey beni şaşırttı. Açık balkon kapısının kullanılmayan, içten tıkalı anahtar deliğinin dışa bakan yüzüne minicik bir arı girip çıkıyor. Önce hayal gördüğümü sandım, dikkatle izleyince gördüğümün gerçek olduğunu, sadece girip çıkmakla kalmayan arının burayı yuva bellediğini ve deliğe küçük yeşil yapraklar taşıdığını da farkettim. Haydi bakalım hayırlısı, yakında anahtar deliğimizden petek petek ballar sarkarsa şaşmayacağım. Ya da tam tersi açık kapıdan dalan arının uygun bir yerimi şişlemesi de söz konusu olabilir. Artık kısmetimizde ne varsa kaşığımıza o çıkacak. Serin günler dileğiyle...
Ek: Madem kızının kitabını okuyorum, Behçet Necatigil'den bugünkü ruh halime uygun bir şiir gelsin size:
"Kaynaşır birbirine gün olur zamanlar;
Geçmiş, gelecek bileşir tek kesitte
Sanki ilk kez yaşarız yaşanmışı dünlerde
Ya da başlar ansızın tâ ilerde olacak"
Günün ilerleyen saatlerine kadar eskiden benim odam olan odadaki yatakta kah kitap okuyarak, kah uyuyarak, kah dışardan gelen seslere kulap verip kah anılara dalarak uzandım kaldım. Kimi zaman bej renkli, pembe desenli perdeler şekil değiştirip ilkgençlik yıllarımın sarı ayçiçeği motifli perdelerine dönüştü, kimi zaman şimdi kocaman bir gardrobun kapladığı duvar benim rengarenk posterlerimin ve kitaplığımın taşıyıcısı olduğu eski neşeli haline geçiş yaptı. Elimdeki kitap bazen Sevgi Soysal'dan "Yenişehir'de Bir öğle Vakti" oldu, bazen Pınar Kür'den "Yarın Yarın". Evin yazın en serin, kışınsa en soğuk odası oluşunu ve yön özürlü kişiliğimle bunun sebebinin kuzeye bakması olduğunu keşfetmemin yıllar aldığını düşündüm. Sıcak yaz öğleden sonralarında dışarıdan çocuk sesleri gelirdi o zamanlar, şimdi mahallede çocuk da kalmadı, ardarda, yoğun bir otomobil gürültüsü var sadece. Penceremin baktığı yandaki 4 katlı apartman da yıkıldı, yerinde kaldırıma taşmış 8 katlı bir heyula yükseliyor, sevimsiz cephesi ve hiç rastlaşmadığım sakinleriyle. Yattığım yerden gökyüzünü görürdüm eskiden, şimdi caddenin karşısındaki yurdun sonradan eklenmiş katlarının duvarlarını görüyorum.
Bu düşüncelerele 40 sayfa kadar okuyabildiğim kitabı kapatıp kalkmaya niyetlenirken gözüme çarpan şey beni şaşırttı. Açık balkon kapısının kullanılmayan, içten tıkalı anahtar deliğinin dışa bakan yüzüne minicik bir arı girip çıkıyor. Önce hayal gördüğümü sandım, dikkatle izleyince gördüğümün gerçek olduğunu, sadece girip çıkmakla kalmayan arının burayı yuva bellediğini ve deliğe küçük yeşil yapraklar taşıdığını da farkettim. Haydi bakalım hayırlısı, yakında anahtar deliğimizden petek petek ballar sarkarsa şaşmayacağım. Ya da tam tersi açık kapıdan dalan arının uygun bir yerimi şişlemesi de söz konusu olabilir. Artık kısmetimizde ne varsa kaşığımıza o çıkacak. Serin günler dileğiyle...
Ek: Madem kızının kitabını okuyorum, Behçet Necatigil'den bugünkü ruh halime uygun bir şiir gelsin size:
"Kaynaşır birbirine gün olur zamanlar;
Geçmiş, gelecek bileşir tek kesitte
Sanki ilk kez yaşarız yaşanmışı dünlerde
Ya da başlar ansızın tâ ilerde olacak"
Yeni bir haftaya başlarken beni yazdıklarınla yine gülümsettin. Artık minik arının hikayelerini de yazarsın.
YanıtlaSil:))
YanıtlaSiloof çok sıcak çoook
Bazen ne düşünüyorum biliyor musun?
YanıtlaSilBu başaağrıları falan; deliler gibi okumaktan olabilir mi dersin?
Oku oku bitmiyor değil mi?
Lale'den Katalin sokağı'nı referans aldım ki sanırım senin hediyen o, şimdi de senin okuduğun listem kabardı yine haa, bu arada İstanbul Hatırası'nı okuyorum çok beğendim:))
Sevgiler Nurşen'cim:)