Babamın bizde konuk olması nedeniyle hiç olmadığı kadar açık oluyor gündüz saatlerinde televizyon. Ben de iki gündür evden hiç çıkmadığım için ister istemez takılıyor gözüm programlara; kimi zaman kızarak, kimi zaman şaşarak, kimi zaman "yuh artık, bu kadar da olmaz" diyerek. Ha arada yüzümde bir gülümsemeyle izlediğim bir-iki şey de olabiliyor bazen.
Sabah, hem de ciddi kanallardan birindeki haber bülteninde Yarsav Başkanı Ö. Faruk Eminağaoğlu'ndan bahseden süslü spiker hanım, adamcağızın adını onunla ilgili haber bitene kadar Emine Ağaoğlu diye telaffuz etti. Hadi ekrandaki görüntüleri görmeden okuyor diyelim ama insan okuduğu haberle ilgili bir ön araştırma yapmaz mı?
Madem TV açık, ben de kanallararası gezeyim diye elimde kumanda seyran ederken Emel Başdoğan'ın "Tam Tadında" isimli yemek programına denk geldim. Aman pek sevindim, Emel Başdoğan'a bayılırım. Onu yemek yaparken izlemek, konusu yemek pişirme olan bir bale izlemek gibidir benim için. Yeni başlamış galiba program, onun hatırı için TV öğlen açılacak gibi görünüyor. Bugün şeker hamurlu bir pasta yaptı, o bu işin ustası olduğu için çok kolay ve zevkli diyerek yaptı ama benim için yapılası bir iş değil. Ben zaten bu tür programlardaki hiçbir reçeteyi uygulamış değilimdir, maksat Emel Hanım'ı seyretmek. Yalnız dikkat ettim "Şahane" kelimesini çok kullanıyor. Neredeyse iki cümlede bir, bazen de anlamsızca. Pastayı kapladığı şeker hamurundaki yırtık için bile "şahane bir yırtık" dedi. Olsun mühim değil, o kadar kusur kadı kızında da olur. Üstelik pastayı kapladığı şeker hamuruna uyguladığı desen ile elbisesinin deseni neredeyse aynıydı, böyle bir uyum seyredilmez de ne yapılır?
Sonra "Akasya Durağı" dizisinin fragmanları başladı. Tanrım biz bu filmden ne kadar çok gördük, TRT'de, ATV'de "Çiçek Taksi" diye, şimdi de "Akasya Durağı" olarak. Ne kadar taksi hastası bir milletmişiz ki bu zırva konulu dizi yılan hikayesi misali uzar da uzar. Bir köşecikten de Kayhan Yıldızoğlu'nu görür gibi oldum. Oncağız da hiç yaşlanmayan bir biyonik adam, ben eskidim o eskimedi, bütün taksi duraklarının gediklisi oldu.
Sonunda kapadım TV'yi, Mahpeyker hanımı ziyarete gittim. Sessiz, soluksuz, kaprissiz, gayet cool bir edayla oturuyor yumurtaların üstünde. İlk kez bu kadar azamet ve asaletle yavru çıkarmaya çalışan bir kumru gözlüyorum. Tesbit ettim ki kuşlar da farklı karakterlere sahipler. Bu gördüğüm en nadide örnek. Sabırlı, sessiz bir aday anne, bakalım yavrular çıkınca tavrı ne olacak. Sıkılmıyor mu acaba günlerdir hiçbirşey yapmadan o iki yumurtanın üstünde oturmaktan. Okuma bilse kitap vereceğim, kulakları olsa Ipod takacağım, gürültüden ürkmese küçük TV'yi balkona çıkarıp önüne koyacağım, o derece yani. Bana fenalık geldi ona gelmedi. Ne diyeyim bir avazda inşallah, bir an önce...
Ek: Sevgili Begonvilliev bana bu ödülü yollamış, çok teşekkür ediyor ve tüm arkadaşlarıma yolluyorum.
Sabah, hem de ciddi kanallardan birindeki haber bülteninde Yarsav Başkanı Ö. Faruk Eminağaoğlu'ndan bahseden süslü spiker hanım, adamcağızın adını onunla ilgili haber bitene kadar Emine Ağaoğlu diye telaffuz etti. Hadi ekrandaki görüntüleri görmeden okuyor diyelim ama insan okuduğu haberle ilgili bir ön araştırma yapmaz mı?
Madem TV açık, ben de kanallararası gezeyim diye elimde kumanda seyran ederken Emel Başdoğan'ın "Tam Tadında" isimli yemek programına denk geldim. Aman pek sevindim, Emel Başdoğan'a bayılırım. Onu yemek yaparken izlemek, konusu yemek pişirme olan bir bale izlemek gibidir benim için. Yeni başlamış galiba program, onun hatırı için TV öğlen açılacak gibi görünüyor. Bugün şeker hamurlu bir pasta yaptı, o bu işin ustası olduğu için çok kolay ve zevkli diyerek yaptı ama benim için yapılası bir iş değil. Ben zaten bu tür programlardaki hiçbir reçeteyi uygulamış değilimdir, maksat Emel Hanım'ı seyretmek. Yalnız dikkat ettim "Şahane" kelimesini çok kullanıyor. Neredeyse iki cümlede bir, bazen de anlamsızca. Pastayı kapladığı şeker hamurundaki yırtık için bile "şahane bir yırtık" dedi. Olsun mühim değil, o kadar kusur kadı kızında da olur. Üstelik pastayı kapladığı şeker hamuruna uyguladığı desen ile elbisesinin deseni neredeyse aynıydı, böyle bir uyum seyredilmez de ne yapılır?
Sonra "Akasya Durağı" dizisinin fragmanları başladı. Tanrım biz bu filmden ne kadar çok gördük, TRT'de, ATV'de "Çiçek Taksi" diye, şimdi de "Akasya Durağı" olarak. Ne kadar taksi hastası bir milletmişiz ki bu zırva konulu dizi yılan hikayesi misali uzar da uzar. Bir köşecikten de Kayhan Yıldızoğlu'nu görür gibi oldum. Oncağız da hiç yaşlanmayan bir biyonik adam, ben eskidim o eskimedi, bütün taksi duraklarının gediklisi oldu.
Ve derken tekrar haberlere geçtik. Baykal evden çıktı, cenazeye gitti. Gitmeden evvel kapıda ölüm orucu tutan gençleri ziyaret etti. "Bitirin artık orucu" dedi. Ben bıktım bu görüntülerden, her gün başka birşeye şaşmaktan yoruldum. Yakında evinin kapısında çaput bağlı bir dilek ağacı oluşturulursa ne yaparım bilemiyorum. İmdat diyorum, acıyın bize diyorum.
Sonunda kapadım TV'yi, Mahpeyker hanımı ziyarete gittim. Sessiz, soluksuz, kaprissiz, gayet cool bir edayla oturuyor yumurtaların üstünde. İlk kez bu kadar azamet ve asaletle yavru çıkarmaya çalışan bir kumru gözlüyorum. Tesbit ettim ki kuşlar da farklı karakterlere sahipler. Bu gördüğüm en nadide örnek. Sabırlı, sessiz bir aday anne, bakalım yavrular çıkınca tavrı ne olacak. Sıkılmıyor mu acaba günlerdir hiçbirşey yapmadan o iki yumurtanın üstünde oturmaktan. Okuma bilse kitap vereceğim, kulakları olsa Ipod takacağım, gürültüden ürkmese küçük TV'yi balkona çıkarıp önüne koyacağım, o derece yani. Bana fenalık geldi ona gelmedi. Ne diyeyim bir avazda inşallah, bir an önce...
Ek: Sevgili Begonvilliev bana bu ödülü yollamış, çok teşekkür ediyor ve tüm arkadaşlarıma yolluyorum.
hhehheeheh sen babama sgündüz programlarını , favorisi ''yemekteyiz''... Bi de beni çağırır - Lale ge bak nasıl yapıyo bak diye:)))
YanıtlaSilÇok öptüm seni leylak dalıcım , babana mahsus selamlarımı söyle( böle bi selam şekli var dimi)
Heheyt Lale, bütün babalar aynı demek ki:)
YanıtlaSil"Mahsus selam eder, ellerinden öperim" diye bitirirdi eskiler mektuplarını. Bende mahsusen iletirim canımcım selamını. Yarın yolcu ediyoruz kendisini.
Mahsus sevgiler, öpücükler:))
Bizde de babam ne zaman gelse, yada biz Didim'e gitsek Her türlü spor karşılaşması seyredilir. Ne olursa olsun fark etmez. birde haberler aman Allah'ım haberler başladığında konuştun mu yandın demektir.
YanıtlaSilB.aykal'ın evinin önüne dilek ağacı yapılırsa ilk çaputu ben bağlayıp" artık bıraksın şu C.H.P.'nin yakasını"diye dilek tutacağım:))
YanıtlaSilSöz konusu kitap olunca acayip meraklı bir insan oluyorum. Hele de bir blogda kitaplık resmi görmeyeyim, gözlerimi ekrana yapıştırıp acaba hangi kitaplar var diye karınca duası şeklindeki isimleri okumaya çalışıyorum:) tanıdık kitaplara rastladım, çok mutlu oldum:)
YanıtlaSilYine güldürdünüz beni öğretmenim:)Sevgiler Zehr@
YanıtlaSilÇenebaz,
YanıtlaSilHaydi bakalım, ilk çaput sizden olsun:)) Yahu bıktık valla bu görüntülerden. İmdat diye bağırasım geliyor:))
Zero,
YanıtlaSilAynı şeyi ben de yapıyorum inan, gözlerim pörtlüyor kitabın adını göreceğim diye. Kitapseverlerde bazı ortak özellikler oluyor galiba. Aynı kitaplarda buluşmuş olmamıza bende sevindim. Övünmüş gibi olmazsam belirteyim, bu kitaplığımın ufak bir bölümü:))
Öğretmenim, öğretmenim,
YanıtlaSilSizi güldürebildiysem ne mutlu bana. Ama keşke daha sık uğrasanız blogunuza, özledik yazılarınızı.
BLOG BAŞLIĞINIZIN YENİ FOTOĞRAFI ÇOK GÜZEL OLMUŞ..LEYLAKLARINIZ HİÇ SOLMAZ İNŞALLAH..
YanıtlaSilSevgili Selma,
YanıtlaSilGüzel dileklerinize çok teşekkürler. Blog başlığı fotoğrafımı Sardunya gönderdi sağolsun, gerçekten çok güzeller:))
Sevgiler...