.

.
.

25 Eylül 2009 Cuma

ÖYLESİNE BİR GÜN


Tanıştırayım; bu Cico, benim Pet Society oyunundaki yavrum. Her sabah önce kendi yüzümü yıkayıp sonra onunla ilgileniyorum. Besliyorum, yıkıyorum, arkadaşlarıyla oynamaya götürüyorum. Çok tatlıdır çok, hiç yaramazlık yapmıyor. Okula başlattık formasından anlayacağınız üzere, bir de kulaklarının şeklinden usandığı için peruk aldık, pek yakıştı kerataya.

Ya arkadaşlar "Delidir, ne yapsa yeridir" lafını son günlerde "Emeklidir, ne yapsa yeridir" diye değiştirecekler beni takip edenler. Hele de evden uzak olunca vakit gani, Cico'yla da oynarsın, çiftlik de kurarsın. Üstüne bir de hastalık hali gelince evin içinde kendini oyalayacak şey ararsın. Hala öksürmekteyim, hastalığıma misafir arası verdikten sonra döndüm tekrar portakal rengi battaniyemin sıcak kollarına ama bu sefer daha kısa süreler için. Mevsim dönümleri benim için sıkıntılı bir süreçtir. Uykuya yatmış kronik illetlerim depreşir; yaz sıcağıyla mayışıp genişlemiş sinir kanallarım tekrar daralmaya başladığı için Carpal Tunnel Sendromum azar, ellerim uyuşmaya başlar. Kolon spazmım atağa kalkıp kıvrandırır beni, öksürüğüm horozlarla yarışma yapar. Henüz psikosomatik vertigomdan ses yok Allah'a şükür, bir de baş dönmesi çekemeyeceğim doğrusu. Yok yokmuş bende de değil mi? Boşverin ya, Allah başka dert vermesin, yüz vermeyince küsüp gidiyorlar, biraz Carpal Tunnel Sendrom yüzsüz, ne kadar ilgilenmesem de yerleştiği yerden ayrılmaya pek niyet etmiyor. Ne yapayım kendi bilir, uyuşsun dursun o zaman.

Yanda gördüğünüz kitabı az önce bitirdim ve çok beğendim, öksürüğüme iyi bir eşlikçi oldu. Le Clezio'nun daha önce "Göçmen Yıldız" adlı bir romanını okumuş ve onu da sevmiştim, henüz Nobel almamıştı, bir hastane refakati nedeniyle Hacettepe Hastanesindeki küçücük bir kitapçıdan almış ve sabaha kadar sığışmaya çalıştığım plastik koltukta okuyup bitirmiştim. Le Clezio'nun kaderi galiba, ya hasta başında ya da hastayken okunuyor. Özellikle son 50 sayfası daha da hoşuma gitti. 2.Dünya Savaşı öncesinde ve savaş sırasında Fransa'da geçiyor, belli başlı bir konu yok, bir bütün halinde okuyup sindirmek gerek. Kitap bitince insanın içinde garip bir duygu kalıyor. Öneriyorum ve okuyanların fikrini almak istiyorum.

Şimdi vakit kaybetmeden Cahide Birgül'ün yeni kitabı "Eflatun Koza"ya başlamak istiyorum. Cahide Birgül benim yazarlarımdan biridir, bütün kitaplarını okudum. Pek adı duyulmuş olmasa da gerçekten iyi yazar. Epeydir yeni bir kitabı çıkmamıştı, nihayet ses verdi (soyadı da Sesveren zaten:) Yeni kitabının çıkacağını bildiren mailini alınca çok sevinmiştim ve dün kitap ete kemiğe büründü. Postu yayınlar yayınlamaz okumaya başlayacağım ve eminim ki beğeneceğim.

Epeydir balkon haberleri vermiyordum size, merak edenler var, çorap akasyanın tepesindeki ikametine devam ediyor, daha da kirlenmiş olarak. Bizim balkon bahçe hazan mevsimine yatay geçiş yaptı, son olarak biri kızarmış, diğeri alacalı iki domates daldan sarkmakta. Caddedeki ağaçlar henüz yeşil, karşıdaki kız yurtlarından ikincisi de American Siding'le kaplanarak mumyalandı, o da toz pembe renge büründü. İyiyiz iyi, pencereden baktıkça dünyayı toz pembe göreceğiz. Benim dilimdeyse şu şarkı var:

"Yine hazan mevsimi geldi
Yine yapraklar rüzgarların peşisıra gidecek
Yine deli gönlüm, yine bu mevsimde
Hicranını yalnız başına çekecek
Hüsranını yalnız çekecek."

Dilim bunu söylese de ne hicran, ne de hüsran çekmeye niyetliyim. Şekip Ayhan Özışık'ın değil Nedim'in söylediklerine uymak arzusundayım. Öyleyse, herşeye rağmen "Gülelim, eğlenelim, kâm alalım dünyadan".

Gülen yüzünüz solmasın sevgili dostlar...

9 yorum:

  1. Madde madde sıralıyalım.
    Şair Nedim dururken kimsenin söylediklerine kulak asmayacaksın.
    Bundan sonra Le Clezio'nun tek bir kitabını eline almayacaksın.Başka yazar mı yok.
    Saydığın hastalıklardan hiç birine yüz vermeyeceksin. Sıkılıp gitsin diye.
    Cico'nun elini bırakma, kitaplarını oku, arasıra balkonda kahveni iç, çoraba bak bize haberler ver.
    Tamam mı Leylak'çığım..
    Şimdi hemen benim blogumu aç, yeni yazımı oku, şükret haline...
    Öptüm...

    YanıtlaSil
  2. Açlığın Şarkısı son zamanlarda hep sevdiğim insanların ellerinde.Güzel bir tesadüf bence:)

    YanıtlaSil
  3. Geçmiş olsun canım benim,ne güzel, rahatsızlıklarına yüz vermeden kendine güzel uğraşlar edinmen.Kitapları not ettim, elimdekiler biter bitmez okuyacağım.

    Sevgiler

    YanıtlaSil
  4. bu ara açlığın şarkısını çok duyuyorum zaten listem de. Ama Cahide Birgül ü hiç okumadım hiç tanımadım desem. Hemen onuda listeye kaydeddiyorum. Tüm kitaplarını okuduysa biri bir yazarın, mutlaka bir şey vardır. Hemen okumalıyım, tanımalıyım. Amma şu Pet Society var ya ah , ondan çektiğimi ben bilirim. Gamzenin oyunudur, yemeğe, kahvaltıya hep en son gelir onun yüzünden.:))) Sevgilerimle

    YanıtlaSil
  5. Teşekkürler arkadaşlar. Lalecim eğer seviyorsan C. Birgül'ün bazı kitaplarında polisiye tadı vardır. Benim favorim "Geceye Uyananlar" dır. İstersen onunla başla. "Eflatun Koza" yı bitirince görüşlerimi yazarım. İyi okumalar cümleten...

    YanıtlaSil
  6. Yeni Eğitim ve Öğretim yılınız hayırlı olsun Leylak Dalı,
    Allahtan Cico'nun cin gibi bakışları zekâ seviyesini anlatmaya yetiyor. Size fazla sorun çıkartmayacak anlaşılan.
    Evet ''Bizler emekliyiz, ne yapsak yeridir''bu sözü tuttum.{:-))
    Hastalıklarınızı şımartıp,poh pohlamamakla çok iyi ediyorsunuz. Ben de hiç yüz vermiyorum.İlgilenmeyince küsüp gidiyorlar gerçekten.
    Sevgiler.

    YanıtlaSil
  7. Bana yazdığın kitapların ikinci ellerini malesef bulamadım dolyısıyla internet sitelerinden edineceğim kitapları.Marmaris gibi küçük bir yerde zaten bulunmuyorlar malesef :(
    O halde Açlığın Şarkısı da eklenmiş oldu.Şu anda ben de Ayşe Kulin UMUT okuyorum.Veda'nın devamı.Gerçekten çok beğendim ikisini de.Anlatımı doğal ve akıcı.Ne iyi yapıyoruz da okuyoruz.Paylaştıkça daha da fazla bilgiye ve fikre sahip oluyoruz.Herkes okuduğunu yazsın bence...

    YanıtlaSil
  8. Pet Society oynamadım ben hiç facebookta benim de slayer wampir takıntım war orada :D biraz şiddet eğilimli miyim neyim sürekli dövüş dalaş :))

    YanıtlaSil
  9. Ne diyeyim, Allah sana torun versin bari.
    Ne boş vakit, ne rahatsızlıklar, ne akasya tepesindeki çorap. Ayna bile hasret kalır yüzüne.
    Şaka bir tarafa geçmiş olsun, nevar ki hava dönünce tüm yolunu kaybeden hastalıklar çıkıyor birbir ortaya. Yine de şükrediyoruz.
    Bu aralar bir bıkkınlık var üzerimde, keyifsizim, kırığım.
    Sadece yazılarınızı okumak keyif veriyor ve buda çok güzel bir yazıydı.
    Sevgiler...

    YanıtlaSil