Araya İstanbul gezisi girince Eylül ayı dökümünü atlamışım. Geç de olsa yazayım dedim, ne de olsa burası benim bir nevi günlüğüm, unuttuklarımı hatırlama mekanım. Okuduğum kitapları paylaşmıştım. Gelelim diğer etkinliklere.
Bu ay pandemi sonrası ilk kez ardarda sergi gezdim:
Bunlardan son ikisi özeldi. "Haksızlık" başlığıyla gezdiğimiz resim sergisinde sevgili blogdaşım Qunegond'un resimleri de vardı. "Cebeci-Sıhhiye Hattında Tıbbiyeliler" ise babamı çalıştığı kurum önünde mesai arkadaşlarıyla çektirdiği bir fotoğrafla temsil edip bizi duygulandıran bir sergi olmuştu.
Yaz boyu sıcaklardan mıdır, isteksizlikten midir bilemedim ama pek film izleyememiştim. Eylül'de şeytanın bacağını kırıp altı film izledim ki bunlardan biri sinema salonunda olduğu için pandemi sonrası bir ilkti:
-"Bir Avuç Güzel İnsan" Ara Güler imzalı fotoğraflardan oluşan bir serginin belgeseli. Puhu TV'de izledim.
-"Acı Kiraz" Netflix'den rastgele izlediğim bir filmdi. Oyuncu kadrosuna aldanıp izledim ama beklediğim verimi alamadım. Hasta oğlunu kurtarmak için paraya ihtiyacı olan bir baba, uyuşturucu kaçakçıları, yolunu şaşırmış gençler vs vs. Ben ettim, siz etmeyin.
-"Koncentrisi Se, Baba" ya da "Odaklan Babaanne", TRT 2'nin film kuşağında tesadüfen karşıma çıkan bir Bosna-Hersek filmi oldu ve gayet iyi oldu. Saraybosna'da tam savaşa çeyrek kala ölüm döşeğinde yatan annelerinin etrafında toplanan kardeşlerin miras kavgalarını konu alıyor. Rastlarsanız izleyin derim, iyi bir filmdi.
-"Ela ile Hilmi ve Ali" Adana Altın Koza'dan ve İstanbul Film Festivali'nden birçok ödülle döndüğü için merak ettiğim bir filmdi. Zaten Serkan Keskin'in oynadığı bir film kötü olamaz diye düşünmekteyim. Bu filmdeki Hilmi Serkan Keskin, bir öğretmen. Deprem nedeniyle ailesini kaybeden gencecik bir kızla evlenmiş, ona üniversite sınavı için ders çalıştırırken apartman görevlisinin oğlu Ali'yi de dahil etmekte. Üçlünün ilginç bir ilişkisi var. Normal kalıpların dışında ama bence iyi bir film. Blu TV'ye geldiğini duyunca hemen izledim.
-Ve son olarak "Kuru Otlar Üstüne". Instagram'da da, Facebook'da da film üzerine düşüncelerimi yazdım, buraya da yazmaya gerek görmüyorum, söylenecek her şey söylendi zaten. Benim diyeceğim 4 saate yakın bir film hiç sıkılmadan izleniyorsa iyidir...
Eylül ayı içinde ailecek bir Kale civarı gezisi, kız kardeşle ilginç bir Hacıbayram turu ve bir arkadaşla da Gölbaşı TEİAŞ tesislerinde yemek yiyip yürüyüş yaptık.
Bereketli bir ay geçirmişsin leylakdalım ne güzel, darısı diğer aylara!
YanıtlaSilİnşallah Buketcim...
SilGüzel bir ay olmuş, darısı bu ay da olsun.
YanıtlaSilİnşallah...
Silİzlediğim iki film var izledikleriniz için de ki yorumlarınız sevdindirdi beni de... bazen kendimi ayrık otu gibi hissediyorum arkadaşlarla sinema konuşurken. Kahve çeşitlemenizse pek güzel:)
YanıtlaSilAyrıkotu hissetme durumu bende de var, önemli olan bizim beğenimiz boş verin :) Çok kahve içiyoruz galiba :))
SilGeçen gün Ege ile dedikodunuzu yaptık :) Leylak Dalı olacağımız günleri bekliyoruz. Bol kitaplı ve filmli ve gezmeceli :))
YanıtlaSilNe güzel yapmışsınız, sizin dedikodunuz iltifattır. Siz zaten şimdiden Leylak Dalı'sınız, benim yaşa gelince fersah fersah geçersiniz. Çok sevgiler...
SilBayılıyorum bu ay dökümü ve kitap dökümü yazılarına. :)
YanıtlaSilSağolasın canım, sevgiler...
SilBAzı filmlerle karşılaşıyorum, özellikle mubi'de izledim demeye utanıyorum , hepte bana mı rastlıyor böyle filmler. sarıyor da bırakamıyorum. Mesela pasajlar, mesela Liseli.
YanıtlaSilO filmleri sen çekmedin ya Zeynepcim, izle geç, ne var utanacak. Sevgiyle...
Sil"İmrenmek, takdir etmek, beğenmek, hayranlık duymak..." Dilimiz ne kadar zengin. Küçük ayrıntılarla benzer amaçları gerçekleştiriyorlar.
YanıtlaSilZamanı kullanma becerinizi, çabanızı, enerjinizi kutluyorum sevgili Öğretmenim. Pek çok kişiyi en uygun biçimde yönlendirdiğinize eminim.
Ya çok zarifsiniz, çok teşekkür ederim. Umarım dediğiniz gibidir. Çok sevgiler...
Sil