Bir ara mı verdim ne, farkına varmamışım. Dün bütün gün bir avuç bostan, yan gel Osman modundaydım. İyi geldi, akşamına da iki kadeh şarap içtim, o daha iyi geldi. Bu aralar erken yatıyorum, yatmazsam uyuyamıyorum. Lakin erken yatınca da sabahın 4'ünde, 5'inde gözlerim cort diye açılıyor bir daha uyuyamıyorum. Bir düzen tutturamadım.
"Mare of Easttown" dizisini izleyip bitirdim, güzeldi. Özellikle Kate Winslet'in doğallığı ve oyunculuğuna hayran kaldım. Kadın ne balık eti bedenine, ne kaz ayaklarına, ne dudağının üstündeki ve yanağındaki et benimsi çıkıntılara önem veriyor, süpürgeden hallice saçları da cabası, adamımsın Kate, hep böyle kal ve müthiş bir oyuncusun. Şambriyel dudaklı, pörtlek elmacık kemikli, gözleri kocaman açılmış, kaşları hep hayret ifadesi taşıyan, hepsi birbirine benzer kadınlardan sonra ilaç gibi geldi. Sırada "Lupin"in 2. ve Kaminsky Method'un da 3. sezonları var ama Filmmor'dan bir sürü yer ayırtıp, İstanbul Festivali Haziran filmlerinden de epey bilet aldım, bakalım izleyebilecek miyim hepsini. Bu iş de kitap almama benzedi, açgözlülükle devam ediyorum, ne yapayım ben terbiyeli ve azla yetinen bir insandım, pandemi bozdu ahlakımı 😃
Ne güzel afiş di mi?
Ve Agnesciğim 💗
Gelelim çelıncımızın son birkaç sorusuna:
11-İlham veren bir arkadaş:
İlhamımı kendimden alıyorum şekerim, o benim 😃 Şaka bir yana düşündüm, tek bir isim bulamadım. Çoğu arkadaşımdan farklı yönlerde ilham aldığıma inanıyorum. İyi ki varlar, hayat onlarla güzel...
12-Aslında hiç alakamız yok dedirten bir arkadaş:
İşte bu mevcut. Onunla tanıştığımda Antalya'ya yeni gelmiştim, ev bile bulamamıştık. Ben nereye gitsem evleri kurutuyorum arkadaşlar. Denizli'de günlerce gezip uygun bir ev bulamamış, arkadaşın annesinin ayarladığı, sahibi evinden, evi sahibinden kötü, bir kenar mahallenin daracık sokağındaki saçma sapan bir eve mahkum olmuştuk. Antalya'da ise bir hafta sokak sokak dolaşıp resmen ayakkabımın altını delmiş, yine bulamamıştık. Üstelik taşınmamız gerekiyordu, eşyaları bir depoya yığıp kayınvalidemin evinin bir odasına idareten yerleşmiştik. Üstelik bebek bekliyordum, üstelik göreve başladığım okul felaket durumdaydı, son derece düzenli ve disiplinli bir liseden, idaresi ayrı, öğretmeni ayrı, öğrencisi ayrı tuhaflıkta bir okula naklolmuştum. 12 Eylül'e çeyrek vardı, her gün girdiğimiz dersten "Boykot var!" nidasıyla geri çıkarılıyor, benim ocak ayında çoktan okutup bitirdiğim konulara bile henüz gelinmemiş oluyor, idareciler odalarının kapısını kapatıp hiçbir şeyle ilgilenmiyor, öğrenciler başıboş, güya ders yapıyorduk. Birkaç kafa dengi arkadaşla okulun kapanmasını bekliyorduk açıkçası. Fena halde uyum güçlüğü çekmekte idim, hormonlarım isyanda, özel alanım yok, dertleşeceğim bir Allah kulu mevcut değildi. D'yi daha önce de gördüm öğretmenler odasında ama onu hep kucağında kırmızı puantiyeli askılı elbise giymiş altı aylık bir bebekle okulun kapısının önünde, ince uzun gövdesiyle hatırlarım. 3 ay sonra benim de kucağıma başka bir bebek gelecekti ve bu süreçte en yakın desteğim D olacaktı. Ne ara yakınlaştık, ne ara yıllardır tanışıyormuş moduna geçtik silinmiş gitmiş, sanki doğduğumuz günden beri arkadaştık. Sakin, ölçülü, gereksiz konuşmayan ama sevdiği insana sonuna kadar destek olan biriydi. Ve galiba beni sevdi 😀 Tam zıt karakterini. Sürekli hareket halinde bir sosyal kelebek olan, konuşmaya bir başladı mı susmayan, yerine göre pot kırabilen beni 😀O benim sakin limanım, bense onu ihtiyaç halinde yanına alıp eğlenceli alemlere sürükleyen yandan çarklı gemi. Ne zaman dertlensem ona koşarım; dinler, karşı çıkmaz, eleştirmez, akıl vermez. Dinler ve birine içini dökmenin rahatlığını sunar insana. Verdiğin sırrı sonuna kadar saklayacağından emin olduğun insanlardandır. Her aradığında yanında bulursun. Birlikte büyüyen çocuklarımızın dertlerini, sevinçlerini paylaştığımız, birlikte yaptığımız her işten keyif aldığımız, birbirimizin kusurlarını hoş gördüğümüz zıt ama birbirini tamamlayan dostlarız biz, iyi ki var, dilerim hep hayatımda olur...
D ile arkadaşlığınız daim olsun, gülümseyerek keyifle okudum :)
YanıtlaSilOlsun valla, onsuz yapamam ben. Çok sevgiler...
Silfilmmor afişine bayıldım! ay izlenecek ne çok film, dizi, okunacak ne çok kitap var. benim acilen emekli olmam gerek :)
YanıtlaSilÇok güzel di mi, ben de çok sevdim, lakin o kadar rezervasyon yaptırdım, hala birini bile izleyemedim.
SilEmeklilik en güzel meslekmiş Şulecim :)))) (Bu hitabın sakıncası yoktur umarım)
Bir avuç bostan yan gel osman mı? :))) İnanmıyorum yani Ayfer Tunç resmen bir atasözünden roman mı yazmış?!?
YanıtlaSilYazmış valla, sen hatırlatınca gerçekten çok bağlantılı, oradan esinlenmiş olabilir mi? Ama Osman önceki kitaplarında olan bir isimdi, o kadar erken düşünmemiştir herhalde. Düşündüyse de helal olsun :)))
Sil