.

.
.

12 Nisan 2016 Salı

ANAMUR 1

Dikkat, bu post bol fotoğraf içerir!

Geçen haftayı günlerdir süren ataletime son verip bir seyahatle taçlandırdım. Anamur'da yaşayan çok eski bir arkadaşımı-ki görüşmeyeli araya neredeyse bir insan ömrüyle ölçülecek kadar zaman girmişti-ziyarete gittim. Güneşli zamanlar vadeden bir sabahta bindiğim dilenci vapuru benzeri otobüs on dakikada bir yolcu indirip yolcu bindirse de, önümdeki koltukta oturan adam feci şekilde ter koksa da, arkamdaki koltuktaki şahsiyet sürekli hapşursa da her şeye rağmen keyifli bir yolculuk oldu. Yolun Gazipaşa'ya kadar olan kısmını 80 yaşında bir yazara ait olan "Tadın Kıyısında" isimli kitaptaki öyküleri okuyarak, geri kalan bölümünü ise camdan görünen güzel manzarayı seyrederek bitirdim. Anamur'a indiğimde arkadaşıma kavuştum, yılların özlemiyle kucaklaştık, birbirimizi "aa hiç değişmemişsin" diyerek sevindirdik ve sanki dün ayrılmışız gibi kaldığımız yerden muhabbete başladık. 

Arkadaşımın evi bir pencereden Dragon Çayı'na, bir pencereden denize bakıyor, haliyle manzara harika:

 

Golden Gate'yi aratmayacak kırmızı bir asma köprü bile var, kendinizi San Fransisco'da hissetmeniz hayal gücünüze kalmış :)

Kısacık bir dinlenmeden sonra durur muyum, hemen çevreyi teftişe çıktık. Sahil boyu park, baharla birlikte ağaçlar, çiçekler coşmuş. 


Manzarayı ve bahar kokularını içimize çeke çeke yürüdük de yürüdük:




Gün akşama dönerken biz de eve döndük.

Anamur'daki ilk sabahımda güneşli bir havaya açtım gözlerimi, devamının da böyle gelmesini rica ederek kalktım yataktan. Bugün şehir merkezini keşfetme günüydü. Kahvaltı sonrası düştük yollara, gözüme çarpan güzellikleri fotoğrafladım durdum:




Şehrin dört bir yanı karadut ağacıyla dolu, zeytinler çiçeklenmiş. Gözün değdiği yer sera, muz bahçesi. Özellikle çokça çilek serası var ama onların sırası daha sonra gelecek. 



Dragon çayı kıyısındaki ağaçlar kuşlara otel vazifesi görüyor. Her fırsatta onları gözlüyoruz, zaten pencereler çaya baktığı için görmemek imkansız. Ağaçlardaki duruşları, uçuşları, suya inişleri hepsi birer görsel şölen gibi. Daha yakından görmek için çay kıyısında arkadaşımla yürüyüş yapıyor ve fotoğraf makinesiyle görüntülemeye çalışıyorum.  



Bu görüntüyü zumla çektim ve Google'da yaptığım aramada net olarak bir bilgi edinemesem de gördüğüm fotoğraflardan bazılarının "küçük balaban", bazılarının da "alaca balıkçıl" olduğunu düşünüyorum. Ayrıca su içinde "dikkuyruklar" da gördüm sık sık. 



Hasılı orada kaldığım sürece kuşlar tatilimi şenlendirdi. 

Anamur'daki üçüncü günümüzde Anamur (Mamure) Kalesi'ni gezmeyi planlamıştık. Sahilden yapacağımız bir yürüyüşle ulaşacağımız Kale gezisi için güneş bizden yana oldu, oraya gidip dönene kadar kendini bulutların arkasına saklayıp yürüyüşümüzü nisbeten kolaylaştırdı. 


Burası Dragon Çayı'nın denize ulaştığı bölge. Fotoğrafı minyatür Golden Gate(!)den çektim. Sonra da kırmızı köprüden yürüyerek karşı kıyıya geçtik.



Elimize birer sopa alıp sahil boyunca kaleye doğru bata çıka, ara sıra sulara dalarak yürüdük de yürüdük. Kale uzaktan büyülü bir şato gibi göründü sonunda:





Pek harap olmuş, neden restore etmezler diye düşünürken kayaları geçip köşeyi dönünce karşımıza bir sürpriz gibi çıkıverdi surlar:





Restorasyan fî tarihinden beri devam edip hâlâ bitmediği için ne yazık ki içine giremedik ama kanal boyunca bizi başka bir sürpriz bekliyordu; kaplumbağalar:




Yine Google'dan öğrendiğime göre bu kaplumbağalar "Mahmuzlu Akdeniz Kaplumbağası" denilen türün Anamur'a özgü bir alt türü imiş, bilimsel ismi "Testudo gracea Anamurensis" olarak anılmakta imiş. Son derece sevimli ve etkileyici bir görüntüleri vardı. 

Epey yorulmuştuk artık dönmek zamanı idi, Mamure Kalesi'nin arkasına geçtik ve karayolundan ilerlemeye başladık.


Yorulmuştuk ve bu güzergah hayli uzundu, tekrar sahile inmeye karar verdik. Lakin önünden geçtiğimiz iki motelin sahile uzanan yoluna saptığımızda köpekler tarafından kovalanınca kendimizi bulduğumuz bir patikaya dar attık. İyi ki atmışız, karşımıza bahar güzellikleri çıktı:





Yukarıdaki arkadaş Sütaş Çiftliği'nden kaçmış galiba :)

Günün yorgunluğunu uzun zamandır yemediğim güzellikte bir dondurma ile attık. Üstteki minik mavi dondurmanın adı Şirinler imiş, merak edince tadımlık koydu dondurmacı, bitkisel bir boya ile veriliyormuş rengi, kahvemsi-karamelimsi bir tadı vardı. 


Eh Anamur günleri henüz bitmedi ama siz bittiniz sanırım, devamı yarına olsun o zaman :)

11 yorum:

  1. Fotoğraflar çok güzel... Bilmediğimiz bir cennet gibi. Kaplumbağalar ve mantara bayıldım :) Keyifli gezmeler...

    YanıtlaSil
  2. Eh, eve gelmişsin. Dİnlenmişsin. Fotoğrafları makineden bilgisayarına atıp yazacağım post için düzenlemişsin, hatta yazı bile yazmışsın. Yemekleri de yaptım deme sakın?
    Müthiş kadınsın, idolümsün.
    Öpüyorum seni çok.

    YanıtlaSil
  3. Bize yakın olmasına rağmen gidip gezmek kısmet olmadı hiç. Postun bu eksikliği giderdi. Fotolar harika.

    YanıtlaSil
  4. Hem arkadaşınızla hasret gidermişsiniz hem de bir güzel gezmişsiniz.Keyifli günleriniz artarak devam etsin..

    YanıtlaSil
  5. Blog yazınızın başlığını görür görmez minik bir çığlık attım burası benim çocukluğumu geçirdiğim yer her köşesi anılarımla dolu :') çok güzel fotoğraflar özlem giderdim sayenizde ^^

    YanıtlaSil
  6. Çok güzel bir gezi olmuş. O güzel fotoğraflarınızla da belgelenmiş. Denizi çok temiz ve berraktır. Acaba o kaplumbağalar caretta caretta'lar mı? Anamur'da çoktur ve ancak temiz denizlere yumurtalarını bırakırlar.
    Mutluluğunuz daim olsun.

    YanıtlaSil
  7. Yaşam enerjinize bayılıyorum Leylak Dalı. Kırk bir kere maşallah size.
    Köprüye bayıldım bu arada.

    YanıtlaSil
  8. Ohhhh çok güzel fotoğraflarve doya doya,hissedilen bir gezi,bayıldım henüz görmediğim bir bölge,şimdilik sayende gezdim,teşekkürler :))

    YanıtlaSil
  9. Harika fotoğraflar Nurşen Abla, kaplumbağalara ayrıca bayıldım :)

    YanıtlaSil
  10. biz her yaz gidiyoruz Anamura. ne çok özlemişim. çok iyi geldi fotoğraflarını bile görmek. teşekkürler. :)

    YanıtlaSil
  11. Çok keyifli bir gezi olmuş fotoğraflar da çok güzel. Ülkemizde bilmediğimiz bir cennet gibi adeta. Kaplumbağalar ve mantara bayıldım :)

    YanıtlaSil