4. Festival günümde niyetim tek bir filme gidip kalan zamanda eve çeki düzen vermekti. Ancak sabah erken kalkıp yapmayı planladığım işleri düşündüğüm zamandan önce bitirince bari 2 belgesel seyredeyim dedim ve yollandım AKM'ye. Dışarıda gayet güzel ve güneşli bir hava varken morg düzeyinde soğutulmuş salonda ceketlere ve şallara bürünerek 2 güzel belgesel izledim. Birkaç yıl önce festival salonlarında öyle üşümüştüm ki artık çantama bir hırka, bir şal atmadan çıkmıyorum.
İlk belgesel "Antigoni/Küçük Adamız Hayatımız", Burgaz Adası'ndan başta Yunanistan olmak üzere çeşitli ülkelere göçmüş adalı Rumların adayla ilgili anılarını ve yıllar sonra adaya ziyaret amaçlı geri dönüşlerini konu alan hoş bir yapımdı. Yer yer hüzünle izledik.
İkinci belgesel "Bûke Baranê/Yağmurun Gelini" Kürtçe'de gökkuşağı anlamına gelmekti imiş. İlkokulu Yüksekova'nın bir köyünde aynı sınıfta okuyan çocukların o yıllarda çekilmiş bir fotoğrafından hareketle hazırlanan ve güneydoğu sorununu o yöre insanlarının ağzından anlatan bir yapımdı. Her iki belgeselin sonunda yönetmenleriyle küçük bir söyleşi gerçekleştirildi.
Fotoğrafta yönetmenler Nilüfer Uzunoğlu ve Dilek Gökçin söyleşi esnasında görülüyor.
Belgesellerin bitiminde koşarak diğer salona gittim "Ölüler ve Yaşayanlar/The Dead and The Living" isimli filmi izlemek üzere yerleştim yerime. Uluslararası Yarışma jürisinde İranlı aktrist Leila Hatami var ve her görüşümde kadının güzelliğine bir kez daha hayran olmaktayım, onu da bu arada belirteyim.
Filmin kahramanı Sita büyükbabasının 2.Dünya Savaşı'nda Auschwitz'de görevli bir SS subayı olduğunu öğrenir ve geçmişinin peşine düşer. Benzerlerini çok gördüğümüz bir konu olsa da başrol oyuncusu Anna Fischer'in sempatik oyunu filmi seyredilir kıldı.
Bu arada neredeyse tüm filmlerde tesadüfen yanyana koltuklara düştüğümüz festival arkadaşımla bu filmde ayrıldık ne yazık ki, ben bir arka sıradaydım. Kendisine buradan sevgilerimi gönderiyorum. Yarın yoğun bir film trafiğim olacak, bu arada finale de yaklaştık. Portakal 5'te görüşelim diyor iyi geceler diliyorum...
PORTAKALI SOYDUM BAŞUCUNA SOYDUMMMM
YanıtlaSilLEYLAĞIM HARİKASIN YİNE
sayende portakalı biz de takip ediyoruz
teşekkürler
sevgiler
Sağol Maviannem, öpüyorum seni...
SilBayılırım böyle etkinliklere :) Ne kadar güzel belgeselleri merak ettim. Yanınızda onları izlemek vardı :)
YanıtlaSilValla festivalin ayrı bir havası oluyor, ben çok keyif alıyorum. Keşke siz de izleyebilseydiniz...
SilBuke Barane'nin senaryosunu bizim İrfan Aktan yazdı. Kendi çocukluk hikayesinden yola çıkarak. yukarıdaki afişte, sağdan dördüncü sıradaki İrfan, yanılmıyorsam.
YanıtlaSilBelgesel yönetmenlerinin söyleşisinde arka planda görünen de arkadaşımız Ersan Ocak. Moderatör herhalde.
Bakıyorum da, sen, ben, bizim oğlan festivali yapıyorsunuz :)
hamiş: Ada belgeselini çeken arkadaşın başında kapişon mu var, saçları mı kabarık?
He, gri önlüklü olan oymuş, filmde de bahsediyor zaten. Kıvırcık saçlı biri mi? Evet o arkada görülen de moderatör. Siz de olmasanız halimiz harap :)
SilYönetmen arkadaşın başında da doğal kapüşon yani saçları var, çok kıvırcık çok gür :)