Hafta sonuna Cuma akşamına damga vuran sakarlığımla fırtına gibi bir giriş yaptım. Akşam yemeği için sofrayı hazırlamış, kurufasulye tenceresinden yükselen mis kokuları koklayıp yemeğe oturmaya sabırsızlanarak kuruya yoldaş olması ve zaten mevcut iştahımızı daha da açması için dolaptan 3 kiloluk turşu kavanozunu çıkarıp itina ile tezgaha yerleştirdim. Hem de nasıl bir itina ve hem de nasıl bir turşu; domates püresi içinde 2 aydır olgunlaşıp başak sarısına dönüşmüş acı biberiyeler sırtlarını yasladıkları sarmısak taneleri arasından "bizi seç, bizi seç" diyerek gülümsemekteydiler. Kavanozun cam yüzeyini yeni doğmuş bir bebeğe gösterilen hassasiyetle tutup kapağını yavaşça açmış ve hafifçe eğerek kaşıkla tabağa aktarıyordum ki o gülümsemelerin esasen bir veda gülümsemesi, bir el sallayış olduğunu anlayıverdim. Damağa yaydıkları acı lezzete rağmen kırılgan bir ruha sahip biberiyelerim bu hayatın çilelerine daha fazla dayanamamış ve tezgahtan aşağı kavanozlarıyla birlikte atlayarak kısa ömürlerine veda etmişlerdi. Bir çeşit toplu intihar vakası yani. Kulaklarıma bomba etkisi yapan şangırtı, kırılıp dağılan camlar, mutfağın tüm zeminini sarı benekli kırmızı bir halı gibi kaplayan turşular ve anında bütün eve yayılan sirkeli-sarmısaklı kokuyla donup kaldım. Kendime geldiğimde yerde yatan biberiyelerin cansız vücutlarına önce çemkirdim: "Noluyoruz la, ne bu toplu intihar ayakları, Jim Jones'un müridi misiniz, nasıl bir entrika çeviriyorsunuz?" Tabii cevap vermediler, çünkü ölüydüler, çünkü canlı olsalar da biberiyeler konuşamazdı. Son bir numara çekip hayatımdan ve hayallerimden ebediyen yokolmuşlardı, bana düşense cenazelerini kaldırmaktı. Lakin bu iş pek zor, pek yorucu, pek kokulu, pek pis ve de pek tehlikeli idi. Her an eli ayağı kesip kan-revan içinde kalınabilirdi. Ayriyeten üzerimdeki eşofman ve ayağımdaki terlikler de bu toplu intiharın kalıntılarından bolca pay almışlardı. Cici kız pozisyonundan sıyrılıp küfür bohçamın düğümlerini açıp havaya savurarak süpürge, faraş, bez, kağıt, vileda, su ve benzeri temizleyicileri temin ettim. Daha hafta başında kendisi de bir intihar girişiminde bulunup üst kat komşum tarafından kurtarılarak tekrar yuvasına gümbedek iade edilen yolluğumun da bu olaya yataklık ettiğinden eminim, zira biberiye cesetlerinin çoğu onun üzerine serilmişti. "O zaman" dedim "Mezarları da sen ol hain Yolluküs Mutfaküs". Sardım sarmaladım ve çöpe yolladım. Bitti, hem yolluktan, hem turşuların büyük kısmından kurtuldum. Eee "eceli gelen köpek cami duvarına pislermiş", bu yolluk bu akibeti haketmişti, işbirliği yaptığı biberiyelerle çöplükte uyusun ebedi uykusunu. Süpürdük, sildik, kalıntıları temizledik, evi havalandırdık ve Cuma akşamının kalan kısmını "Yalan Dünya" ile sonlandırdık.
Cumartesi gününün etkinliği bale idi; ben yapmadım tabii, izlemeye gittim. Henüz gösteri başlamadığı halde "konuşmayın" diye bize çemkiren ön sıradaki kokoz hatun ve yanımdaki koltukta oturup sürekli uyuklayan adam dışında arıza yoktu. Tolstoy'un ünlü eseri "Anna Karenina"nın müziğini Tchaikovsky bestelemiş, bizim Antalya Devlet balesinin elemanları da çok güzel sahnelemişlerdi. Dekorlar ve giysiler özellikle çok iyiydi, kısacası beğendim.
Bugüne gelirsek günün ilk yarısını "Gelecek Uzun Sürer" filmi işgal etti. Bir demlik yeşil çay (Gamsegamse kulakların çınladı mı?) eşliğinde izledim filmi, tek kelimeyle ağır bir filmdi. Hem konu, hem verdiği mesaj, hem çekim özellikleri bakımından. Etkilendim izlerken, "Sonbahar" filminin yönetmeni Özcan Alper çekmiş, o film de hayli etkileyiciydi zaten. İçe işleyen müzikler, ağıtlar ve şiirler dinledik film boyunca. İşte İranlı şair Füruğ Ferruhzad'ın "Bir Başka Doğuş"undan birkaç dize:
"Belki hayat
Bir kadının elinde sepetiyle hergün geçtiği uzun bir cadde
Belki hayat
Bir adamın kendini dala astığı bir ip,
Belki hayat
Okuldan eve dönen bir çocuk,
Belki hayat
İki sevişme arasındaki rehavette bir sigara yakmak,
Ya da yanından geçen birine,
Şapka çıkarıp manasız bir gülümseyişle "hayırlı sabahlar" derken görmeden bakmak"
Bu kadar sanatsal ve duygusal ortam sonrası kalkıp aç karnımızı doyurmak üzere kısır yapacağım, bir Pazar klasiği. Sonra "Parfümün Dansı"nı okuyacağım ve geceyi "Behzat Ç." ile sonlandıracağım, bugünkü bölümün senaristi Emrah Serbes imiş yine. Eh, bu uzun yazıyı okuyup tamamlayabildiyseniz ödül olarak gün boyu dilimden düşmeyen, beni üniversite yıllarıma götüren İlhan İrem'den "Anlasana" şarkısını dinlemeyi hakettiniz demektir. Sizi anlayanların çok olması dileğiyle...
Kendimi ne kadar tembel ve işe yaramaz ve sıkıcı hissettim yazıyı okuyunca. Benim hafta sonu özetim ise çalışmak,çalışmak,bir iki dizi seyretmek,az oyun oynamak,çalışmak,klasik pazar öğleden sonra rutini yemek pişirmek.Razıydım intihar eden tabaklara kavanozlara keşke bir nebze renk katsalardı bu sıkıcı haftasonuna.
YanıtlaSilBeni de anca Behzat Ç paklar.
Yazının başlangıcını okurken ,mis gibi milli yemeğimiz kuru fasulyenin baş çıkartan kokusunu hissetmeye çalışırken ,turşunun ağzımı sulandırmasına ramak kalmıştı ki...topluca turşuların eylem yapması beni epeyce üzdü.Turşunun fasulyeye eşlik etmesi ne güzel olurdu.Mutfağın halini öyle güzel betimlemişsin ki ,her kavanoz kapağı açarken böylesi bir pozisyon yaşayabileceğimi hep aklımdan geçiririm.Kapak kazasız belasız açilmişsa ,çok şükür derim hep.Geçmiş olsun!Bazen sen işten kaçtıkça ,iş seni buluyor.
YanıtlaSilOf of ne diyim bunca heyecana aksiyona benim yüreğim dayanır mıydı acaba ? Dayanırdı elbette ama en çok o biberiyelere acıdım ben yaa bi kaşık tadabilseydik keşke :( Sonrası güzel geçmiş sevindim.
YanıtlaSiltabii ki sonuna kadar okudum. Turşuların hazin sonu, yada turşuların toplu intiharı ya da turşuların kurtuluş günü, yada 2012 turşu... diye gözümden film şeridi gibi geçti okuduklarım:)))
YanıtlaSilAhh ah!
YanıtlaSilBu düşüp çatlayan patlayan kavanozlar, döküleni saçılanı toplamak insanı yoruyor, ama Leylağım, böyle bir olaydan sonra her seferinde kendimi hafiflemiş hissederim ben.:)
Geçmişler olsun!
Ablam, neyseki sana bir şey olmamış, Allah korumuş, elin ayağın kesilebilirmiş...
YanıtlaSilNazar çıkmış deriz ya... Geçmiş olsun...
Sevi
Okurken güleyim mi, ağlayayım mı bilemedim. şimdi o biberiyelerin acısına ve zamansız gidişlerine nasıl dayanacaksın. Allah sabırlar versin :))
YanıtlaSilYazının başında öyle bi off çekmişim ki yan odadan kızlar noluyor diye bakmaya geldi :)) Ama gidişatı 3 kişi acı gülücüklerle okuduk :D Sizin bu anlatım yeteneğinize bayılıyorum,cidden tam yerinde herşey.Burcunuz nedir acaba ? Kızım Yay burcu ve onun da olayları anlatımı bakış açıcı bi değişiktir :D Burca inanma burçsuz kalma ;)
YanıtlaSilay ben bütün gün oturdum, şimdi seni okuyunca bir silkelendim, noluyoruz be dedim kendime kalk kalk bale izleyemiyorsun yap, bebenden , ablandan feyz al dedim valla:))
YanıtlaSilFurug'un siiri ne guzel yakismis eline...iyiki yazmissin hafiflik vermis sana okuyana...
YanıtlaSilAllah kimseyi aksiyonsuz, kuru fasulyesiz ve bir de turşusuz bırakmasın.
YanıtlaSilŞirin'e göz kırptım yine.
Bu arada dün "parfimün dansı'na dokundum, yazıları minnacıktı, sıkılırım ben bundan herhalde dedim de bıraktım, bana acele tarafından alsa mıydım, almadım iyi mi ettim çaresizliğime bir cevap yollasan örtmenim.tm?
öptümm.
Yani leylağım turşu kavanozunun kırılışı ancak bu kadar güzel anlatılabilirdi :) emeklerin boşa gitmesine ve o enfes tadın cam kırıklarına karışmasına çok üzüldüm ama anlatışın karşısında güldüm :)
YanıtlaSilEcel erken çalmış kapılarını ...
Şiir çok hoş ,mest oldum artık gideyim :)
keyifli haftalar ve günler dilerim :)
TTI hariç ( toplu turşu intiharı) başarılı bir hafta sonu..
YanıtlaSil=)
ben ekrandaki alt yazıyı sevdim.. ne geziyosun sabahın köründe kedi gibi damlarda he ??
hehehe..
atalet
Böyle yazarsınız da yazının sonu gelmeden ekran kapatılır mı?
YanıtlaSilGiden turşular olsun: )
Ben ne sanat özürlüyüm, hiç anlamıyorum baleden, resimden, müzikten: ( utandım walla şindik...
Annemahsustan,
YanıtlaSilBen de öyle dedim ne yapayım, giden turşular olsun:)
Çocukların küçük, büyüyünce anlarsın:))
Atalet,
YanıtlaSilDamda yün çırpan Diyarbakırlı bir yaşlı nine söylüyordu ses alma cihazıyla damlarda dolaşan kıza o sözü:)
Evet turşu hariç başarılı bir hafta sonuydu, diğer hafta sonlarına örnek teşkil etsin diyorum ve de sevgiler yolluyorum...
Düşlerimden inciler,
YanıtlaSilNe yapayım kırıldı bi kere, ben de işi gırgıra vurdum.
Vay vay getti koç gibi turşularım:))
Ecehan,
YanıtlaSilAmin amin, Şirin de öpücük yolladı sana:)
Parfümün Dansı güzel kitap yalnız fantastik şeylerden hoşlanmıyorsan pek sevmeyebilirsin ama ben eğlenceli ve hoş buldum. Harfleri küçük haklısın zorluyor insanı.
Ben de öptüm...
Siirli eller,
YanıtlaSilEvet Füruğ harikadır...
Sevda,
YanıtlaSilEvet ne oturuyorsun, kalk bale yap, hiç mi öğrenmedin kızının örtmeninden:))
Gittin mi İstanbul'a, selam et herkese, öperim:)
Red Riding,
YanıtlaSilSağolun:))
Burcum Kova ve tipik bir Kova kadını olduğumu düşünürüm. Aslında falın hiçbir türüne rağbet etmem, yıldız falları da dahil. Ama burçların özelliklerine inanırım, bana çok uyar mesela Kova. Kimbilir belki de tesadüftür.
Sevgiler hepinize...
Hülya,
YanıtlaSilDurumum çok zor benim, bu acıyla nasıl yaşarım bilmem:)))
Ne deyim Allah başka keder vermesin:)
Sevi,
YanıtlaSilİnşallah nazar çıkmıştır da temizlemek için o kadar uğraştığıma değer. Gerçekten bir yerimi kesmeden iyi toparladım.
Turşusuz kaldım da ona yanarım:))
ÖPerim...
Ekmekçim,
YanıtlaSilSağol. Hafifledik diyelim di mi? Giden turşu kavanozu olsun boşver.
Sevgiyle...
Zeynep,
YanıtlaSilİkimiz bir olup filme mi çeksek ki:))
Mavi Balon,
YanıtlaSilYaa valla ben de en çok turşuma yandım, daha neredeyse tamamı doluydu, gitti gider:))
Özgül,
YanıtlaSilİş kendisini sevmediğimi anlıyor galiba sevdirmek için peşimden dolanıyor. Kişt kişt:))
Sis,
YanıtlaSilÖyle deme ya, sen çalışan kadınsın benim gibi elin boş gönlün hoş emekli misin. Yoksa sen de yapardım birşeyler, ancak dinleniyorsun. Neyse ki Behzat Ç. var ama dün kızdım kadına menopozlu diye şorlayınca Hayalet:))