Neredeyse bir yıldır ilk defa Antalya'da pazara gittim, özlemişim. Antalya pazarları bir başkadır, yakın köylerden gelip kendi ürettiklerini satanların olduğu bölümden giriş yapınca daha bir canlı ve renkli göründü gözüme hem sebzeler, meyveler, hem de onları satanlar. Köylü kadınlardan biri lastik eldivenler giymiş kabaklarını düzene sokuyordu; kabakları mı koruyordu, ellerini mi bilemedim. Karşısındaki tezgahta Burdur'lu olduğu şivesinden belli bir amca portatif radyosunu fasulyelerin yanına yerleştirmiş yerel bir kanaldan, yerel bir ağızla söylenen "Yol ver bana Çıbık Beli geçeyim" türküsünü dinleyerek yapıyordu satışlarını. Elindeki naylon iple babasını bacağından tezgahın demirine bağlamaya çalışan minnakı annesi "bak bu teyze doktormuş, iğne yapar"diye korkuttu kilosu 5 liradan kızılcık tartarken. Kendimi ve doktorları aklamak, bir kilo kızılcığa ödediğim 5 liranın intikamını almak için "yalan çocuğum yalan, iğne falan yapmam, bağla babanı" diyerek ayrıldım oradan. Daha uçlarındaki yeşil sapları diri diri duran taptaze havuçları aldığım hanım üç tezgah komşusuyla portakal sandıklarının üstüne kurduğu sofrada çökelekli, kırma zeytinli, tavşan kanı çaylı bir kahvaltı yapmaktaydı. Tam olgunlaşmamış beşbıyık muşmulalara alıçlar, mersinler ve dağdan toplanmış ahlatlar eşlik ediyordu. Ahlatları toplayıp getirerek ayıların rızkına el uzatmış pazarcı alıçların üstüne şöyle yazmıştı: "Şekere ve kolustura birebir". Dalından yeni koparılmış, yeşil kabuklu ve yemeyi en sevdiğim dönemindeki portakallardan alıp yukarıda pırıl güneş, etrafımda rengarenk pazar eve dönerken zihnimde sabah twitterde gördüğüm fotoğraf vardı; Van-Tatvan karayolunun karlı görüntüsü. Hayat hiç adil değil, hayat çok acımasız ve böyle olmaya da devam edecek ne yazık ki. Ağız dolusu gülmeye hasret kaldığımız şu günlerde dün Beachpark'ta çektiğim fotoğraftaki, sezon bittiği için kapanmış lokantada keyfince yayılan kedicik biraz gülümsetir belki hepimizi...
Pazarları ben de çok severim. Akdeniz'in, Ege'nin, Karadeniz'in pazarları başka başka güzeldirler. Bizim oralara benzemiyor ama Cenevre ve çevresinin de pazarları güzel. Ürünler farklı da olsa üreticilerle yüz yüze gelmek, dalındak birkaç saat önce kopan bir meyvayı eline alıp canlılığını hissetmek güzel bir duygu..
YanıtlaSilKedi fotoğrafı da olağanüstü! Teşekkürler.
Ben de bu sabah Perşembe Pazarı'ndaydım:)
YanıtlaSilPazarlar beni de her zaman en mutlu eden yerlerdendir, hangi sehirde olursa olsun.
YanıtlaSilhaklisiniz, hepimizin yüreginin daraldigi su günlerde icimizi isitacak seylere cok ihtiyacimiz var, beni cok mutlu etti bu saskin bakisli tatli kedicik.. cok sevgiler
O kadar tatlı ki canım benim:)elinize sağlık..:)
YanıtlaSilO kolusturun bir de kolistrin cinsi oluyor, o daha tehlikeli:)))Kedi süperrrrr...
YanıtlaSilNe kadar güzel eğlenceli, iştah açıcı anlatmışsınız pazarı İstanbulda yaşarken oralara özenmemek elde değil.Günün yorgunluğunu atarken çok iyi geldi bu yazı güldürdün beni teşekkürler canım.
YanıtlaSilne tatlı bir bakıştı o öyle minnoşda...içimin daralmalarına hem kedicik hemde pazar halleri yazısı iyi geldi biraz, tebessüm ettirdi beni:)sağolun..
YanıtlaSilben de size sıhhat dolu güzellikler ve gülmeler diliyorum..
Bence o kedi arkadaşlarla içilen bir akşamdan hesabı ödemek üzere rehin bırakılmış gibi geldi ya hadi hayırlısı bakalım. Hayvansever teyzelerimizi kaldırmıyayım şimdi ayağa :)
YanıtlaSilSevgili Leylak Dalı,
YanıtlaSilBen de bir hayvansever teyze olarak o kediciği çoooooook sevdim yav...
Ay Antalya' nın pazarları, ne çok özledim, kokusu rengi bile buralardan çok farklı. Günün kedisi ise çok tatlı, özledim ben seni ya haftaya biteceğim yanında:;))
YanıtlaSilÖzellikle küçük kentlerdeki pazarlara bayılırım ben de. Oradaki enerji çok farklı. Ege lehçelerine bayılıyorum ben. Egeli olduğum için sanırım :) resimdeki kediye bittim. Çok iyi yakalamışsın. :ok sevimli harika :)
YanıtlaSilne güzel bakıyor ya canım. üzgün, mutsuzken birden karşıma bir kedi çıkınca seviniyorum, moralim düzeliyor hemen nedense.
YanıtlaSilişte hayallerimin kedisi buuuu!
YanıtlaSil