Sabah gözümü açar açmaz akşamdan şekere yatırdığım kayısıları reçel olsunlar diye yerleştirdim ocağın üstüne. Onlar köpükler kabartarak kaynarken ben de geçmişe kayıverdim gittim. Bunu defalarca yazmışımdır, çocukluğumun ve ilk gençliğimin yazlarının bir kısmı annemin akrabalarını ziyaret için Niğde'de geçerdi. Tatilin çoğunda büyük teyzenin muhteşem bahçesinde kalırdık ama birkaç günü de büyük dayıya ayırırdık mutlaka. Büyük dayı ahçı idi, kendine ait bir lokantası vardı. Bir insana mesleği ancak bu kadar yakışabilirdi sanırım, geçenlerde şık bir restoranın önünde gördüğüm heykelimsi ahçı objesi sanki büyük dayı model olarak yapılmıştı. Aynı boy-pos, aynı kocaman göbek, aynı gülen gözler, aynı sevimli yüz hatları. Anneme çok düşkündü; muhtemelen çocukluğundaki narin, hastalıklı hallerinden kaynaklı soluk ten renginden dolayı "Sarı" diye seslenirdi ona, yoksa annem inadına esmerdi. Niğdeye indiğimizi duyar duymaz elinde onun çok sevdiği bir kesekağıdı dolusu kuruyemiş "Hoşgeldin Sarııı" diyerek koşardı yanımıza. O iri gövdeli, yapılı dayının ufacık-tefecik bir karısı vardı. Hamarat bir karıncaya benzerdi yenge; bir karınca kadar minik, bir karınca kadar çalışkan. Evlerine konuk olduğumuz günlerde bizi rahat ettirmek için dönenir dururdu. Çok nüfuslarına göre küçük olan evlerine bir de biz dahil olup metre kareye düşen popülasyonu iyice arttırır, mekanı iyice daraltırdık ama yengenin kıvırcık saçların çevrelediği yüzü hiç eğilmez, gülerek bizi ağırlamaya çalışırdı. Geceleri uykumu duvarda asılı devasa saatin "ding-dong"ları bölse de alıştığım bu sesi kanıksamaz, mis gibi sabun kokan yastığıma biraz daha gömülür, üzerimdeki pikeyi hışırdatarak keyifle uyumaya devam ederdim. Uzun zamandır Niğde'ye gitmediğim, artık iyice yaşlanmış yengeyi yıllardır görmediğim halde ne zaman o günleri düşünsem huzur duyarım ve Melih Cevdet Anday'ın şu şiiri düşer aklıma:
"Bir misafirliğe gitsem
Bana temiz bir yatak yapsalar
Her şeyi, adımı bile unutup
Uyusam...
Kalktığımda yatağım hâlâ lavanta koksa
Kalktığımda yatağım hâlâ lavanta koksa
Kekikli zeytinli bir kahvaltı hazırlasalar
Nerde olduğumu hatırlamasam
Hatta adımı bile unutsam..."Sabah olunca ayrı bir keyfe uyanırdık. Aşçı dayımız erkenden yemekleri yapmak için lokantasına gitmiş olur, biz yengenin hazırladığı kahvaltı sofrasına otururduk. Benim favorim yengenin kayısı marmelatı idi. Normal zamanlarda-ki hala öyledir-reçel yemeye nazlanan ben o marmelatla dilim dilim ekmek götürür, eve kilo almış olarak dönerdim. Bu durumun sonucu baştan belliydi, aynı marmelattan benim için de yapılacak. Yengemiz bir Perşembe Niğde'nin meşhur pazarına çıkar, kayısı alır ve benim için kendi deyimiyle "marmarat" yapardı. Sonra onları yine kendi deyimiyle "kanavoz"lara doldurur ve valizimize yerleştirirdi. Bize de dönünce afiyetle yemesi kalırdı. Yerdik yemesine de o birlikte oturulan Niğde sofralarındaki tad Ankara'ya gelince azalırdı sanki. Keramet yenilen şeyde değil, birlikte yenen insanlarda imiş demek ki. Şimdi birçoğu yok o insanların, ancak anıları kaldı; böyle reçel kaynatırken, bir elmayı dişlerken, toprak kokusu burun deliklerine dolarken, şu fışırtısı, yaprak hışırtısı, arı vızıltısı duyduğunda aniden aklına düşüveren. Onlar huzur içinde uyurken biz de dilerim hep iyi anılar biriktirelim yaşam denilen şu çetin savaşta...
Ne tatlısın sen bacım yaaa... Ellerine sağlık!!
YanıtlaSilYaptığımız yemeklere maalesef anıların tadını, kokusunu koyamıyoruz...
YanıtlaSilyaptığın kayısı marmaratı da senin gibi tatlı olmuştur emini.yine masal anlatır gibi anlatmışsın.yazsana bunu yemekli hatıralarını yazdığın bloga, orası pek ıssız kaldı. :))
YanıtlaSilÇok güzel yazmışsın,doyamadık...
YanıtlaSilcanım ne kadar güzel anlatmışsın
YanıtlaSilo güzel kalpli yengeyi görmüş kadar oldum
kayısı marmalatının kokusu da burnuma geldi :)))
ellerine sağlık arkadaşım
Bugün hayatımı güzelleştiren en tatlı şeysiniz.:))) Marmelat gbi tatlısınız valla:) Şöyle birazcık kenarından tadınıza baksam, kesin şeker tadı gelir ağzıma:)) Hımm, nefis!
YanıtlaSilDünyadan tanımadığımız, bilmediğimiz bir dayıyla yenge geçmiş. İnşallah bizleri de senin gibi iyiliklerimizle, özleyerek,severek anlatacak birilerini bırakıyoruzdur geride.
YanıtlaSilYemekler kadar, hatta çok daha önemli olanın onların hikayaleri olduğunu bilmek... Çocukluğumda ananemin evinde pişen pek çok yemeği yaparım bugün de ama eğer o yemeği keyifli bir sofra etrafında sunamamışsam kalmaz pek bir anlamı.
YanıtlaSilAma biliyor musunuz, ben bu marmaratın tarifini de pek bi merak ettim :))
bizde o marmelad.. datçada yapılandı.. güneş reçeli derdi çocuklar güneş yer gibi olurdu insan..
YanıtlaSil=)..
artık yapanlar yok ama sağolsun ev yapımı marmelad satan pazardaki teyze.. =) güneş gene girdi evimizden..
tadı artık farklı da olsa..
atalet..
Atalet,
YanıtlaSilGüneşte ne güzel olur ama reçeller, gerçekten güneş yer gibi.
Ben de yıllardır ne reçel, ne marmelat yaparım. Bunu da çocuklar için yaptım ama yaparken de nerelere gittim. Yaşlanıyoruz galiba:))
Zerocum,
YanıtlaSilO marmaratın tarifini keşke zamanında alsaymışım ama ben inanırım ki bu tür şeyler yapanın elinden güzel oluyor, aynı tadı tutturamıyor insan. Benimki sıradan bir kayısı reçeli sıradan bir tarifle yapılmış, zaten çocuklara yaptım. Yapmaktan çok anılara yolculuk mutlu etti beni. Yemek hikayeleri konusunda aynı düşündüğümüzü biliyorsun, dilerim bir gün senin elinden yapılmış bir yemek de eklenir bu hikayelere...
Nedukcum,
YanıtlaSilAllah gecinden versin, eminim ki iyi anılar bırakacaksın ama bu dünyada anlatsınlar senin marifetlerini, arkadan söylenecekleri düşünmek için erken daha:))
Özlemcim,
YanıtlaSilBu laflarla asıl sen benim günümü güzelleştirdin. Asıl şeker sensin:))
Maviannem,
YanıtlaSilSağol. Yengeyi yıllardır görmedim, kimbilir ne kadar yaşlanmıştır ama anıları hala çok taze. Bu arada özledim, Ramazandan sonra bir buluşma ayarlayalım.
Krepcim,
YanıtlaSilÇok sağolasın canım, sevgiler...
Kara Kitap,
YanıtlaSilSağol canım. O blogu kapattım artık, yazılar çok uzun oluyordu zira. Becerebilirsem belki günün birinde kitaba dönüşsün istiyorum, bakalım hayırlısı...
Tosbağalar,
YanıtlaSilKeşke ekleyebilsek değil mi? Kimbilir ne lezzetli olurdu.
Mügeee,
YanıtlaSilSen daha tatlısın tabii ki:))
Ne güzel yazmışsın:)
YanıtlaSilNeredeyse tadı ağzıma geldi o marmeladın :)
YanıtlaSilAnılarımızı bize hatırlatan onların kendilerine has tadı ve kokusu. O kadar güzel yazmışsın ki tadı ve kokuyu bende hissettim.
YanıtlaSilHüznün Tadı,
YanıtlaSilSağolasın. iyi ki diyorum bu anılara sahip olmuşuz, hayatımıza renk katıyorlar...
Sis,
YanıtlaSilAh o marmelatın tadı, artık hiçbirşeyde bulamıyorum. Ne meyveler meyve, ne de o güzel insanlar var etrafta. iyi ki zamanında yaşamışız bunları.
Birdelisevda,
YanıtlaSilÇok teşekkürler...
Huzur içinde yatsınlar Leylak'cım.
YanıtlaSilNiye anılar hep hüzün taşır, bir daha erişilmeyecek olmasımıdır hüznü katan?
Çok güzel yazmışsın, çok hüzünlendim.
Leylağım burnumun direği sızladı okurken , yaşanmışlıkları ne güzel anlatıyorsun.Anlattıkların hep anılarımda yer buluyor kendine ve okurken hafızama yerleşiyor.Sürüklüyor beni kendi çocukluğuma..hayata tat veren aslında sevdiklerimizle olan paylaşımlar galiba.. Paylaşımlar azaldıkça özlem artıyor ...
YanıtlaSilYüreğine sağlık , seni okumayı çok seviyorum , senide çok seviyorum...Güzellikler hep seninle olsun :))
Ohh marmarat'a kaşık bandım ucundan çaldım bir de şiiri de kopyala yapıştır yaptım. Hırsız mıyım ne :)
YanıtlaSilVE,BİR BİR EKSİLİYOR GÜZEL İNSANLAR HAYATLARIMIZDAN.Sevgiler
YanıtlaSil