Onca yoğun gezmenin üstüne Samsun'dan dönüş biraz cefalı oldu. Giderken yarı yarıya boş olan otobüs bu defa tıklım tıklım doluydu. Kimi ağlayan, kimi sebepsiz yere kıkır kıkır gülüp bağıra çağıra konuşan mebzul miktarda çocuk da cabası. Kadınların çoğu şaşılacak şekilde birbirine benziyordu ve birbirleriyle herhangi bir alakaları yoktu. Sırtımı biraz sertçe yaslamışım galiba arkamdaki koltukta oturan kadın beni kahvesini dökmekle suçladı. Kadının kahve içtiğini bilmiyordum, kahveyi emanet yerleştirdiğinu hiç bilmiyordum, ayrıca yaslandığım koltuk kendi koltuğumdu, o kahve içecek diye hazırolda duramazdım değil mi? Duymamazlıktan geldim söylenmesini bu defa beni muavine şikayet etti, hemen gardımı aldım, başımı kollarımın arasına yerleştirdim ki muavin beni döverken fazla darbe almayım diye. Neyse muavin oralı olmadı da dayak yemekten kurtuldum:)) Ben kurtuldum kurtulmasına da yan taraftaki bebekli kadın bebeğinin altını değiştirmek için ayağa kalkınca bu defa öndeki kadın tarafından azarlandı koltuğunu sarstığı için. O benim gibi sessiz kalmadı ama çemkirdi öndekine ve susturdu. Yahu gerçekten kadın kadının kurdu demişler, kimse hemcinsine karşı azıcık anlayış göstermiyor, üstelik kendi kucağında da 2-3 yaşlarında bir çocuk vardı ve eminim ki bir yolculukta o da aynı zorluklarla bebeğinin altını değiştirmiştir. Altı değiştirilen bebek yol boyunca bize eğlence oldu, sevip mıncıklayarak vakit geçirdik, pek şirindi.
Önümüzde oturan yaşlı kadın ise içimizi acıttı. Neredeyse 10 dakikada bir oturduğu koltuktan kalkıp kucağındaki çantasını sıkı sıkı bastırarak otobüsün içinde turladı. Bazen kalktı, yerinden çıktı, sonra vazgeçip yerine geri döndü. Muavinin "düşersiniz oturun" uyarısına sinirlendi "işeyeceğim ben" diyerek otobüsün tuvaletinin kapısına gitti, sonra vazgeçip geri döndü. Kısacası bu sürekli devinim halinin normal olmadığını anladık. Muhtemelen alzheimer ya da benzeri bir rahatsızlığı vardı. Yaşlılık zor zenaat vesselam.
Dışardaki cehennemi sıcağa karşılık otobüsün kliması abartılı bir şekilde çalışıyordu, resmen donduk. Çantama öylesine atıverdiğim incecik şal hiç bu kadar işe yaramamıştı. Mumya gibi sarınıp bürünüp üstüme üfleyen kuzey rüzgarından (!) korunmaya çabaladım. Kısacası sıkıcı, yorucu ve üşütücü bir yolculuktu. Normalde nefret ettiğim Ankara otobüs terminali gözüme ilk kez böyle sevimli göründü inince. Dönüş yolundaki tatsızlığa rağmen keyifli bir mini tatildi, kafamı dağıtma konusunda epey yardımı oldu, bir de eve gelip beni bekleyen paketi ve içinden çıkanları görünce keyfim katlandı.
Taa uzaklardan gelip bana ulaşan bu şirin objeler için nasıl teşekkür etsem bilemedim. Snoopy'ye olan aşkımı gittiği yerlerde bile hatırlayıp bunları benim için satın alan ve hediye eden o zarif ve güzel kıza sevgili balığıyla birlikte uzun ve mutlu bir ömür diliyorum. Ve de bir kez de buradan koskocaman kucaklıyorum...
o otobusun icinde bende vardim sanki :)
YanıtlaSilne guzel anlatmissin ;)
Guzel dileklerin icin tesekkur ediyorum ablacim ve kocaman bir amin diyorum.
Iyi gunlerde kullanman dilegimle
sevgilerimle
Iste bu yüzden seviyorum ben otobüs yolculuklarini:))
YanıtlaSilBirde su klimalari bir ayarlayabilseler. Insan resmen donuyor hakikaten.Klimayi derin dondurucu olarak kullaniyorlar.
Snopy seni karsilamis ne güzel:))
Hoş geldiniz. Donüş yolculuğu okurken komik geldi. O kadar tanıdık ki:)
YanıtlaSil