.

.
.

1 Temmuz 2010 Perşembe

MEDUSA İLE DE TANIŞTIK ELHAMDÜLİLLAH

Evvela 1 Temmuz Denizcilik ve Kabotaj Bayramı'nızı kutlar, büyüklerin ellerinden küçüklerin gözlerinden öperim. Malum sahil beldesindeyiz ve ortalık tekne kaynıyor, konsepte uygun olsun, kutlamayı eksik etmeyim dedim.

Dün Didim'e gittik, ilk durak Apollon Tapınağı oldu. "Medusa" ile tanışıp kaynaştık şükürler olsun.
"Ah Leylakçığım nerelerdesin? Gözlerim yollarda kaldı, bekleye bekleye taş kestim, ne mutlu kavuştuk" dedi, saçlarını savurdu, yılanlarını kişkişledi rahatsızlık vermemeleri için, oturduk karşılıklı birer kahve içtik. Falıma baktı, sana üç vakte kadar yol görünüyor dedi. Dertleştik biraz, hakkında dedikodu çıkarmışlar yüzüne bakanı taşa çeviriyor diye, "aslı yok" dedi, "hep beni çekemeyenlerin, en çok da o hain Athena'nın iftirası". Yokladım sağımı solumu, hakikaten taş falan kesmemişim, geldiğim gibi duruyorum, teselli ettim biraz, moral verdim. Ağlaşa ağlaşa ayrıldık sonra, ben tapınağın diğer bölümlerine yöneldim gözüm arkada, elime anmalık diye tutuşturduğu tasvirini taşıyan magnet ile.

Hellenistik dönemin en görkemli tapınaklarından olan Apollon Tapınağı Persler tarafından yıkılmış. Yıkık-dökük haliyle bile insanın nefesini kesecek kadar heybetli. Parçalanmış sütunlar dama taşları gibi üstüste duruyor, heykellerin çoğu tahrip olmuş ama yine de insana kendini evrende minicik bir nokta gibi hissettiriyor. Bu hislerle dolaşıp durduk bıkmadan. Sonra bir aileye rastladık iki çocuklu. 10-12 yaşlarındaki oğlan çocukları üzerinde kocaman harflerle "Çıkmak Yasaktır" yazan kalıntıların üstüne tırmanırken anneleri de "Yurdum insanı işte, yasak yazan yere tırmanıyorlar" diye gülüyordu. Babanın tepkisi ise "Kurallar çiğnenmek içindir" oldu. Derken anne yıkık sütunları toparlayıp üstüste koyarak yeniden inşa etmedikleri için yetkilileri kınadı. Daha fazla orada kalmaya tahammül edemedim ve anneannemin böyle zamanlarda hep söylediği gibi "Hasbinallahvenivelvekil" diyerek uzaklaştım. Çıkışta tapınağın bekçisi yolumuzu kesip fotoğraf makinemize yapıştı ve ısrarla tapınak önünde fotoğrafımızı çekmek istedi. Kırmadık kendisini, verdik makineleri ve kızgın güneşin altında sabırla sağdan, soldan, ortadan, yandan çektiği iki makine ile 4 erden 8 fotoğraf için poz verdik. Şimdi sütünları yana yatık gibi görünen tapınak önünde, süphanallah boncuğu gibi dizildiğimiz, bıkkın suratlı komik bir fotomuz var.

Akşamsefaları tapınağın dış duvarında bitmişti sarı sarı, neşeli neşeli.



Sonra Altınkum'a uzandık, sahilde yürüyüş yapıp kıyıdaki çay bahçelerinden birine oturarak çaylandık, yorulan ayaklarımızı dinlendirdikten sonra döndük yine bilge zeytin ağaçlarının arasından koyumuza, Bozbük'e. Tatilin bitimine az kaldı ama siz yine de beni izlemeye devam edin...

4 yorum:

  1. fotoğraflar çok güzel..yıllardır gitmedim didim'e.apollon tapınağını da çok severim,didim'im altınkum plajını da..eskiden ege-akdeniz turuna sık sık giderdim..didim'in yeri de bir başka benim için..bence siz bizim yerimize de gezin..tatili de uzatın..sevgiler..

    YanıtlaSil
  2. Her yıl Kuşadası,Didim,Akyaka(marmaris) Dalyan İztuzu olmazsa olmazlar arasında gezi planında. Bir egeli (aydın) olarak memleketimi çok özledim. Sizde baya gezip fotoğraflamışsınız.Güzel görüntüler ve paylaşım için teşekkürler.Bizde nasip olursa 10 güne kalmadan didimdeyiz.İyi tatiller

    YanıtlaSil
  3. Ah Didim ahh.. arabamızı ilk alıpta Didim'e gittiğimizde, dönerken camı açmıştım içine havası dolsun diye. Ve o sabahki kokuyu hala ara sıra sanki arabaya bindiğimizde hisseder gibi olurum. İzmir'de bazen aynı gün içinde 09 d ile başlayan plaka gördüm mü hah derim Dİdim'e gitme zamanım gelmiş. İyiki babacım oralara çalışmaya gitmiş ve kalmış oralarda iyiki.... İyi gezmeler,...

    YanıtlaSil
  4. Çok kıskandım şimdi sizi :)

    Sevgiler

    Yurdanur

    YanıtlaSil