.

.
.

27 Temmuz 2010 Salı

HU HU, BEN GELDİM (İSTANBUL GÜNLÜĞÜ 1)

Selam arkadaşlar, ben geldim. Beraberimde muhteşem anılar ve güzel fotoğraflar getirdim. Getirdim getirmesine de tam sizlere aktaracakken küt elektrikler kesildi. Bizim buralarda elektrik kablolarını yeraltına alıyorlar, o nedenle kesinti 8 saat kadar devam etti. Umarım bu son elektriksiz kalışımızdır.

İstanbul'a Cuma günü, pek memnun kalmadığım bir otobüs yolculuğu sonrası akşama doğru ulaştım. Hizmet etmekten ziyade "bir fırsat bulsam da şunları dövsem" planları yapıyormuş gibi görünen bir muavinin zoraki tavırlarına sinir olarak, arkamda oturan çok yaşlı ve kulağı az işittiği için meramımı bir türlü anlatamadığım amcanın açısını enseme verdiği tepe klimasının terli boynumu kazığa çevirmesine engel olmaya çalışarak ve hemen yan koltuğumdaki emekli öğretmen olduğunu oturur oturmaz beyan eden yaşlı hanımın muhabbetine tahammül ederek bitirdim sonunda yolculuğu. Bu hanım otobüse bindiğimde benim tekli koltuğa oturmuş, eşyalarını yerleştirmiş ve "biri gelse de konuşsak" hevesiyle etrafı süzmekte idi. "Burası benim koltuğum hanımefendi" dediğimde itiraz edip "Hayır, benim" diye ısrar etti. Numarasını sorduğumda haklı olduğum ortaya çıktı ve gayet gönülsüzce kalkıp yan koltuğa geçerken hala "Ama ben tek koltuk almıştım" diye söyleniyordu. Neyse ki oturduğu ikili koltuğu ve yol arkadaşı genç kızı da beğendi ve hemen bana dönüp "Ben emekli öğretmenim" dedi. Kalır mıyım altta, hemen ben de çektim düello kılıcımı ve "Ben deee" dedim. Yaa, yer mi Anadolu çocuğu:)) Lakin yesem ve sesimi çıkartmasam iyi olacakmış. Meslektaşlık ruhu yaşlı hanımı galeyana getirdi ve yol boyunca (uyumadığı anlarda) susmak bilmedi. En komiği de ikili koltuğa geçtikten sonra "Aslında ikili koltuk da güzel ama ben tekli koltuğu geveze bir yol arkadaşına denk gelirim diye istemiştim" demesiydi. Hanımla yaptığımız zoraki muhabbetler onun uyku seanslarıyla kesildiği zamanlarda "Dalgıç ve Kelebek" adındaki filmi yarıya kadar izlemeye çalıştım devamını getirmeye ruhum ve midem dayanmadı. Biraz da kitap okudum "İstanbul'da Kan Var" isimli polisiye öykü derlemelerinden 50 sayfa kadar, kalanını da dönüşte bitirdim. Ben de gelenekse hale gelmiştir, her İstanbul yolculuğunda İstanbul'la ilgili bir kitap okurum yolda.

Evet, yolculuk iyi kötü sona erdi, servis araçlarında yaşadığım bir karışıklık daha var ama artık onu es geçeyim sonunda arkadaşlarla Beşiktaş'ta buluştuk ve İstanbul Üniversitesi'nin Baltalimanı'ndaki Tesisleri'ne yemeğe gittik.

Osmanlı Döneminde Mustafa Reşit Paşa'nın Sahil Sarayı olan bina günümüzde İstanbul Üniversitesi'ne bağlı bir tesis olarak işletilmekte. Gittiğimizde denize bakan avluda bir düğünün hazırlıkları vardı. Çok şık insanlar girip çıkmaktaydı binaya, biz yandaki lokanta kısmına yöneldik.
Açık pencerenin yanına oturduğumda gördüğüm manzarayla bile doymuştum, yemek yemesem de olurdu.

Ama hava kararıp da Köprü'nün ve şehrin ışıkları yanmaya başlayınca bu görüntü karşısında hem yenilir, hem içilir deyip giriştik masada ne varsa.

Gökyüzünde göz kırpan dolunay yeterdi aslında ama sağolsun Belediye şerefime havai fişek gösterisi de tertipleyip iyiden iyiye mahcup etti beni, üstelik geçen yıl da aynı hoşluğu yapmışlardı. Ne yapayım, İstanbul benimle gurur duyuyor işte:))

İstanbul'da ilk günüm bu güzelliklerle sona erdi, devamı yarına diyelim...

11 yorum:

  1. Öyle güzel anlatmışsın ki ilk gün yolculuğunu ve akşamı, sanki arkası yarın dinliyor-okuyor gibi oldum.
    Hadi hemen yarın olsun.
    Hoşgeldin.

    YanıtlaSil
  2. hheheheh ben bunları canlı canlı dinlemiştim:)))
    anlat Leylak Dalıcım , gün gün anlat benim Amasra yazılarım gibi:)))
    En güzel yanı seni tanımaktı Leylak Dalıcım ... yine bekleriz hatta hep bekleriz

    YanıtlaSil
  3. ne muhteşem fotoğraflar onlar öyle.o kadar tembih etmiştim havai fişekleri tüm gece atacaklardı,ama kısa sürmüş herhalde. :))

    YanıtlaSil
  4. Hoş g4eldin Leylak' cım. İstanbul' da demek kısmet olmadı. Bir dahaki sefere inşallah. Ateş almaya değil de uzun gezmeğe geldiğinde.
    Yolculuk hikayelerin çok tanıdık geldi. Bir farkla, ben asla hareket halindeki kara vasıtasında okuyamam.
    Resimler ise tek kelimeyle müthişş...
    Devamını bekliyorum. Öptüm...

    YanıtlaSil
  5. E hoş gelmişsiniz!
    Daha yolun başında olmuş, olanlar.
    Bakalım devamı nasıl gelecek?
    :)

    YanıtlaSil
  6. Çok güzel resimler ;)
    Valla bende ordaymışım gibi geldi. Hele o öğretmeni susturmayı çok isterdim..

    YanıtlaSil
  7. Anlat anlat Leylak'cığım. Gün olarak toplasan 20 gün ancak görmüşümdür İstanbul'u, o da üç gün, beş gün bölük pörçük. Ancak belli başlı yerlerini görebildim. Ama ne çok seviyorum bilemezsin. Manzaralarının hayranıyım. TV'deki salak dizileri bile İstanbul manzaraları için seyretmişliğim vardır. Senin gibi tatlı bir dilden dinlemek ayrı bir zevk olacak. Hoşgeldin.

    YanıtlaSil
  8. çok güzel resimler çok beğendim.

    YanıtlaSil
  9. Ah evet işte, İstanbul dışarıdan gezmeye gelenler için daha güzel. Bunu eşime anlatamıyorum bir türlü :) İstanbulda yaşamak beni yoruyor. Halbuki, İzmit Bursa gibi yakın bir yerede oturup da İstanbula arasıra gezmeye gelsek daha çok seveceğim burayı.

    YanıtlaSil
  10. E hoş geldin desem biraz komik kaçacak ama ne iy olmuş bu İstanbul kaçamağı be Nurşen'cim:))

    YanıtlaSil
  11. Bence İstabulun en güzel yerinden seyretmişsin boğazı, yani memleketimden. Kulelinin orası boğaz için en enfes görünüm yeridir hele gece.
    Ve İstanbul günlüğünün tamamı için harika fotoğaflar yakalamışsın, ellerine sağlık.
    Aşık olduğum İstanbuluma bir kere daha tutuldum.

    YanıtlaSil