.

.
.

28 Temmuz 2010 Çarşamba

İSTANBUL GÜNLÜĞÜ 3

İstanbul'daki 3. günüm ve 2. sabahıma kuzenimin Ataköy'deki evinde "Günaydın" dedim. Semt ve yer değiştirmekten şaşkınlaşan bünyeyi sıkı bir kahvaltı ve akşamki düğünün değerlendirmeleri ile kendine getirdikten sonra evsahibim tarafından Beşiktaş'a bırakıldım. İskeleye kadar küçük bir yürüyüş sundum kendime, ardından da taksiye binip Ortaköy'e arkadaşıma geçtim. Program farklı planlanmıştı ama ciddi anlamdaki sıcak değişikliğe neden oldu. Ortaköy'deki evsahibimi akşama kadar azad ettim ve gelip beni alan lise arkadaşımın arabasına atlayıp günü değerlendirmeye başladım. İlk durağımız yine Baltalimanı oldu. Kendimize güzel bir öğle yemeği ikram ettik yanında aperatif olarak Boğaz manzarasıyla.

Yemekten sonra doğaçlama olarak düştük yola sahilden. Yukarıdaki görüntüler Emirgan'dan. Kıyı şeridi iğne atılsa yere düşmeyecek şekilde çoğunluğu erkek nüfus olan, uzun donlu, şambriyelli, kimi yerlere serilmiş, kimi denize atlayan insanlarla doluydu. Lüks yalılarla Boğaz arasındaki bu absürd görüntü düşündürdü beni. Sınıflararası uçurumun belirgin bir örneğini net biçimde gözlemlemiş olduk. Biz şaşkınlıkla bakıyorduk ama onların keyfi yerindeydi, hele az ileride, çok şık bir villanın hemen giriş kapısının önündeki güneşte ısınmış tozlu kaldırımlara yüzükoyun, sanki çok rahat bir yatakta yatarcasına serilmiş çocuklar kahkahalar atıyordu. Karşılıklı el sallaşarak devam ettik yolumuza.


İstinye, Yeniköy, Sarıyer derken Rumelifeneri'ne gitmeye karar verdik. Köye girmeden yolda durup fotoğraf çektik. Karşıda binlerce yıllık, Cenevizli Yoros Kalesi harika görünüyordu.


Rumelifeneri köyünde arabayı açık penceresinden çok yaşlı, minicik, akpak saçlı bir teyzenin baktığı tek katlı bir evin önüne parkettik. Eliyle işaret ederek ve alçacık sesle birşeyler söyledi, sonunda anladık ki biraz geriye koymamızı istiyormuş arabayı, biz de uyduk arzusuna kapatmadık manzarasını. Çok sevdiğim bir yapı olan feneri herzamanki gibi zevkle seyredip fotoğrafladıktan sonra birer çay içtik Karadeniz'e karşı, fazla oyalanmadan da kalkıp yola düştük. Akşam başka bir programa dahil olacaktım çünkü.

Sevgili arkadaşım beni Odakule civarında bıraktı. Diğer ekiple buluşmak için İstiklal'de yürürken şu Kızılderili orkestrasına rastladım. Henüz müzik yapmaya başlamamışlardı ama görüntüleri ilginçti.

Gün İstanbul'un en sevdiğim yapılarından birinin, Galata Kulesi'nin hemen altında bir mekanda yediğimiz yemek, bol sohbet ve kahkaha, Galatasaray'a doğru kısa bir yürüyüş ve Mado'da bünyeye sunulan dondurmalarla sona erdi. Yaşam defterine düşülen güzel bir kayıttı. Yarın bitiyor, sabrınız için şimdiden teşekkürler...

Not: İlk günden beri İstanbul yazılarımı yorumlarına kadar kopyalıyor biri. Merak ettim doğrusu ne yapacak, bir açıklama getirirse sevineceğim.

15 yorum:

  1. çok ama çok güzel resimler.

    YanıtlaSil
  2. Ah Leylakcığım, şehrimize hş geldin :) ben yine işe dalıp yazıları düzenli takip edememeye başladım ama İstanbul Günlüğünün 3 yazısı da harika olmuş yine. Ne güzel tadını çıkarmışsın :)Ben de bu şehrin böyle güzel anlarını, mekanlarını çok seviyr bool bol tadını çıkarıyrum :) Üniversitemin Sosyal Tesislerine de benden önce gitmişsin, harikasın :)

    YanıtlaSil
  3. Kardeşimin yaşadığı yerlerdeymişsiniz (Ortaköy) ama ilginçtir ki o da şu an sizin memleketinizde, Antalya'da:))

    YanıtlaSil
  4. ben okurken yoruldum vallahi sen gezerken yorulmadın mı? kıskanırım seni ben/ kıskanırım kendimden/ böyle çok gezme lütfen/beni de al yanına gezerken.

    YanıtlaSil
  5. ben okurken yoruldum vallahi sen gezerken yorulmadın mı? kıskanırım seni ben/ kıskanırım kendimden/ böyle çok gezme lütfen/beni de al yanına gezerken.

    YanıtlaSil
  6. ben okurken yoruldum vallahi sen gezerken yorulmadın mı? kıskanırım seni ben/ kıskanırım kendimden/ böyle çok gezme lütfen/beni de al yanına gezerken.

    YanıtlaSil
  7. ben okurken yoruldum vallahi sen gezerken yorulmadın mı? kıskanırım seni ben/ kıskanırım kendimden/ böyle çok gezme lütfen/beni de al yanına gezerken.

    YanıtlaSil
  8. Sanırım ileride İstanbul'u gezecek olursam seninle gitmeye karar vereceğim.
    Benim rehberim olur musun?

    YanıtlaSil
  9. Nanem Şekerim,
    Hoşbuldum ve elveda diyeyim:)) Rüzgar gibi geçti ama sonuna kadar yararlandım doğrusu güzel şehrinizden. Arkadaşlarım sağolsun beni gezdirmek için ellerinden geleni yaptılar.
    Sevgiler yolluyor yazılarını özlediğimi belirtiyorum.

    YanıtlaSil
  10. Sevgili Çenebaz,
    Yer değiştirmişiz kardeşinizle karşılıklı anlaşılan.
    Aslında hangi semtte olduğumu ben bile şaşırdm, öyle hızlı bir gezi oldu ki:))

    YanıtlaSil
  11. Kara Kitabım,
    "Kıskanma ne olur, gidersen senin de olur" deermişim:)) Valla yorgunluk eve gelince çıktı canım, 3 gündür ordan oraya seriliyorum:))

    YanıtlaSil
  12. Buğdaycım,
    Olurum olurum, rehberin olurum, arkadaşın olurum, ablan olurum. Sen iste yeter ki:))

    YanıtlaSil
  13. ne mutlu..sevdiklerinizle birlikte çok güzel,dolu dolu bir İstanbul sefası olmuş..İnsan sürekli İstanbul'da yaşayınca-başka şehirden kısa süreliğine gelenler gibi- bu güzel şehrin tadına varamıyor..kıymetini ve farkını anlayamıyor..nasıl olsa gezerim,nasıl olsa giderim,yaparım diyor..kopyalama durumuna gelince;gerçek sanatçılar ve değerli kişiler her zaman kopyalanır,taklit edilir,örnek alınır..yeter ki kötü niyet olmasın..kötü niyet varsa siz onun cezasını da verirsiniz..iyi niyetse eyvallah..sevgiler..

    YanıtlaSil
  14. Bu kopyalam durumunu nasıl anlıyorsun? Ayrıca nben d emerak ettim ne yapacak gerçekten?
    Yalnız şahane fotoğraflar gitmiş kadar oldum İstanbul'a

    YanıtlaSil