Ben de muhtemelen Uzakdoğu işi şu paravana bayıldım:
Genel kurul salonundaki localardan birine Atatürk'ün balmumu heykelini yerleştirmişler, uzaktan bakınca çok gerçek görünüyor. Umut minnak olduğundan orada fark edememiş, üst kata çıkınca ben gösterdim. Eve gelince beni bir kenara çekip, "Babaane Atatürk ölmedi mi? diye sordu. "Öldü" deyince de "Peki orada nasıl oturuyor?" demez mi? Heykel olduğunu anlamamış minnoş 😊 Çocuğu gezdirelim derken kafasını karıştırdık galiba.
Ağustos'u da yolcu ettik, hoş geldi Eylül, güzel gelsin, üzmesin, yormasın bizi. Bu ay istediğim miktarda kitap okuyamadım maalesef, 7 kitapla kapattım bu ayı, üstelik onca kitabın içinde sadece iki tanesini sevdim. "Benim Adım Lucy Barton" ve "Nergis Hanım Hakkında Her Şey". İlki Olive Kitteridge kitaplarını da yazan Elizabeth Strout'undu, en az onlar kadar güzeldi. Nergis Hanım ise bir ilk roman ve ilk roman olmasına rağmen oldukça yetkin bir dili vardı. Diğerlerini de okumasam da olurmuş, hele büyük bir hevesla aldığım İnci Ar.al'ın yeni kitabı tam bir hayal kırıklığı oldu.
Filmler konusunda standardıma ulaştım neyse ki, 10 filmle ayı kapattım ve bir-ikisi hariç izlediğime pişman etmediler beni. En sonuncuyu dün akşam MUBİ'de izledim ki bir Külkedisi uyarlaması idi. Çok yeni bir Norveç filmi, vakit doldurmak için ideal.
Storytel'de ise "Vatan Millet Samatya"yı dinliyorum, kitabı okusam bu kadar keyif alır mıydım bilmem ama Tilbe Saran öyle bir seslendirmiş ki adeta yaşıyorum dinlerken. Bence okumadıysanız okumayın, dinleyin derim.
4. yazıyı da sonlandırırken tüm ekibe ve takipçirulerime sevgiler yolluyorum...