.

.
.

28 Şubat 2025 Cuma

BİR GÜNLÜKLERİ 1 (AY DÖKÜMÜ) / 28 ŞUBAT

Başladık. Sevgili Lesliyan'ın verdiği başlıkla devam edeceğim ben de, "Bir Günlükleri". Ne demişler, birlikten kuvvet doğar. Ya kısmet...

Bugünkü yazım bir Şubat dökümü olsun, hastalık nedeniyle ne kadar dökebilirsek tabii ki, hem de alfabetik yapalım yine:

-Ay güzel başlamıştı, doğum günümün ertesi günü arkadaşlar bir buluşma ayarlamış, "İyi ki doğdum"u pekiştirmiştik ki meğer kader bize gülermiş, iki gün sonra hasta olup yattım, neredeyse Şubat boyunca 😒

-Bu hastalığın yegane iyi tarafı sıkıntıdan bol bol film izleyip kitap okumak oldu. Malum Oscar ödülleri de yaklaştı, hem aday filmlerin, hem başka filmlerin biri gitti biri geldi, keza kitaplar da.

-Conklave izlediğim 17 film arasında en beğendiklerimden biri oldu. Bu yıl Oscar adayı filmler çok tırt. İçlerinde-ki çoğunu izledim-en dişe dokunur olan bu film oldu benim için, adayım da bu ama hiç sanmıyorum ki ödül alsın.

-Doktora gitmeyi hiç sevmem, çok zorunlu kalmadıysam da gitmem ama işte büyük söylememek lazımmış. Salgından nasibimi aldığımı anladığımda önce aile hekimine, kendimi berbat hissettiğimde acile, ardından durumumu netleştirmek için dahiliye uzmanına, kontrol için tekrar dahiliye uzmanına ve tıkalı kulağım için KBB uzmanına olmak üzere tam 5 kere doktor ziyareti yaptım. Umarım yıllık kotamı doldurmuşumdur. 

-Evimi çok özlemiştim ama bu kadar da dememiştim yani. Bitmek bilmeyen hastalık yapmışlar, mecburen odalararası seyahatler yapmak zorunda kaldım. 

-Füruzan sevgimi beni takip edenler iyi bilir, her kitabını en az 5 kere okumuş ve hepsini çok sevmişimdir. Kendisini kaybedeli bir yıl oldu. Ölümünden bir süre önce "Akim Sevgilim" adıyla yeni bir öykü kitabı çıkarmıştı, ne yalan söyleyeyim okuduğum en kötü Füruzan öyküleriydi, hatta "Acaba gerçekten Füruzan mı yazdı bunları" diye düşünmedim diyemem. Bu ay yeni bir kitabı daha çıktı: "Gece Yarısı Mavisi", bir heves aldım. Henüz tanınmamışken çeşitli dergilerde çıkmış öyküleriymiş. İtiraf edeyim çok zor bitirdim. Ben kendisini bildiğimiz kitaplarıyla hatırlamaya devam edeyim en iyisi.

-Gözlerim hiç iyi değil bu ara, hastalık onları da etkiledi desem yalan olmaz, sulanıyor, bulanık görüyor. Geçen yıl ortaya çıkan ve göz kuruluğundan kaynaklanan gölge hala gözbebeğimin önünde dolanıyor. Özellikle kitap okurken zorluyor beni. 

-"Her Şey Nafile" bu ay okuduğum kitaplar içerisinde en sevdiğim oldu.  Walter Kempowski'nin kaleme aldığı kitap 2. Dünya Savaşı sonrası Kızıl Ordu'nun Almanya içlerine ilerleyişini, halkın bundan kaçmak için göçlerini anlatıyor. Kitabın ana kahramanı göç yolu üzerindeki Georgenhof Konağı ve burada yaşayann Von Globig ailesi. Yazar melodrama kaçmadan anlatmış yaşanan dehşeti. Çok çok beğendim, iyi bir kitap okumak isteyenlere önerimdir.

laçlar, bitki çayları, kozalak şurupları, limon-portakal suları, çorbalarla sağalmaya çalıştım ama hepsi fasa fiso. Öyle pis bir hastalık ki canım ne zaman isterse o zaman biterim dedi direndi. Neyse ki antivirütik ve antibiyotiklerle enfeksiyonu hallettik, diğerleri de sanırım moralman yardımcı oldu 😊

-Kitap okuma konusu da aynı filmler gibi hastalığın artılarından oldu. Yat, yuvarlan kitap oku modunda 10 kitap bitirmişim. Bunlardan üç tanesi çizgi roman olsa da diğerlerinin çoğunu sevdim.

Daha önce bahsettiğim "Her Şey Nafile" dışında "Asker ile Denizci", "Hollanda Evi ve "Kar Altındaki Gece" de önerebileceğim kitaplar arasında.

-Leylak Dalı arkadaşınız bu ay "Kul kurar, kader gülermiş" sözüne tam anlamıyla iman etti. Antalya'ya dönmeden çeşit çeşit etkinlik için bilet almıştım. Şubat ayı içinde gidilecek "Bir Yaz Gecesi Rüyası" balesi, bir Tuna Kiremitçi konseri, bir Sevgililer Günü Konseri, "Mutlu Son" ve "Takıntılar" isimli iki tiyatro oyunu vardı, hiçbirine gidemedim. Bir kısmına arkadaşlar gitti, bir kısmını erteledim, bazılarını iptal ettim. Kısmet değilmiş diyelim ve önümüzdeki etkinliklere bakalım.

-"Mezarlık" dizisinin 2. sezonuna başladım, polisiye sevdiğim için 1. sezonu beğenmiştim, ayrıca Birce Akalay'ı seyretmek çok keyifli. Uzun zamandır dizi izlemiyordum, TV'de izlediklerimi de bırakmıştım, hastalık sürecinde "Kral Kaybederse"ye başladım ama onun da haftada bir yeni bölümü yayınlanıyor. "Mezarlık" ardarda izlemek açısından iyi oldu, böylece dizi şeytanının bacağını da kırmış oldum. 

-Netameli havalardan bıktım usandım. Akdeniz'e geldik dedik, "Al sana Akdeniz" dedi havalar. Başka yerlere yağan karın ayazı geldi ki buralara ben Ankara'da bu kadar üşümedim. Neyse önümüz bahar her şeye rağmen, ısınırız yavaştan.

-Oscar töreni yaklaştı, Pazar'ı Pazartesi'ye bağlayan gece dağıtılacak ödüller. Filmler bence berbat, 1-2 iyi film de ödüle layık görülmeyecek eminim. Ortalıkta sürekli Anora, Emilia Perez ve Substance isimleri dolaşıyor. üçünü de izledim ve üçünü de beğenmedim. Hoş beni daha ziyade kırmızı halı ve giyilen rüküş giysiler ilgilendiriyor. Bakalım bu yıl Oscar yazısının kahramanları kimler olacak?

-Pazara gittim dün uzun bir aradan sonra. İki sokak ötemizde kuruluyor, o bakımdan şanslıyız. Ben Antalya'ya ilk geldiğim yıllarda pazarlar öğleden sonra kurulur, tezgahlar gece bulunduğu yerde bırakılır ve ertesi gün öğleye kadar devam ederdi. Şimdilerde bu adetten vaz geçildi, sabah kurulup akşam kaldırılıyor.

-Rüzgar öyle kuvvetli esti ki birkaç gün boyunca balkon çınarımızın üstünde hala duran kurumuş yaprakların hepsini yerle bir etti. Her sene eve döndüğümde çınarın eşeklemesine budandığın görür çok üzülürdüm. Neyse ki bu sene dokunmamışlar, o da yine balkonumuzun boyuna kadar ulaşmış. Dört gözle yapraklanmasını beklemekteyim.

-"Stormkerry Maja" bu ay izlediğim filmlerin için en sevdiğim oldu. 3,5 saate yakın süren filmi adeta nefessiz izledim. Öyle güzel, öyle duru, öyle sakin bir şekilde aktı gitti ki bittiğinde neredeyse üzüldüm. Maja'yı hiç unutmayacağım. Bulursanız mutlaka izleyin.

ebboy almıştım pazardan dün, hepsi 5 daldı, vazoya koyup yemek masasına yerleştirdim ve unuttum. Sonra da evin içinde ordan oraya dolandıkça burnuma gelen mis kokunun kaynağını arayıp durdum. Neden sonra fark ettim ki benim şebboylarmış 😊 

-Takvim Şubat'ın son gününü gösterirken hastalık nedeniyle doğum gününde yanında olamadığım arkadaşımın kızına gittim bugün pasta alarak. Oğlumla yaşıtlar, birlikte büyüdüler. Şimdi bir eczanesi var, ben de oraya gittim ve gecikmeli bir kutlama yaptık. Dönüşte bindiğim otobüs çok ilginçti. Kendimi Ankara minibüslerinden birinde sandım. Bizim şehirde minibüsler kaldırıldı, sadece otobüs var. Bindiğim halk otobüsü idi ve ilk kez bu kadar ilginç bir şoför ve şoför mahalli gördüm. Sol üst yana asılmış bir levhada şöyle yazıyordu: "İkimiz de biliyoruz bir daha biraraya gelemeyeceğimizi ama hayat bizi bir otobüs durağında gözgöze getirecek". Sürücü koltuğunun yanına ise "O asla yapmaz dediğimiz gün kaybettik" özlü sözü nakşedilmişti 😋 Çeşitli boylarda ayılar sedefli direksiyonun yanına yöresine serpilmiş, ön camdan ise ponponlu kısa perdeler sarkıyordu, nazar boncuklarını da unutmayalım tabii ki. Romantik şoförümüzün müzik zevki ise damardan arabesk ve rap müzikti, yolculuk boyunca kulağımızdan kuruttu.

-Uykum erkenden geliyor, eğer yatmaz direnirsem bu defa da yatınca uyuyamıyorum. Erken yatınca da sabahın 5'inde hortluyor ve hava niye aydınlanmadı diye sinirleniyorum. Fena halde yaşlanma belirtisi 😡

-Ve mirasçıların isteği üzerine yayından kaldırılan Şakir Paşa Ailesi dizisinin yasağı kalkmış. Haklarında yazılan tüm kitapları okuduğum için sevindim bu habere, bari TV'de izlenebilecek bir dizimiz bari olsun. 

-Yağmur yağdı bütün gece, gündüz de bekliyorduk ama yağmadı, sadece bulutlandı hava, şemsiyeyi boşa taşımız yani.

-Zevkle okumuşsunuzdur diye düşünüyorum, biraz uzun oldu idare edin. Bu ay size çok fakir bir kahve kolajı sunabiliyorum, malum hastalık halleri. Yine de hatırı çok olsun...


 


2 yorum:

  1. Geceyarısı Mavisi'nin özellikle ilk öyküleri bir genç yazarın kendini ispatlama çalışmaları olarak geldi bana ve ben de zor okudum. Sonuna doğru bir iki öyküde daha bir kendini bulmuştu düşüncesindeyim. :)
    Nasıl bir kırılma oldu da bu öykülerden bildiğimiz Füruzan doğdu, merak ettim doğrusu. :)

    YanıtlaSil
  2. her gün yazacak olmanıza sevindim, ne güzel okuruz biz de :)
    maja'yı ben de çok sevdim. ne hoş bir filmdi, sakin ama etkileyici...mezarlık'ı ise çok severek izlemiştim güya ama hiç bir şey hatırlamıyorum 1.sezonda olup bitenlerle ilgili. en iyisi en baştan başlamak olacak sanırım!
    mart ayı dökümünde dostlarla içilmiş çokça kahve fincanı olsun öğretmenim :)

    YanıtlaSil