"-Burası neresi?
-Aa bilemedin mi? Tayyibanımların evi, hani Yenimahalle'deki tek katlı bahçe içinde.
-Anneannemin baba teberiği diye pek sevdiği Tayyibanım mı? Şimdi hatırladım. Kuru üzüm tanesi kadar minicik, kuru üzüm kadar buruşuk bir kadındı. Her gittiğimizde kadı gibi divanın baş köşesinde otururdu, hiç kalkmazdı yerinden.
-Akraba mıydı ki anneannemle?
-Kuzen olabilirler, ben anneannemin baba tarafını hiç bilmedim, hoş ana tarafı olarak da bir tek annesini gördüm, o da Tayibanım gibi minicik bir şeydi, bir başka kuru üzüm tanesi yani, öldüğünde de çok küçüktüm. Babasını ise duvardaki silik bir fotoğraf görüntüsüyle hatırlarım, Ömer Efendi. Baba Teberiği dediğine göre o yönden kuzen falan olmalılar. Anneannemden büyüktü ama, elini öperdi gidince, pek hürmet ederdi o kimselere gönül düşürmeyen anneannem.
-Yalnız mı yaşardı?
-Yok oğlu, gelini ve iki torunuyla oturuyordu. Zaten gider gitmez beni savuştururdu torunlarının yanına. Tülin'di yanılmıyorsam küçük kızın adı, yaşıtım olsa gerek. Arkadan atkuyruğu olarak toplanmış sarı saçlarının gerdiği yüzünde gözleri Japon gibi çekikleşirdi. Elma gibi kırmızı yanakları ve parıltılı, sağlıklı bir cildi vardı, Norveçli desen yakışırdı yani, öyle bir Kuzeyli görüntüsü. Ablası, Betül bizden büyüktü, ergenliğinin başında, ince-uzun bir kızdı, yüz vermezdi zaten bize, kendi dünyasına çekilirdi. Hoş Tülin de pek yüz vermezdi. Aramızda sanki örtülü bir rekabet vardı ve ezilen taraf daima ben olurdum. Savuşturulduğumuz odada bir müddet sessizce otururduk. Sonra Tülin gider, bana inat edermişcesine parlak kapaklı, renkli bir kitap çekerdi dolaptan. Kalbim çarpmaya başlardı. "Uyuyan Prenses"ti o, hem de üç boyutlu sayfaları olanından. Yanında sanki ben yokmuşum, kitabı ilk defa eline almış gibi sayfaları çevirmeye başlardı, yan gözle izler, daha iyi görebilmek için boynumu uzattıkça uzatırdım. Tavuşkuşu kuyruğu gibi açılan o görkemli son sayfa, hani prens gelir de uyuyan prensesi öpüp uyandırır ya, tam orası, işte oraya gelince dayanamaz, "Ben de bakayım mı?" derdim. Çekik gözleri iyice kısılır, dudakları büzülür, kitabı hafifçe benden yana çevirip "Elimde bak!" derdi."
Çocukluk travmamı tetikleyen bu rüyayı dün gece uyur uyanık, beynim hareket halinde ama gövdem uykuya teslimken gördüm. İç sesimle rüya sesimin gerçekleştirdiği dialoga konu olay aynıyle vaki. Nasıl içime işlediyse evsahibi kızın bana olan tavrı şu yaşıma kadar rüyalarıma giriyor. Hâlâ üç boyutlu kitaplara bayılırım, benim hiç olmadı. Neden olmadı orası da meçhul, istesem bir şekilde aldırırdım ama o yıllarda pek nadir bulunan bir şeydi, muhtemelen Tülin'inki de yurt dışından falan gelmişti.
Bana delik-deşik uykular uyutup milyon yıl önceki olayları rüyama sokan ya da uykusuz geceler geçirten "Covid soslu domuz gribi" olduğunu düşündüğüm ne idüğü belirsiz hastalık 10. gününü doldurdu. Ölmedimse de sürünüyorum. İlk günden farkım vahşi öksürüğümün katlanılabilir düzeye inmesi, hırıltımın azalması ve sesimin birazcık açılması, onun dışında "Garp Cephesinde Yeni Bir Şey Yok". Burnum tıkalı, hatta koku almıyor. Bunu da şöyle farkettim, doktora giderken Rebul'den yeni aldığım lavanta spreyini sıkmış ve kokusunu hiç almamıştım. Normalde çöpe attığım pamuktaki lavanta kokusu bile mutfağı günboyu kokuturdu. Önce fesatlık yapıp Rebul'ün de işin suyunu çıkardığı, bayat kolonyayı gönderdiği şeklinde bir düşünce geçti aklımdan ama etajerdeki tüm kokuları kokladım. Ne yasemin, ne leylak, ne limon ne de kocamın traş kolonyasında burnuma giren en ufak bir koku molekülü olmadı. Tat duygum yerinde, gerçi ilk bir hafta son derece iştahsızdım ve ağzımdaki tahta gibi duyguyla yediğimden bir şey anlamıyordum, şimdi iştah bir nebze açıldı. Bu kadarla kalsa memnun olurum.
Aile hekimi ve acil servis doktorundan sonra gitmek zorunda hissettiğim üçüncü doktor pandemi öncesi eve yakın bir özel hastanede çalışan, ben yaşlarda ve klinisyen özelliği belirgin olan çok güvendiğim bir başka doktor oldu. Hastane değiştirmiş, randevu aldım ve gittim. Bindiğim taksiden inerken taksinin kapı kolundan üç santim uzunluğunda, kıpkırmızı bir takma tırnak düştü kaldırıma. Sabah sabah kısmetime çıkan ikramiyeye bakın, tövbelerce. Tırnağa takım olması için sanırım, danışmadaki aşırı şişirilmiş dudaklı kız bana düştü, "Höngü döktör?" diye sordu, onun aracılığı ile işlemlerimi yaptırdım. Muayenemi oldum, doktorum beni nisbeten rahatlattı, ek birtakım ilaçlar verdi ve pazartesi kontrole çağırdı. Flu'lu ilaç bitti, antibiyotik bugün bitecek, mukoza rahatlatıcı ve antialerjik almaya devam. Pazartesi ahval ne gösterir göreceğiz. Kafam saman tepili olduğundan ne okuduğumu pek anlamıyorum, film izlemeye sardım. Dün izlediğim "Stormskerry Maja" isimli film muhteşemdi, denk gelirseniz izleyin derim ve size sümbüllerle veda ederim:
Ah çok geçmiş olsun, bu belirtilerle gidince burada hemen covid deniyor :( Bir haftadan da uzun sürüyor, çok geçmiş bitmiş olsun... Ayrıca. Sinir oldum süpürge saça... Büyüyünce geçmiştir inşallah preMsesliği.
YanıtlaSilBu da tam Covid olmasa da sıkı bir karışım sanırım C'cim, koku gidince iyice emin oldum. Ben bugün 10. günü eda ediyorum, bu gidişle bir hafta daha süründürür gibi geliyor. umarım yetmiştir gari :) Ay valla çocuk aklımla nasıl bir tavır sergilediyse hala hatırlıyorum.
Silhâlâ sürüyor mu bu beter hastalık öğretmenim ya? hay allah...artık tez zamanda iyileşin inşallah.
YanıtlaSilönerdiğiniz filmi hiç duymamıştım. aldım hemen listeye :)
Sürüyor ve daha da sürecek gibi görünüyor Şulecim, hala toparlanamadım ve bugün 10. gün. Film çok güzel ve nette mevcut, mutlaka izle derim.
Siliyi ki önermişsiniz bu filmi öğretmenim. ba-yıl-dım...
SilGeçmiş olsun Leylak Dalı Öğretmenim.Yine çok keyifli bir yazıydı, hastalığa direnmeniz, onun dayatmalarına rağmen mizahtan vazgeçmemenizse alkışlık:)
YanıtlaSilÇok teşekkürler, ne yapayım Buraneros arkadaşım, bükemediğim bileği öpüyorum işte böyle :)
SilO rüyalara biraz da ilaçlar neden oluyor galiba. Rüya da film gibi, çok derin etkisi var.
YanıtlaSilTekrar geçmiş olsun ve tez zamanda iyilik gelsin Leylakcığım. <3
Ya rüya ı gerçek mi saçma sapan şeyler görüyorum, sanki aklım başımda ama kendi horultuma uyanıyorum sonra acaip bir durum. Gelsin valla Ekmekçim zira bezdim artık...
Sil