.

.
.

27 Şubat 2025 Perşembe

ŞUBAT BİTERKEN / 27 ŞUBAT

 2. cemre suya, ben pazara 😊

Neredeyse tüm Şubat boyunca beni eve bağlayan bu kışın modası, "Influenza" adıyla havalandırsak da canına okuduğum domuz gribini neredeyse savuşturmamın şerefine perşembe pazarını onurlandırdım. Her ne kadar yürümeyi bir miktar unutmuş, halen tıkalı olan kulak ve burun nedeniyle kafa içi basıncımdaki değişikliklerden hafif salakımsı olsam da iyi geldi. hapisten çıkmış gibi hissettim. Hatta müşteri olmasaydı kuaförüme uğrayıp kaşlarımı bile aldıracaktım ama beklemek istemedim, yarın çuvala mı girdi.

Evin banka görevlisi ben olduğum için önce bankamatiğe uğradım. Ben para çekerken arkamda öğle tatiline çıkmış banka görevlileri olduğunu düşündüğüm iki kişi uzun süren griplerinden bahsediyorlardı, "Kaderdaşlarım" diye sırtlarını sıvazlamak istesem de önce kendimi, sonra pazarın yolunu tuttum. Pazar rengarenk ve çok pahalı idi:

 

Kışlık sebzelerden bıktığım, mevsim sebzeleri henüz piyasaya çıkmadığı, çıkanlar da sera işi ve hormonlu olduğu için ne alacağım konusunda biraz tereddüt yaşadım. Ama enginarları görünce dayanamadım. Tam tezgaha yanaşıyordum ki pazarcıyla muhabbete doyamayan bir müşteri milletin üstüne üstüne öksürmeye başladı. Anında kaçtım oradan ve adam uzaklaşıncaya kadar avokado, karnabahar, salkım domates ve sultani bezelye tezgahlarını ziyaret ettim. Öksürüklü pazarın derinliklerinde kaybolunca tekrar yanaştım enginarlara, beşine neredeyse beşibiryerde parası vererek boynuma taktım, pardon pazar çantasına attım. Baktım iç bakla da var, yalnız bırakmayım enginarları, korkarlar diyerek bir torba da onlardan satın aldım. Sonra şunları gördüm:

 Bir demet hüsnüyusuf ve bir demet şebboy benimle eve gelmek için çantaya girdi. Annem şebboyu çok severdi, gökyüzüne bir selam üfledim, "Hüsnüyusuf Güzellemesi" öyküsünün aşkına bir selam da Ayla Kutlu'ya yolladım. 

Ağırlaşan çantama iki demet kuzukulağı ekledikten sonra geri kalanı Kocam Bey halletsin diyerek evin yolunu tuttum. Her ne kadar ortalık güneşliyse de terli bünyeye esen rüzgarın domuzları tekrar harekete geçirmesinden korktum. Her şeye rağmen hareket, insan yüzü ve pazar yeri görmek iyi geldi. 

Aslında Salı günü daha görkemli bir çıkış yapmıştım ama arkadaşım tarafından prensesler gibi arabayla evden alınıp eve bırakıldığım için onu saymıyorum Pek fazla adım atmamıştım. Denize bakan bir cafede kahvaltı etmiş, birlikte kutlayamadığımız doğumgünüm için bir pasta kesmiş ve şahane manzaraya bakarak "Dünya varmış" demiştim. 


Umarım birkaç güne kafa içi boruları da düzene girer ve Mart ayı dert ayı olmaktan çıkıp huzur, sağlık ve neşe verir.

Blogumu takip edenler hatırlarsa Aralık ayında düzenli olarak her gün yazmıştım. Sevgili "Mindmills" Neslihan'ın önderliğinde. Bize katılan başka blogdaşlar olmuştu ve çok keyifli geçmişti. Aynı etkinliği bu kez Mart ayında başlatıyoruz. Yarın itibarıyla ay sonuna kadar her gün yazmaya başlıyorum, umarım keyifle okursunuz. Şimdilik hoşça kalın...




2 yorum:

  1. bizim de semt pazarı günüydü bugün. pek şenlikli oluyor pazar günleri, seviyorum. gerçi sonrası çok yorucu oluyor, gel yıka, yerleştir falan derken ama olsun :)
    deniz ne huzurlu bir şey yahu, fotoğrafı bile içimi açıyor :)

    YanıtlaSil
  2. A ne iyi etmişsiniz, severek okuyacağım.
    Şebboylar ne tatlıdır, kokusu oluyor muydu, hatırlayamadım....
    Denize nazır o köşe masa, bu yaz başında denk gelirsek, beni oraya götürün lütfeeen! :)

    YanıtlaSil