"Her fani bir gün Influenza'yı tadacaktır"
Sen hastane koridorlarında, sıkış tepiş asansörlerde, bekleme odalarında, kalabalık uçaklarda, sekiz çizen gümrük kuyruklarında, trenlerde, otobüslerde maskesiz onca insanla burun buruna zaman geçir, sonra gel kendi evinde influenza ol. Aferin, otur sıfır!
Geldim geleli toplasan 3-5 arkadaşla açık havada zaman geçirdim, eve giren insan sayısı dördü geçmez, üstelik aralarında hasta olan yoktu, nereden kaptım bilmiyorum. Her şey hafta başı hep benimle olan alerjik öksürüğümün belirgin şekilde artmasıyla başladı, alışkın olduğum için pek aldırmadım, nasılsa geçer dedim. Lakin gece öksürüğün sayısı arttı, şekli farklılaştı. Sabaha kadar öksürmekten uyuyamadım. Konu komşu duyduysa 3. kattaki kadın verem olmuş demişlerdir. Hoş benimki verem öksürüğünü dövecek şiddet ve kalınlıktaydı. Çocukluğumuzda izlediğimiz Yeşilçam filmlerinde Gülyağ Hoşyiğit Nalan olarak verem olur ve başında bekleyen Kartal Tip ile Hediz Bun'a bakarak kibar kibar öksürür: "Öhö öhö", hatta "ehe ehe". Ben soba borusu gibi ses çıkarıyorum, sanırsınız 50 yıldır günde 5 paket sigara içmişim. Baktım olacağı yok, aldım çantamı elime, düştüm aile hekimimin yoluna. Dedim "Hekim, bana antibiyotik ver, benim öksürüklerin sonu iyi olmuyor, hem artık serbestmiş antibiyotik yazmak". Hekim önce beni, sonra sırtımı dinledi. Dedi "Bu influenza, virutik, antibiyotiğin faydası olmaz". Sonra sonu "flu" ile biten bir ilaç yazdı, bol su iç, vitamin al diyerek yolladı. Arkadaşımın eczacı kızını arayıp ilacın işe yararlığını onaylattıktan sonra başladım ama henüz bir iyilik görünmüyor, öksürmeye devam, ayrıca tek tek gelip çoğalıyorlar, ses kısıklığı ve burun tıkanıklığı da eklendi dünden beri. Bakalım ne zaman cevap verecek ilaçlara? Ben bitmeden hastalık biter umarım.
Bu aralar gezegen sırasının ardına mı eklendik, bişi retrosu var da haberimiz mi yok, yoksa kendimiz mi bizzat retro olduk bilemedim, zira başımızın üstünde bir bulut dolanıp durur. Her şey doğum günümün akşamı başladı. Yaptığım tatlının şekerli suyunu olduğu gibi halının üstüne devirdim. Halı da düz beyaz olunca temizlemek iyice dert oldu, o şerbetli suyu bükülemeyen dizlerimle güç bela temizlemiştim ki mutfağa girdiğimde ocağın üstünden yükselen alevleri fark ettim. Çaydanlığın sapı tutuşmuş ciddi ciddi yanıyor, bir nevi mini yangın. Çığlığıma diğer odadaki Kocam Bey yetişti. İkimiz de bir an panikle bakakaldık. Sonra bir cesaretle tutup lavabonun içine fırlattım ve suyu açtım. Lakin ocak keyifli keyifli kalan bakalitleri yakmaya devam ediyor, sanırsın şömine mübarek. Allahtan o arada panikten çıkan Kocam Bey ıslattığı havluyu attı ocağın üstüne de söndürdük mini yangını. Mutfağa biraz geç girseydim olacakları düşünemiyorum bile. Gecenin kalanı soğumuş bakalitleri ocak üstünden kazımakla geçti. Allahtan çıktı, zira benim ocak bulaşık makinesinin üstünde sabit, bir de o dert vardı.
İş güç bitti, yangın söndü, temizlenecekler halloldu, oturup dinleneyim derken belim cereyan çarpmış gibi bir hisle tutuldu. Baston yutmuş gibi gidip yattım ve gece boyu ağrıdan bitap, uykusuz sabahı ettim. Sabah aldığım kas gevşetici etkisiyle biraz rahatlamıştım. Üç oldu bitmiştir herhalde diye beyhude sevinmişim. Doktorumun "İnfluenza olmuşsun hanım, 100 yıl ömrün kaldı" dediği gün arkadaşımın bahçesinden gelen ve biraz daha beklerse tazeliğini kaybedecek kumkuatları reçel yapmaya niyetlendim. Doktor seslendi uzaktan, "Unut dedi reçelleri, hastasın sen hasta kal, giy dedi eşofmanları" ama ben duymazdan geldim. Kumkuatları haşladım ve şekerli suyu da şerbete dönüşsün diye ocağa (hem de sabıkalı ocağa) koyup elimde kitap uzandım, uyuklamışım. Burnuma gelen ağdamsı bir kokuyla uyanıp odanın kapısını açtığımda bir yangın daha çıktı sandım, öyle bir duman. Şeker şerbeti kayna kayna bitmiş, üstünde kömürden bir kabuk oluşmuş ve evi duman sarmış. Hay bin kunduz, her musibet beni mi buluyor yahu. Tencereyi balkona zor attım, nefes alınmıyor dumandan. Sokak kapısı dahil her kapıyı açtım, o poyraz rüzgarına kendimi muhatap ettim tabii mecburen. Ev iki saatte ancak normal görünümüne kavuştu. Kaç oldu arkadaşlar saydınız mı? Siz bana bildiğiniz biri varsa gıyabımda bir kurşun döktürün zahmet olmayacaksa. Tabii yenilemek zorunda kaldığım çaydanlık ve tencere masrafından hiç söz etmeyeyim. Günler önce dün ve bugün için alıp hastalık nedeniyle gidemediğim bale ve konser biletlerinden de siz söz etmeyin lütfen, ağlamaklı oluyorum 😠
Neyse bu kadar dertlenmek yetsin, umarım terslikler de bitmiştir, bir an önce iyileşeyim dilerim, yazıyı çiçeklerle bitireyim de içim açılsın, içiniz açılsın:
Çok geçmiş olsun, fakat niyeyse üzülmemiz gereken yazı yine gülümsetti. siz çok yaşayın öğretmenim:)
YanıtlaSilAteşli bir kadınsınız efem :)))
YanıtlaSilÇoook geçmiş bitmiş olsun. Bir sıkım tuz alıp okuya okuya şöyle bi evin içinde dolanıp bağlarınızdan döndürüverin örtmenim… Elemtere fiş kem gözlere şiş!
Öksürük için kallavi tarif: mümkünse kırmızı soğanı ince dilimliyoruz, üzerine üzüm sirkesi, başucumuza koyuyoruz. Gece boyu öyle uyuduktan sonra oda kebapçı dükkanı gibi kokuyor ama ciğerlerimiz rahatlamış.. Çocuklara yapıyorum. Tavsiye ederim.