.

.
.

18 Nisan 2020 Cumartesi

18 NİSAN (C/27-28 YASSAH!)

Sanki günlerdir evde oturan ben değilmişim gibi, "Hımm, bugün sokağa çıkma yasağı var" düşüncesiyle uyandım. Bana neyse, benzine zam var dediklerinde Temel'in cevabı gibi: "Ben 10 liralık alırım", ben de yasaksa da, değilse de evde kalırım. Yine de yataktan çıkar çıkmaz balkona zıplayıp kontrolümü yaptım. Kimseler yoktu, balkonlarda bile. Tam çayı koymuştum ki dışardan melodik bir ses yükseldi: "Eeeek-meeeek-çiiii". Şaka maka değil, şarkı söyler gibiydi boneli, maskeli ve eldivenli görevli. Ya amatör şarkıcı ya da hafızlık dersi falan almış. Akabinde birkaç balkon hareketlendi, sepetler sarkıtıldı, ekmekler çekildi, iki muhabbet edildi, sonra tekrar sessizlik.

Öğleye kadar ekmekçiden sonra iki kere kargo aracı geçti, onun dışında sokak hareketsizdi. Ben de kahvaltımı yapıp BluTV'de bir diziye başladım: "Alef". Yönetmenliğini Emin Alper'in yaptığı, Kenan İmirzalıoğlu, Ahmet Mümtaz Taylan ve Melisa Sözen'in yer aldığı bir polisiye, korkunçlu sahneler var, o zaman gözümü kapatıyorum 😃 1,5 bölüm kadar izledikten sonra "Vaktidir" deyip kahveleri yaptım ve pazar gezmesine çıktık, balkona 😃 Mahalle hareketlenmişti, Yaz boyu çay ve sigara içip öksürerek balkonda oturan amcanın yerini evin sahibi çekirdek aile almıştı. Minik oğlanlarına birtakım etkinlikler yaptırma derdindeydiler. Aynı sıkıntıdan muzdarip üst kat balkonun mûkimleri de yine küçük oğullarını oyalamak için balkon demirlerine renkli balonlar asıyorlardı. Karşı komşu bahar temizliğine dünden girişmişti, bugün görevi kocasına devretmiş yıkadığı perdeleri astırıyordu. Derken bir diğer balkonda halı yıkama faaliyeti başladı, hortumlar takıldı, halılar köpürtüldü. Çapraz apartmandan elektrik süpürgesi sesleriyle karışık türküler yükseldi. Bağırış çağırış, mahalle balkonlarla hayata döndü birdenbire. Baktım olmayacak kitabımı alıp içeri girdim. 

Ian McEwan yine beni yanıltmayan güzel bir kitap yazmış, "Kayıp" bitti bugün. Yeni bir kitap seçip başlamak için kitaplığa doğru yürürken şeytan dürttü. Bu corona karantinası başladığından beri insanlar boyuna ekmek, pasta, börek yapıp dururlar. Biz de her öğle sonrası boş boş çay içip dururuz. "Benim başım kel mi?" dedim-laf aramızda tepem açılmaya başladı hafiften ama siz yine de kimseye söylemeyin-kitaplıktan vazgeçip mutfağa çarkettim. Neredeyse bir yıldır unlu mamul üretmeyen ellerimin ayarı kaçmış, döke saça poğaça yaptım. Peynirleri de bol bol basmışım içine, pişerken hepsi dışarı uğradı, tepsiden kazıyıp yuttum hepsini 😃 


Eh artık çayı koyup poğaçaları mideye göndermenin zamanı gelmişti, çıktık yine balkona. Çapraz apartman coşmuş durumdaydı. Üç komşu kadın çocuklarını da yanlarına alıp bahçeye indiler ve de bir avuç toprağa dikilmiş üç-beş çiçeği çapalayıp temizlemek için maskesiz, sosyal mesafesiz neredeyse bir saat uğraştılar. Sinirim bozuldu gördüğüm manzaraya girdim içeri. 

Bu mutena Cumartesi günümüz de böyle geçti sevgili takipçilerim, yarın bir benzerini yazmak dileğiyle kalın sağlıcakla...

4 yorum:

  1. Sizin ekmekçi gene iyi. Bizim mi döver gibi Ekmekçi geldi! Diye bağrıyor 🙈

    YanıtlaSil
  2. Bu maskeyle sosyal mesafe benim de sinirlerimi zıplatıyor. Sözde eğitimciler le sağlıkçiların yoğun olduğu bir sitede oturuyoruz bir de.

    YanıtlaSil
  3. Ben de Ian McEwan'ın Benim Gibi Makineler'ini bitirdim yeni. Kendisi ne de güzel yazıyor. Seçtiği konuları hayranlıkla okuyorum.
    Hem sosyallere hem mesafesizlere allah akıl fikir versin diyerek huzurlarınızdan ayrılıyorum. Sağlıcakla kalın. :)

    YanıtlaSil
  4. Poğaçalar nefis görünüyor. Ben de yapacam ama maya sıkıntısı yaşıyoruz :) Elimdeki mayayı çok idareli kullanıyorum :)

    YanıtlaSil