.

.
.

5 Nisan 2020 Pazar

5 NİSAN (C/15-YABANCI)



Malum yuvarlak şeyden bahsetmek istemiyorum artık, biraz eskilere dönmek, güzel anıları, hoş gezileri anlatmak niyetindeyim. Fotoğrafta gördüğünüz cafe "Maide". Balat'ta. 2018 yılının Mayıs ayında benim kitabın imza günü için kızkardeşle birlikte İstanbul'a gitmiştik. Fırsattan istifade Sabancı Üniversitesi'nin düzenlediği "Cins Adımlar" isimli bir gezi etkinliğinin Balat ayağına dahil olmuştuk. İstanbul'a gelmeden konuşup geziye birlikte gitme kararı aldığımız Qunegond ile Kadıköy'de vapura binerken karşılaşmış ve yola birlikte devam etmiştik. Ama öncesinde hoş bir anekdot daha var. Bostancı'da bir arkadaşın evinde kalıyorduk ve o güne kadar Kadıköy'e hep metro ile gitmiştik. Ev ile metro istasyonunun arası biraz uzakça olduğu için benim Cevriye sorun çıkarmış, madem öyle bu sefer dolmuşa binelim demiştik. Ankara'dan geldiğimiz gün kendimizi apar topar Burgazada'ya attığımız ve dönüş için Kadıköy vapuru yerine Heybeliada vapuruna bindiğimiz için bu defa yanlışlık yapmayalım diye durdurduğumuz minibüsün şoförüne "Kadıköy'e gidiyor değil mi? Biz yabancıyız da" diye sormak gereğini duydum. Cevap şu oldu: "Yabancısınız ama Türkçe'yi çok güzel konuşuyorsunuz" 😃 Hani Yeşilçam filmlerinin değişmez replikleri vardır ya onlardan birinde "Güzel olduğunuz kadar küstahsınız da" der jön efendi, kelimelerin başına "n" getirerek, onun gibi bir şey oldu. Kadıköy'e kadar güldüğümüzü söylememe gerek yok herhalde. 

Balat'a vardığımızda gezi için daha vaktimiz olduğundan Sveti Stefan Kırım Kilisesi'ni de sıkıştırdık araya, şu malum demir kiliseyi. Sonra da hayli kapsamlı bir Balat gezisi yaptık.

Geziden sonra kızkardeş vereceği bir ders için Kadın Eserleri Kütüphanesi'ne yollandı, biz de Qunegond ile onun işi bitene kadar kahve içmeye karar verip fotoğraftaki Maide Cafe'ye yerleştik. Laf lafı açtı, kahveler, çaylar derken muhabbetin en koyu yerinde içeriye bir kadın girdi. Orta yaşı epey aşmış, saç baş dağınık, biraz meczup kılıklı, garip giyimli bir kadın. Bizim masaya yanaştı ve bir şeyler söyledi. Hafiften peltek bir konuşması vardı, anlamadık önce. Şaşkın şaşkın yüzüne bakarken o sürekli bir şeyler söylüyordu, "Kedi, yemek, mama, yardım" seçebildiğimiz laflardı ama tam olarak ne istediğini hala anlamadığımız için bakmaya devam ediyorduk ki kadın topuklarının üstünde geri döndü ve şöyle dedi: "Haaa, yabancı bunlar yabancııı, anlamıyorlar ne dediğimi", sonra çıkıp gitti. Olayı o gidince çözdük ama gülmekten birbirimize laf edecek halimiz kalmamıştı. Artık bilmem gerçek, bilmem yalan kediler için mama parası istermiş bizden ama o kadar damdan düşme bir tarzdı ve ne dediği o kadar anlaşılmıyordu ki haliyle biz donduk. O da sessizliğimizi yabancı olduğumuza bağladı. Gün içerisinde ikinci kez yabancı olarak nitelenmek ilginçti, Allah'ın hakkı üçtür diye bekliyordum ama olmadı, ikiyle kaldı yabancılığımız. 

Yine böyle güzelliklere, hoş gezilere sağlıkla kavuşabilmeyi diliyorum, bu vesileyle de sevgili Qunegond'a buradan selamlarımı gönderiyorum...

6 yorum:

  1. Ne güzeldi imza etkinliği, yıllarca bloglarda yazıştıktan sonra buluşmak harikaydı :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sayenizde güzelleşti, ne kadar mutlu oldum sizleri gördüğüme ve ne güzel bir anı oldu. iyi ki biriktirmişiz güzel anılar, bu günlerde onlarla avunuyoruz işte. Dilerim geçer bu da, yenilerini ekleriz güzelliklere...

      Sil
  2. Benim de İstanbul'a yeni geldiğim zamanlardı, ne de güzel bir değişiklik olmuştu o imza etkinliği bana, blog gonşularımızla tanışmıştım biraz... Sonra Demir Somyanın Altı, beni İncialtı Meyhanesi ile tanıştırmıştı, mihiii :)

    YanıtlaSil
  3. İki yıl önce... Özgür zamanlar, keyifli bir imza etkinliği, İstanbul baharı... İyi geldi bu yazı.
    Dolmuş şoförüne çok güldüm yalnız:)

    YanıtlaSil
  4. Bende de var bi hazircevap İstanbul şoförü hikayesi=) İstanbul'a öğrenci olarak gidişimin ilk senesinde bi aksam, arkadaşlarla Kadıköy'den otobüse binip karşıya gecmek niyetindeydik. Hepimiz çekingeniz tabi. Emin olamıyoruz doğru otobüs mü filan. Bindik, son durak neresi diye sorduk şoföre, "kara toprak" dedi anında, cevabı hazırmış gibi =) sonra da, görmüyor musunuz, Şişli yazıyor diye azarlamisti sagolsun.
    Ne güzel hatırlıyorsunuz böyle güzel anıları, benim hafızam yok gbi bi şey. Eski fotoğraflara bakıp hafıza çalışması yapasım geldi.

    YanıtlaSil
  5. Düşünüyorum da, sokağa çıkabildiğimiz ilk günlerde hepimiz bulunduğumuz şehirlere yeniden alışacağız, hepimiz yabancı olacağız, aslında.

    YanıtlaSil