.

.
.

19 Mart 2020 Perşembe

19 MART (CORONA GÜNLERİ 1)

Kaç gündür klavyenin başına oturup oturup kalkıyorum, içimden gelmiyor. Dışardan pek anlaşılmasa da sağlık, özellikle de sevdiklerimin sağlığı sözkonusu olunca ciddi anlamda endişeli bir tip oluyorum. Endişe de benim bünyeye hiç iyi gelmeyen bir duygu, neşem ve iştahım gidiyor, kafamı yorganın altına gömüp dış dünyayla bağlantımı kesmek istiyorum. Sonra "sakin ol" diyorum kendime, "sadece senin başına gelmedi bu olay, düğün bayram olmasa da tüm dünyanın yaşadığı bir kaos, umarım kısa sürede atlatacağız". Kendi söylediklerime kendim de pek inanmıyorum aslında ama günlük hayata devam diyorum. Zaten yaptığımız ne, el sabunlamak, ev temizlemek, kapı kollarını, elektrik düğmelerini, musluk başlarını dezenfekte etmek, çamaşır yıkamak, kazara markete çıkmışsak bu faaliyeti iki katına çıkarmak. Yok sanal ortamda müzeler ziyarete açılmış, yok falanca filarmoni konserleri ücretsiz dinleniyormuş, bunlara bile baktığım yok. "Her şey gönül hoşluğuyla" derdi anneannem, öyle gerçekten. Hani derler ya "tam mutsuz olacağım bir gülme geliyor", ben de tam sakin olacağım bir mail, WhatsApp mesajı, bir Twitter bildirimi geliyor, yeniden alevleniyorum. Sanal alemle bağlantıyı kesmek en iyisi bu dönemlerde ama o da olmuyor ki, çoğu zaman derde deva bir iyi haber, bir uzman görüşü alabilir miyiz diye çöküyoruz başına. Aslında şuraya şunu yazabildiğimize göre herkesin evinde interneti var ve bu bilgileri ilk kaynağından görme imkanına sahibiz, öyleyse mesaj kutularımıza, Facebook hesaplarımıza bunları tekrar tekrar göndermenin faydası ne? Çoğu da aslı astarı olmayan, şehir efsanesi, kocakarı masalı türü şeyler, insan inanmasa da panik katsayısı artıyor. O yüzden her yollanana fazla itibar etmemek, itidalli davranmak şart.

Dezenfeksiyon ve endişe seansları dışında kitap okuyorum, zaten okurdum, daha çok okuyorum. Hem evde bir yıl hatta daha fazla yetecek kadar okunmamış kitap stoku var. Biz "tsundoku" sendromlular  ileri görüşlü insanlarız demek ki, bu günleri düşünerek yığmışız kitapları raflara. Annem rahmetli ne zaman kitap alıp eve gelsek "Ev kitap dolu, yine mi kitap aldınız" derdi. Öyle ya, çevir çevir oku 😃 Üstelik o zamanlar ne yayınevleri bu kadar çok kitap basardı, ne de öyle aşırı kitap alıp yığacak harçlığımız vardı. Kardeşim de, ben de tutkulu okurlar olduğumuz için elimize geçeni kitaba yatırdığımızdan sıkı bir kitaplığımız ve çok kitabımız vardı ama öyle "tsundoku" denecek bir durum değildi, okudukça alırdık. Eh o zaman annemin görüşüne göre varken yenisini almak niye, değil mi? 😃 Birkaç yıl oluyor kaybedeli, çok esprili, çılgın bir halam vardı, kızkardeşim araştırma görevlisi olarak bir üniversitede işe başladığında "Halam, sen şimdi ne iş yapacaksın orada?" diye sormuştu, o da "Okuyup araştırma yapacağım hala" diye cevap vermişti. Halamın yorumu şöyle oldu: "Yavrum, evinde okusan da devlet boşa para harcamasa ya". Hala aklımıza geldikçe güleriz. Zaten şu kaotik günlerde en büyük neşe kaynağım yine kardeşim ve onunla yaptığımız telefon konuşmaları, üç-beş corona muhabbetinin ardından işi geyiğe vurup dedikoduya geçiyoruz, biraz rahatlatıyor. 

Bu süreçte "Üvey Kardeş"i bitirdim, son zamanlarda okuduğum en iyi kitaptı diyebilirim. Herkese tavsiyemdir, 700 sayfa olduğuna bakmayın, çok rahat okunuyor. Ardından Nihan Eren'in "Hayal Otel"ini okudum, ilk kitabından bu yana severek takip ettiğim bir yazar, bu kitabı da çok güzel. Sonra favori yazarlarımdan bir diğeri, Mehmet Eroğlu'nun son kitabı "Kötü Adamın 10 Günü", çok iyi bir polisiye idi. Elimde bitirmek üzere olduğum Adile Naşit üzerine yazılıp kitaba dönüşmüş bir yüksek lisans çalışması var, hayli ufuk açıcı ve onun bitiminde devam edeceğim Jorge Amado'dan "Dona Flor ve İki Kocası". Sizler neler okuyorsunuz?

Ve bahar geliyor, hava bugün Ankara'ya yağan karın etkisiyle rüzgarlı ve soğuk ama doğa baharı çoktan giyindi bile. Balkonumun çınar ağacı yapraklanmaya başladı, şu karantina günlerinde avuntum olacak yeşilliğiyle:


Ve komşusu, kumrulara apartman görevi yapan selvi, bu süreçte en çok onlarla hasbıhal edecek gibiyiz:


Bugünlük bu kadar, dağlar gibi yığılmış ütülerimi eritmeye çalışayım ben, hoş dışarı da çıkmıyoruz ütüsüz giysek de olur ama varsın mikrobu kırılsın. Kendinize iyi bakın, sosyalleşmeyin, evinizde kalın...

8 yorum:

  1. çok sıkıldık çok korkuyoruz sevdiklerimize birşey olucak diye iş var mecburen dışarı çıkıyoruz tek sosyalleşme aracı sosyal medya kaldı elimizde ve bence topyekün bir şalter indirilmediği sürece 2 hafta belki 3 hafta bu beladan bu şekilde kurtulmak imkansız gibi görünüyor ekonomik olarak her kesim çok etkilenecek ki zaten ülke ekonomimiz büyük bir darboğazdan geçiyordu buraya 2 kelam güzel birşeyler yazmak isterdim ama bulamadım canınızı daha da sıktım sanırım özür dilerimç...Umarın birmucize olur da bu beladan tüm dünya ve bizler bir şekilde kurtulabiliriz...sevgiler...

    YanıtlaSil
  2. Haklısınız, ortak muhabbet konusu Corona! Aslına bakarsanız bu virüsü çok fazla tanımıyoruz. Tv'lerde herkes bir şeyler anlatıyor. Kimse bu konuda henüz tam bilgi sahibi değiliz demiyor. Biri çıkıp insan nüfusunun yüzde seksen beşi bu virüsü alacak diyor, diğeri tuzlu su ile ağzını çalkalayın derken bir diğeri bunun hiçbir faydası olmaz diyor. Evlere kapanmanın da pratikte mümkün olamayacağını düşünüyorum.

    YanıtlaSil
  3. Bugünler de geçecek ama nasıl?
    whatsapp grup mesajlarından deli olmasak iyidir
    ne yaratıcı ne espritüel millet olduğumuz bu durumlarda ortaya çıkıyor
    korona olmazsak hepimiz paranoyak olacağız bu gidişle
    el yıka dokunma dkkat et
    derken takıntılı olduk
    sana da evde bol okumalı izlemeli günler diliyorum Leylağım
    sevgiler

    YanıtlaSil
  4. Selam Nurşen Abla.
    Bu gidişle panik atak olmasak iyi bari diyorum kendime.....
    Elimiz, gözümüz kulağımız tvde haberlerde...
    Üvey Kardeş"i sepete attım.
    Bu ara "son aydınlık yaz" ı okudum. Proust'un 4.kitabına başladım.... Kendi tam veremesemde okumak iyi geliyor.
    Bende dün gece bitirdim ütüyü, sana kolay gelsin.
    Öperim çok 😘

    YanıtlaSil
  5. Burada sosyalleşeceğiz artık, iyi ki blog hesaplarımız var:)
    Kitap okuma hızım o kadar yavaşladı ki. Çünkü istemsizce medyayı takip ediyorum. Akıl da olan bitende kaldığı için izleme, okuma hızım düştü. Gerçekten her şey gönül hoşluğuyla. Bir de evde olunca işler bitmiyor tabii, o durum da var :) Ama whatsapp'tan gelenleri açmıyorum. Sohbet ediyorum ama gönderilenleri açmıyorum. Çoğu asılsız çünkü. Sinir bozmaya gereke yok. Güvendiğim bilim insanlarını dinlemek, yorumlamak yetiyor.
    Dediğiniz gibi iyi ki internet var. Öyle böyle geçecek tüm bunlar. Sağlıklı günler diliyorum...

    YanıtlaSil
  6. Leylakcım,
    Eve kapanalı beri tam zamanlı olarak mutfaktan çalışıyorum. Çocuklar evde, gençlerin karınları sıkça acıkıyor. Son senelerde, evde ikisine bir arada ender rastladığım için, unutmuşum. :))

    YanıtlaSil
  7. Nurşen ablacım, Biz çalışıyoruz. Yapacak çok iş yok, ama devam eden bir iş var. Keşke evden çıkmama kararı kesinleşse de oturup biriktirdiğim kitapları okusam. Eve gidince yemek , haberler , twitter ve sonrasında uyku. Bugünde ofiste blog yazılarını okumaya karar verdim. Sevgiler.

    YanıtlaSil
  8. Yazınızdan 'sizler neler okuyorsunuz?' kısmını cımbızla çekip çıkarsam? :)
    Benim okuma ritmim inişli çıkışlı malesef. Kafamı tam olarak verip dalamıyorum. Zihin çok meşgul ve uyarılmış durumda. Mesaj, haber, telefon, günlük ve mecburi rutinler.. Yine de peşpeşe bir şeyler bitirmeyi becerdim. Hala en çok etkisinde kaldığım Çernobil Duası, biliyorsunuz. Çok paralel zamanlardayız gibi geliyor, öte yandan ona kıyasla şimdiye şükrediyorum. Ama daha çok çaba sarfetmemiz lazım, hem de çok! Ardından Hakan Günday'dan Malafa'yı sesli kitaptan dinledim, iyi geldi, sinir hücrelerimin yerini değiştirdi. Paul Auster'dan Timbuktu'yu bitirdim sonra, hayvanları her zaman daha çok içime sokasım geliyor bizlere nazaran. Şimdi de ne zamandır tanışmayı beklediğim Cahide Birgül'den Geceye Uyananlar'a başladım, kavrayıp içine alacak gibi duruyor, baştan sardı. İnişli çıkışlı da olsa korona günlerinde okumalar, bloglardan haberleşmeler, yazılar iyi geliyor. Sevgiler Leylak Dalı...

    YanıtlaSil