Bugün de yazmayıvereyim demiştim ama caydım, madem söz verdik yapacağız, iki satır da olsa bir şeyler bırakayım şuraya.
Sabah yine banka soyguncusu kıyafetlerimi giyip adeta işkenceye gidiyormuş gibi fırına ve markete gittim. Fırından yüklü miktarda ekmek alıp eve bıraktıktan sonra markete geçtim. Sokaklar boştu, tek tük insanlar, ellerinde poşetle alışverişten dönüyordu. Markette ise benden başka kimse yoktu neredeyse ama ürün boldu çok şükür, birkaç parça eksiği tamamlayıp eve döndüm. Berbat terletti beni o maskemsi tülbent ve kafaya geçirdiğim kapüşon. Poşetleri balkona, üstümdekileri çamaşır makinesine, kendimi de duşa attım. Kendim şu an bilgisayar başındayım, ekmekler bir süre fırınlandıktan sonra buzlukta, poşetler ise hala balkonda. Yarın silinip temizlenip içeri alınacaklar, evi de bir elden geçirmek lazım. Eve kapandığımızdan beri işler üredi mi, yoksa devamlı içerde olduğumuzdan gözümüze mi batıyor bilemedim. Sürekli bir yerleri silip temizleme modundayım. Başkaları gibi mutfak işiyle çok aram yok, günlük yemeği yapıyorum tamam. İnsanlar ekmek, pasta, kek, poğaça, Allah ne verdiyse yapıp yapıp yiyorlar, pardon da bu kadar unu nereden buluyorlar acaba? Sanırım kış başında çuvalla stoklamışlar. Benim evde en fazla bir paket un olur, o da çoğu zaman bayatlar bitmeden.
Dün gece aşırı derecede TV ve sosyal medyaya maruz kalınca sıkıntılı girmiştim yatağa, uzun süre de uyuyamadım. Öyle olunca sokağın ve evin sesleri daha bir net duyulur oldu. Alt kat komşumuz aşırı yüksek sesle TV izliyor mesela, öyle ki sesin içerden geldiğini düşünüp "TV'nin sesini kıs" demek için kocanın yanına gittiğimde adamcağızın ancak duyulur bir sesle izlediğini görüp utandım. Üst katımızdaki öğrenciler okullar kapanınca memleketlerine gittiği için ses belli ki aşağıdan geliyor, zaten bir süre sonra TV kapandı, öksürük ve horultu sesleri gelmeye başladı. Duymamak için yorganı tepeme çeksem de takıntı yaptım, iyice uykum kaçtı. Derken yağmur başladı, alt katın panjurlarına şiddetle vurup takırdayan damlaların sesini dinledim bir süre de. Sonra daha beteri oldu, iki haftadan beri aralıklarla tabanca atmayı adet edinen biri türedi mahallede. Mısır patlatır gibi havaya ateş ediyor gece yarısı. Sokağın sonundaki apartmanlardan birinin altında dernek kisvesiyle çalışan bir kumarhane var, muhtemel ki oranın müdavimlerinden biri. Artık kazanınca mı patlatıyor silahı, kaybedince mi bilemedim ama defolup gitse memnun kalacağız mahallecek. Buzdolabının buz kırma sesleri, tek tük geçen araçların sesleri derken uyumuşum.
Dün Dona Flor'la vedalaştım, ikinci kocasıyla olan maceralarını okumaktan vazgeçtim. Jorge Amado'yu severim ama bu kadar detay, bu kadar gereksiz uzatmaya tahammül edemedim şu sıkıntılı dönemde. Kısmet olursa belki ilerde kaldığım yerden devam ederim. Şimdi elimde Lale'nin Bahçesi'nin hediyesi olan "Bundan Sonra Her Şey Biziz" isimli kitap var ve başlarda olmama rağmen oldukça iyi gidiyor.
Eh, iki satır dedim yazdım da yazdım. Ben kitabıma döneyim, hoşça kalın, evde kalın...
Not: Arşivi karıştırdım da 2 yıl önce bugün Antalya'da kitabımın imza gününü yapmışız. O gün aklımıza gelir miydi acaba eve hapis kalacağımız ve bu belirsizlik. Dileyelim tez bitsin...
Sabah yine banka soyguncusu kıyafetlerimi giyip bu ifadeye benzer o kadar insanla karşılayorumki bir an evvel çekip gitsin corona diye dua ediyorum
YanıtlaSilİstanbul'daki imza gününe griptim gelememiştim. Lale Abladan rica etmiştim o sana imzalatmıştı. Ve biz araya giren rahatsızlık, başka planlar sebebi ile hala görüşemedik Lale Ablayla...ve hala kitabıma kavuşamadım....
YanıtlaSilSağlık olsun, bugünler bitsin kahve günü yapıcaz.
Ev günlerine gelirsek, çom haklısın her şey daha bir görünür oldu eve kapanınca
hafta sonu iyi güzel de hafta içi de becerebilecek miyim bakalım yazmayı, rınrın rınrın... :)
YanıtlaSilApartmanda yaşayınca o sesler bitmiyor. Ben kulak tıkacıyla yatıyorum. Yoksa mümkün değil uyuyamam:)
YanıtlaSil