Benim küçük kaçamak bugün itibarıyle sona erdi, kürkçü dükkanına geri döndüm. Pek güzeldi, pek keyifliydi. Kafam dağıldı, havam değişti, dostları, akrabaları gördüm, pek mutlu oldum, sefam olsun. Bol fotoğraflı postlardan ilki geliyor hazır olun :)
Yola çıkacağım gün hava bana kıyak yaptı, pek güneşli, pek latif idi. Evden biraz fazla erken çıkıp otobüs yazıhanesinde 45 dakika servis beklememi saymazsanız yolculuğa güzel başladım. Ne de olsa anneannemin torunuyum, o da öğlen bineceği otobüs için sabah sekizde otogara gider ve valizinin üstüne oturup beklerdi. Ben valizimi yanıma koyup koltuğa oturdum ve Elif Key'in "Bize İki Çay Söyle" kitabından 60 sayfa okumuştum ki servis geldi. Otobüs yarı yarıya boştu, iki kişilik koltuğa evimin kanepesi gibi yayılıp pek rahat bir yolculuk geçirdim. Yolboyu kavak ağaçları hariç her yere bahar gelmişti, manzaralar seyre değerdi.
Şu arkadaş Çalhan'daki dinlenme tesisinin önünde seyran edip dururdu. Bir kasılma, bir alayiş, bir gurur ki tavrı, tarzı ve kostümüyle ancak Bülenit Fersoy yarışabilir. Kızdırmaktan korktuğum için uzaktan fotoladım, neme lazım, o yüzden biraz titrek çıkmış.
Marmaris'e yaklaşırken görüntüler iyice yeşerip pastoralleşti:
Sonunda indim Marmaris'e, bindiğim taksinin şoförüne gideceğim yerin adresini verirken sitenin adını hatırlayamayınca daha sık gelmemi tavsiye etti :)
Limon ağacına bakarak ve orman havasını koklayarak yorgunluk kahvemi içtikten sonra ormanı teftişe çıktık:
Dikkatli bakarsanız örümcek ağını görebilirsiniz.
Orman gezisini sonlandırıp eve dönerken birtakım özel durumlar peşindeki şu arkadaşlara rastladık :)
Ertesi gün Marmaris sahilde yürüyüşe ve pek sevgili blogger kardeşlerimle topişko bebişlerine ayrılmış harika bir gündü:
Devamı gelecek sayıda :)
Ben 3 ten geriye okudum. Değişir insanın havası ya. Aklım o dolunayda kaldı. Ne iyi etmişsin Leylak Dalı...
YanıtlaSil