Portakal dilimleri sona yaklaştı be blog, alışmıştık doğrusu, yarın son dört dilimi yiyeceğiz ve bir dahaki yıla kadar vedalaşacağız festivalle. Veda yazısını yarına bırakıp bugün izlediğim iki filme geçeyim.
Sabah koştura koştura yetiştiğim film "Başka Sinema" filmlerinden biriydi: "Mucizeler".
İtalya kırsalındaki çiftliklerinde arıcılıkla uğraşan bir ailenin bir yaz boyu yaşadıkları, kızları Gelsomina'nın sosyal hizmet projesi kapsamında evlerine gelen Martin'le tanışması, bir TV yarışmasına katılması gibi olayları konu edinmiş sakin bir film. Bir başyapıt değilse de izlenebilir düzeyde. Yönetmenliğini Alice Rohrwacher'in yaptığı film Cannes'de Büyük Ödül almış. Türkiye'de pek bilinmeyen oyuncularının yanısıra kısa bir süre Monica Bellucci'de filmde arz-ı endam ediyor.
Öğleden sonra izlediğim yapım ise Ulusal Yarışma filmlerinden biri olan, "Saraybosna Film Festivali"nde En İyi Film ödülü almış, yönetmenliğini Erol Mintaş'ın yaptığı "Annemin Şarkısı/Klama Dayika Min" idi.
Güneydoğu'daki köylerinin boşaltılması sonucu İstanbul'a göçen öğretmen Ali ve Annesi Nigar Hanım Tarlabaşında memleketlileriyle, iyi komşuluk ilişkileri içerisinde yaşamaktadırlar. Ancak kentsel dönüşüm kapsamında yaşadıkları mahalle boşaltılınca şehrin ucunda, ruhsuz bir siteye taşınmak zorunda kalırlar. Anne Nigar hanımın memleket özlemi orada depreşir ve huzursuzluğu artar. Oğul ise onu mutlu etmek, sevdiği dengbejin şarkılarını bulmak için çabalar durur. Oğul rolünde Feyyaz Duman'ın, ana rolünde Zübeyde Ronahi'nin nitelikli bir oyun çıkardığı filmi çok sevdim; duru, sade, gereksiz ayrıntılardan kaçılmış, duygulu ve hüzünlü bir filmdi. İzleme fırsatı bulursanız kaçırmayın derim.
Yarın festivalin son gününde görüşmek üzere...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder