.

.
.

4 Ağustos 2013 Pazar

BALKONDA KİM VAR?


Görsel: Buradan

Kadın biraz yorgun kalktı yataktan, özellikle dünkü poşet taşıma ve pişirip taşırma işlerinden dolayı "carpal tunnel sendrom"u azmış, elleri uyuşmuş haldeydi. Takmadı kafaya, bir-iki saate kalmaz açılır diye düşündü, yıllardır onunla yaşamaya alışmıştı. Ufak-tefek sabah işlerini bitirip balkona çıktı. Henüz güneş bu yöne gönül indirmediği için balkon gölgeli ve serindi. İnsan sayısının azlığı hafta sonuna işaret ederken caddeden geçen araçların yoğunluğu "Hadi oradan, yemişim hafta sonunu" der gibiydi. "Vızır, vızır, vızır" diye söylendi, "ben beni bildim bileli bu cadde böyle vızır vızır, huzur yahu huzur". Saksıdaki sebzelere eğildi, biberler hayatından memnun ve bereketli idi, iki güne bir avuç dolusu  topluyorlardı. Cherry domatesler biraz nazlıydı, iki tanesi tamamen küsmüş, kuruyup kalmıştı zaten. "İyilik yaramıyor" diye düşündü, "ne insana, ne bitkiye. Hergün sula, ilgilen, vitamin ver, hatta konuş. O yine bildiğini okuyor. Salacaksın çayıra, Mevlam kayıra". Balkon demirine bağlanmış iplere yapışmış, uzadıkça uzayan ve fil kulağı büyüklüğünde yapraklar çıkaran salatalığın durumu daha feciydi. İkide bir güzel sarı çiçekler açıp, hatta minimal boyutta salatalıklar verip ertesi gün kurutup düşürüyordu. "Hıyar işte ne olacak" çemkirdi saksıya karşı, saksının da umuruydu sanki, yapraklarını bile kımıldatmadı. Kadın kapının yanındaki semizotlarına yöneldi, arap saçını andıran gümrah yapraklarını okşadı, "bitki dediğin böyle olur işte, ekmeden bitecek, almadan verecek". Biraz bencilce bir düşünce geliştirdiği farkedip utandı, "Pardon" dedi balkonun en kalender sebzesine, "densizlik ettim, en çok seni seviyorum inan ki". Diğerleri duyduysa da tepki vermediler ya da içlerinden "Biz sana yapacağımızı biliriz" dediler. 

Kadın tekrar cadde tarafına yöneldi. Sarı elbiseli, kızıl saçlı bir genç kadın yanında beş yaşlarında gösteren bir oğlan çocuğuyla yaklaşıyordu. Çocuk gözüne taktığı güneş gözlüğünün verdiği havayla aradaki yılları dev adımlarıyla atlamış, ergen tavırlarla yürüyordu yolda. Kocaman bir kamyon geçti ana-oğulun hizasından, içi eşya doluydu, birileri taşınıyordu belli ki. Ağaçlara takıldı sonra gözü, "Bu yıl akasya çiçeklerinin petalleri fazla dökülmüyor, en azından içeri girmiyor" diye düşündü biraz şaşırarak, geçen yıl süpürmekle bitirememişti hem balkondan, hem evin içinden. Gerçi hemen balkonun dibindekinin kemirilmiş gibi çirkin bir şekilde budanmasının, bir diğerinin de tamamen kesilmiş olmasının etkisi olabilirdi ya da bu yıl çiçek ve rüzgar geçen yıla göre daha azdı. Burun deliklerine mis gibi bir koku doldu, nerden geldiğini anlamaya çalışırken üst komşunun balkonundan sarkan yeni yıkanmış perdelerini gördü. "Yakında çiçek-ot kalmayacak, deterjan kokusuyla avunacağız galiba" diye derin bir nefes daha aldı. O esnada kullanılmayan yan balkonda yuvalanan tombul güvercinlerden biri karşı komşunun sardunyalarına pike yaptı. Kadıncağız çiçeklerini korumak için saksının çevresini sivri uçlu çöp şişlerle donatmıştı ama güvercin kısmı çöp şiş seviyor olsa gerek ki aldırış etmeden uygun bir nokta bulup konuşlandı ve sardunyaları didiklemeye başladı. Yalnızca çöp şişi değil, ekşiyi de seviyordu galiba güvercinler.

Caddenin karşısındaki restoranın önünde duran dore renkli Vosvos'a yüzünde gülümsemeyle bakmaya başladı kadın, ta çocukluğundan beri Volkswagen arabalara bayılırdı. "Aşk Böceği Hörbi" filmini hatırladı sonra, seyrettiği Seyran Sinemasının bordo kadife perdelerini, pembe ışıklı apliklerini. Neredeyse Yenimahalle'ye, çocukluğuna dönüyordu ki kaldırımın kenarında parketmiş kiralık minibüsün etrafında bir hareketlenme oldu. İki adam ve bir kadın minibüsün cadde yönüne saklanmış, kafalarını kaldırıma doğru uzatmış bakınıyor, adeta saklambaç oynuyorlardı ki daha "ne yapıyor bunlar" diye düşünmeye kalmadan şaşkın şaşkın bakınan bir çocuk göründü aracın arkasından. Üçü birden bağrışarak çocuğun önüne atladılar, çocuğun ödü patladı. "Ebeveyn usulü bir şaka izledik sayın seyirciler" diyerek içeri girdi kadın. "Ben en iyisi yönetmen usulü bir film izleyeyim" ve nicedir aklında olup ihmal ettiği Whoopi Goldberg'in başrolü oynadığı "Mor Yıllar" filmi için monitörün başına oturdu.

6 yorum:

  1. Ben bu anlatımlara bayılıyoruuuum :)
    Mutfak çok hoşuma gitmişti, şimdi dönüp tekrar okudum :)

    YanıtlaSil
  2. Ben bu kadını çok sever oldum. Hep böyle mi yazsan yaaa????

    YanıtlaSil
  3. ."Henüz güneş bu yöne gönül indirmediği için balkon gölgeli ve serindi .. bu nasıl güzel bir cümledir böyle? gönül indirmeyen güneş.. bayıldım bayıldım bu cümle beni aldı götürdü...

    YanıtlaSil
  4. ."Henüz güneş bu yöne gönül indirmediği için balkon gölgeli ve serindi.." bu nasıl güzel bir cümle böyle bayıldım..

    YanıtlaSil
  5. ne güzel bu kadın film izlemeye gitti bize de sokağını öyle güzel anlattı ki,film izlemişiz gibi olduk,
    güzel bir hafta diliyorum sana
    öpücükler

    YanıtlaSil
  6. her bir geçişte resim ve detaylar çok iyi, sanki resim görüyor gibiyim :)

    YanıtlaSil