Bizim yeni yetmeliğimiz şimdikilerle kıyaslanacak olursa çok masum, çok romantik ve çok saftı. Victoria dönemi romanları damga vurmuştu ilk okumalarımıza ve ilk hayallerimize. İlkokul son sınıftayken dayımın nişanlısının elinde görmüş ve deli gibi merak etmiştim "Aşk ve Gurur"u. Akba Yayınları logosu olan beyaz bir kedinin kapağın altından sizi kestiği, ciltli, şömiz kapaklı romanlar çıkarırdı, bu da onlardan biriydi. Utanmış, cesaret edememiştim okumak için istemeye. Böylece o çağın kadınlarıyla ilk tanışmam Elizabeth Bennett değil Jane Eyre sayesinde oldu. Hala kitaplığımda duran, artık yıpranmış koyu mavi ciltli kitap nereden gelmişti eve hatırlamıyorum. Hatırladığım su içer gibi okuduğum ve orta 1. sınıf yarıyıl tatilinde Türkçe ödevi olarak özetleyip götürdüğüm. Böylece Bronte kardeşler hayatıma girdi. Önce Charlotte, sonra Yenimahalle İlçe Halk Kütüphanesi'nde bulup okuduğum "Uğultulu Tepeler" ile Emily. "Uğultulu Tepeler" sadece yazarı Emily Bronte ile değil kahramanı "Heathcliff" ile de tanışmamı sağlamış ve "Mr. Heathcliff" sadece benim değil, tavsiyemle kitabı okuyan pek çok arkadaşımın da beyaz atlı prensi olmuştu (Bay Darcy henüz kahramanlar listemize girmemişti). İki ablasıyla tanıştıktan sonra en küçüklerini ihmal etmek olmazdı değil mi? İsteğim üzerine babam alıp getirmişti Agnes Grey'i. Yine ciltli ve şömiz kapaklı, Hayat Klasikleri'nden çıkmış bir kitaptı. Biraz ruh kapatıcı olsa da severek okumuş ve Anne Bronte ile de hemhâl olarak familyayı tamamlamıştım. Bronte kardeşlerin külliyatını bitirdim sanıyordum ama evvelki yıl basılan "Villette" ile Charlotte'un bir kitabı daha okuduklarım listesine eklenmiş oldu. Geçenlerde biryerlerde Charlotte Bronte'nin günlüklerinin yayınlandığını görür görmez çok merak etmiş ve almaya karar vermiştim. Dün bir kitapçı ziyareti yapıp hem günlükleri, hem de tezgahın üstünde duran ve bana "beni unutmadım umarım" sinyali gönderen Heathcliff'in hatrına "Uğultulu Tepeler"i de aldım. Elimde kitaplarla bir kahve içip dinlenmek için oturduğum pastanede ise sayfalar arasına dalıp epey uzaklara gittim. Ortaokul yıllarıma, çam ve gül kokulu okul bahçesine, sarmaşıkların örttüğü duvarda pencereleri olan sınıfımıza, her gün saat 14.00'de bir kız arkadaşa duyurmak için ıslıkla "El Cordobes"i çalarak pencerenin altından geçen delikanlıya, ıslık sesini duyar duymaz sınıfı dolduran kıkırdamalara, elden ele dolaşan Barbara Cartland, Jane Austen, Bronte kardeşler romanlarına, o ıssız şatolara, 5 çayı saatlerine, ağaçları hışırdatan rüzgarlara olan imrenmelerimize, baharda okul kapısının önüne satıcıların kovalarla getirdiği renk renk lalelere, arka bahçedeki iğde ağacına, altına toplanıp Tayfun'un gitarına şarkılarla eşlik etmemize, dizaltına inen kara önlüklerimiz, örgülü besleme saçlarımız, kalın-kara çoraplarımız ve yoğun disipline rağmen mutlu olmamıza ışınlanıverdim. Rahmetli Hasibe teyzeyi hatırladım sonra, annemin arkadaşını; Uğultulu Tepeler'in filmini görmüştü galiba ve "Hiçkılip diye biri vardı, pek yakışıklıydı" demişti. Onca zamanın cool Heathcliff'i Hiçkılip'e dönüşüp karizmayı çizdirmişti böylece :) Garson hesabı getirip masaya bırakınca güm diye düştüm ışınlandığım paralel evrenden ve kitapları çantama atıp eve doğru yollandım. Şimdi kitapları okuyarak Victoria devrine bir seyahat planlıyorum, ne diyeyim yolum açık olsun...
Benim de çok sevdiğim unutulmaz kitaplar bunlar :)
YanıtlaSilEvet ya, bakalım Charlotte Bronte gizli günlüklerine neler yazmış, okuyup göreceğiz :)
SilSayfanızdaki son posta yorum bıraktım, bakarsanız...
Geçen gün kitap siparişi verirken çok düşündüm bu Charlotte Bronte'nin gizli günlüğünü alıp almamayı sonradan vaz geçtim ama aklım da kaldı yani. Okuyunca yazar mısınız nasılmış, olmazsa sonraki sefere onu da alayım. Bu arada ben de Jane Austen ve Bronte kardeşlerin hayranıyım hatta Jane Eyre'i yeniden okusam bu yakınlarda diye geçiriyordum içimden, bu yazıyı okudum ya Agnes Grey' i de alacağım ilk fırsatta. Sevgiler, iyi okumalar..
YanıtlaSilSelen okur okumaz bilgi vereceğim günlükler hakkında, bu ara Bronte'ler tekrar saha aldılar sanırım, hayırlısı :)
SilOyyy bu nasıl eski kitap kokulu bir yazı böyle. Burnumun direği sızladı. Jane Eyre ve Uğultulu tepeler, Hemen hepsini harçlıklarımla satın aldığım Hayat klasikleri içindeydiler. Hâlâ kitaplığımdalar. Bir daha da görüntüsü o kadar güzel bir kitap grubum olmadı. (Çizgileri aynı yönda dizili) Fekaat, benim üçüncü kardeşten haberim yoktu. Şimdi senden öğrendim.
YanıtlaSilNot: Heathcliff ' i ben sarışın hayal etmiştim doğal olarak o yaşta.
Asucum inan yazarken senin ilgini çekeceğini düşündüm, ne de olsa aynı kuşağız :) Heathcliff'i sarışın düşünemiyorum, bana hep esmer, sert hatlı, siyah saçlı gibi gelmiştir Hiçkılip :)
SilAy ben de çok eskilere gittim, bir de Genç Kızlar romanını hatırladım bu yazıya destek verme baaabında :))
YanıtlaSilGenç Kızlar da efsanedir, uzun süre yabancı yazarın sanmıştık ta sonunda Nihal Yeğinobalı çıkmıştı yazarı, mekan da Arnavutsöy Kız Koleji :)
SilBu yorum yazar tarafından silindi.
SilEvet ya, Vincent Ewing diye de bir yazar ismi uydurmuşlar :))
SilO yıllarda bir kadının bu tarz bir kitap yazması ayıp karşılanacağından Nihal Yeğinobalı yerine Vincent Ewing diye bir yabancı isim uydurup yayınlamışlar. Yazar bir röportajda anlatmıştı :)
SilAh, ne güzel kitaptı. Ben de okumak istedim şimdi yeniden. :)
YanıtlaSilGüzeldi gerçekten, ben keyifle yeniden okuyacağım :)
SilNe güzel kitaplar okumuşsunuz, çok özeniyorum. Keşke ben de ortaokulda klasikleri okumuş olsaydım :)
YanıtlaSilCessie canım, bizim zamanımızda vakit bölecek ne bilgisayar, ne sanal oyunlar, ne doğru dürüst TV vardı, mecburen kitaplara yönlenirdik. Tabii biraz da ilgi alanının oraya yönlenmesi vardı, vakit geçmiş sayılmaz senin için daha okursun üzülme :)
SilSevgiler...
Harkulade yazılar ve blog.
YanıtlaSilArtık ben de varım ve bu akşamki yazımda link paylaşacağım.
Sanal- dost anne.
Oğlak Kızları hoşgeldiniz, ne güzel sözler bunlar çok teşekkür ederim. Sevgiyle...
SilBen sıkı bir Jane Austen'ciydim.Özellikle Mansfield Park/Umut Parkı...Altın Kitapların beyaz şömizye ciltli kitaplarını hatırlıyor musun...Bir de hepimizin evinde mutlaka kağıt keseceği olurdu.
YanıtlaSilKerime Nadirler,Muazzez Tahsin Berkantlar...Bütün evlerin birbirine açık olan kütüphaneleri...Sen ''Paprika'' okudun mu?. Sonra Türkan Şoray'ın oynadığı bir filmi izlerken aaa Paprika demiştim o güççük boyumla:))
Ne güzel olmuş bu yazı, her birimizi kendi geçmişine yolculuk ettirdin.