Ankara'da bol miktarda ateşdikeni çalısı var, sonbaharda meyve vermeye başlıyorlar. Yukarıdaki güvercin öğle yemeğine gelmişti üstgeçit merdivenlerinin yanındakine. Geçerken "Afiyet olsun" dedim, "Eyvallah yenge" dedi.
Öğleden sonramın bir kısmını kitapçılarda ve eski Milli Kütüphane'de geçirdim dün. Bilhassa Kütüphane'de geçen zamanı çok sevdim. Çok uzun zamandır yolum düşmemişti araştırma bölümüne. 1944-46 yılları arasında mimar Paul Bonatz tarafından tasarlanıp inşa edilen bu güzel bina yıllanmış çınarların gölgelediği Kumrular Sokak'ta. Yaklaşık bir saat süreyle ahşap kitap raflarının, oturma yerleri kapitone kırmızı deriden ahşap pufların, ahşap masaların arasında dolanıp kitapların kokusunu içime çektim. Şaşılacak derecede güler yüzlü ve ilgili görevliler aradığım kitabı depodan getirirerek yardımcı oldular bana, işimi tamamladım ve arada bir uğramak niyetiyle ayrıldım kütüphaneden. Yol boyu yaprakları kızarmaya başlamış at kestaneleri ve palamut vermeye başlamış meşeler gördüm, anladım ki Ankara'nın sonbaharı kapıda.
Sonrasında bir sergi gezdim; "Utanç Müzesi" sergisi, iç acıtıcı bir sergiydi, içimde sonsuz bir hüzünle ayrıldım oradan.
Yürümekten yorulan bacaklarımı ve serginin yorduğu ruhumu Nazım Hikmet Kültür Merkezi'nin bahçesinde bir kahve içerek dinlendirdim. Bebek palamut fincanıma arkadaşlık etti, fincanın içindeki enine çizgiler de çok yakında ekvator kuşağını içine alan bir seyahat yapacağımın tüyosunu verdi:)
Bu sabah Akademi Restoran'da bruncha gittik ailecek, öğleden sonra da kızkardeşle bir nikaha katıldık. Çarşı-pazar derken akşam oldu. Hareketli bir hafta sonu böylece bitti. Devamı güzel gelsin...
GÜZEL BİR HAFTA OLSUN İNŞALLAH...
YanıtlaSilŞahane bir hafta diliyorum ablam, kütüphanede ne araştırdın bakiimm?
YanıtlaSilÖpüyorum, Sevi...
Bol gezmeli, bol okumalı güzel haftaların olsun Leylak' cım...
YanıtlaSilAnkara ya doyamadın ablacım.ayrılmak zor olacak galiba :((
YanıtlaSil