Ben biloga uğramamış iken yeşil çayım soğumuş, kitabım güneşten sararmış, buralar ıssız kalmış, leylaklar dökülüp güller ağlamış tarzında firaklı bir açılış yaparak gireyim yazıya:) Nerelerdeydin diye soracak olursanız (e sorun ama ayıp olmasın, hadi bekliyorum sorun) buralardaydım esasen ama biraz meşgul idim, fırsat bulup iki satır attıramadım şu kalbimden temiz sayfalara. Ankara ıhlamur ağaçlarının saldığı mis kokular ve sıcakla hemhal olurken ben de her gün başka bir domestik ve yarı domestik faaliyetle hemhal olmakta idim. Tam da bu satırları yazarken sehpaya çarpan ayağım cam bir vazonun kırılmasına sebep oldu, kısa bir ara verip söylenerek cam kırıklarını toparladım. Bu ara sakarlıkta kendi rekorumu kırmak üzereyim, blogger toplantısındaki düşme sonucu dizimde oluşan mor, maun, akaju ve ekru zemin üzerine minik yeşil puanlı çürük henüz geçmemişken parmaklarımda muhtelif bıçakların sebep olduğu muhtelif kesikler açmaktayım. Kırıp döktüğüm tabak çanağın, devirdiğim öteberininse haddi hesabı yok. Ne diyeyim Allah beterinden korusun.
Efenim yokluğumda yaptıklarıma gelecek olursak; Cuma gününü kendimi telef ederek konuk ağırlamakla geçirdim, Cumartesi günü ise kendim konukluğa gittim. Ayrıca bir kitap bitirdim: "Çok Şekerli Ölüm". Tiyatro oyuncusu Altan Erbulak'ın kızı Ayşe Erbulak'ın yazdığı eğlenceli bir polisiye, yakında serinin ikinci kitabı da çıkacak. Serinin ismi daha da eğlenceli: "Hafiye Karılar". Ardarda okuduğum kallavi kitaplardan sonra araya hafif bir polisiye katmak dinlendirici oldu. Şimdi elimde A.yfer Tunç'un "Meml.eket Hikayeleri" var. Yazarı çok sevmeme rağmen bu kitap bana biraz zorlama gibi geldi, sanki ev ödevi olarak yazılmış gibi bir duygu uyandırdı, yazarın her zamanki tarzından farklı buldum. Tabii bu benim kişisel fikrim, yoksa akıcı bir kitap, sıkmıyor, okuyup kendiniz karar verin.
Dünkü Babalar Günü'nü ise babamla birlikte geçirmek güzel oldu. Sabah kızkardeşin davetiyle açık havada hoş bir brunch yaptık, çamlar, akasyalar, ıhlamurlar altında. Öğleden sonrayı zorunlu bir Ikea alışverişi nedeniyle gürültülü, kalabalık ve kaotik bir AVM ortamında geçirdik. Günün kapanışı ise Behzat amirimin savcı eşinin ölümüne vahlanarak oldu. Yine de Allahtan ümit kesilmez diyor, Behzat'ın derin mafya anasını hortlatan senaristler zevcesini de hortlatır düşüncesiyle teselli buluyoruz.
Uzakta olduğum günlerin hesabını verebilmişimdir umarım, bugün ise önce kendimi ayılttım sonra da imamı bayılttım. Sıra geldi arkadaş ziyaretine, cümleten iyi haftalar diler ve huzurdan ayrılırım...
Yine teğet geçmişiz seni. Biz de oradaydık. Ama geç saatte.
YanıtlaSilÖzlettin kendini Leylak dalı alışmışım hergün yazılarını okumaya :)Hoşgeldin. sevgiler...
YanıtlaSilYoğun bir hafta olmuş Leylak Dalı. Bazen oluyor sakarlıklar canıımmm :)))
YanıtlaSilİyi haftalar.
Geçmiş olsun Leylak' cım, aman dikkat et. Bu sıcakta kırık mırık çekilmez:(
YanıtlaSilEve ilk taşındığımız zaman geldi bir anda gözümün önüne.
YanıtlaSilBen sürekli bir şeyler deviriyorum, kırıyorum. İkea'ya gidip onu da mı alsak, bunu nereye koysak modunda geziyoruz falan:)
O kırılmalar iyidir nazar varsa çıkar gider:)(bkz: züğürt tesellisi)
Ankara'da ıhlamurlar açtı da ben makale hazırlamaktan hiç göremedim ki :(
keloglan masallarina benzettim yazinin girisini :)
YanıtlaSilmasal tadinda bir yazi olmus, o keyifle okudum :))
Geçmiş olsun ablacım, bu vazo son olur inşallah...
YanıtlaSilSevi
buralardan okuyup üfledim sana;) bende iki gün önce iş yerinin turnikesini öptüm sol diz kapağım yeşil-mor-kırmızı uyumuyla üstelik mini etekle iğrençliği ifşa ederek dolanıyorum:)))
YanıtlaSilsanırım sıcak bünye kontrol mekanizmamızı sarstı:)