Bir haftalık ev hapsimi güneşi ve ılık havayı görünce sonlandırıp şeytanın bacağını kırdım bugün. Birkaç gün önce biletini aldığım bale gösterisini izlemek üzere düştüm yollara. Erken gittiğim için öncesinde Opera binasının yan tarafındaki alışveriş merkezine girdim. Balık reyonunda bakınırken önümdeki yaşlıca adam çipura almak için girişimde bulunuyordu. Önce küçüklerinden tarttırdı, miktarı istediğinden fazla gelince vazgeçip büyüklere yöneldi. İki tane seçti, görevli tarttı, 770 gram geldi. Adam fazla buldu 70 gramını, illa 700 gram olsun diye ısrar etti. Görevli kızgın ama ses edemiyor, boy boy balıklar teraziye kondu kaldırıldı, bir türlü 700 gram tutturulamadı. 15 dakika adamın keyfinin çatmasını bekledik, sonunda 70 gram eksik bulunmadığı gibi 100 gram fazla oldu, 870 gram balığı aldı gitti de biz de "oh" dedik. Balıkları eşime emanet edip ben arkadaşımla "Notre Dame'ın Kamburu" balesini izlemek üzere salondaki yerimi aldım. Her zaman olduğu gibi koltuk arkadaşım ilginç bir tipti. Asla bir gösterimde normal bir şahıs düşmez yanıma. İrikıyım bir beydi yanıma oturan, birinci perde boyunca 10'ar dakika arayla cep telefonunu çıkarıp kontrol etti. Ara verilir verilmez de kucağına bir laptop yerleştirip açtı. Şaşkınlıktan faltaşı gibi açılmış gözlerimle baktığım ekranda "Notre Dame'ın Kamburu"nun konusunu araştırdığını gördüm. A be adamcağız madem bilmiyorsun şuna gelmeden evvel baksan olmaz mıydı, aleme laptop gösterisi mi yapıyorsun. Ne olmuş yani senin laptopun varsa benim de masaüstü bilgisayarım var. Nam olsun diye önümüzdeki gösteriye kasasıyla, monitörüyle söküp getirmezsem. Fişini de en çok elektrik aldığım izleyicinin burnuna takar maillerime bakarım.
Baleye gelince; gerçekten müziğiyle, koreografisiyle, dekoruyla, kostümüyle harikaydı. Balerinler ve baletler çok başarılıydı. 2 saat boyunca bir renk, ışık ve dans şöleni yaşadık. Gösteri sona erdiğinde herkes çılgınca alkışlarken yanımdaki laptoplu amca tek bir alkış bile yapmadan lök gibi oturdu koltuğunda. Şeytanlar ikinci yarı boyunca fermuarını açıp kapadığı laptop çantasını kafasına geçir dedi.
İşte böyle sevgili kârilerim, bu Cumartesi güzel bir Cumartesi'ydi. Sabah sürpriz bir kargoyla gelen hediyelerim, başladığım yeni kitap, gökte parlayan güneş ve öğleden sonraki bale gösterisi hafta sonuma keyif kattı. aynı performansı gelecek Cumartesi'lerden de bekliyor, huzurlarınızdan ayrılırken sevgilerimi üflüyorum...
Kimi sakız çiğner, kimi koltuğu tekmeler, kimi yeni aldığı parfümü yanındakine fıslatır, koklatır... ben de bunlar yüzünden konuya odaklanamam, her seferinde sinir olup çıkarım. bu insanlar toplulukta ne yapacağını ne zaman öğrenecek acaba.
YanıtlaSilHülya,
YanıtlaSilSorma ve bunlardan mutlaka biri ya benim tam yanımda ya da önümde oturur, bıktım yeminle:))
Uff, bale gerçekten muhteşem görünüyor, fotoğraflar harika ablam; deklanşöre basan parmağına sağlık, benim canım...
YanıtlaSilSevi
Laptoplu ve balıkçıdaki beyefendileri saymazsak öylesine hoş bir gösteri seyretmişsiniz,içiniz ısınmıştır.Sevgiler,Leylak Dalı'm...
YanıtlaSilNehire,
YanıtlaSilEvet o ufak pürüzleri saymazsak gerçekten çok güzel bir gösteri seyrettim, için hem nasıl ısındı:))
Sevgiyle...
Sevi,
YanıtlaSilÇok güzel bir baleydi, keşke izleyebilseydin.
Sabah annenle yazıştım, biraz grip gibiyim ve boğazım kötü, bana sana da tavsiye ettiği nişastalı içeceği önerdi ama ne yazık ki diyetteyim yapamadım:))
Bu kırıklık ve boğaz ağrısı güzel havada eve kapattı beni ya alacağı olsun, ilahi kommedyaaa:))
Öpüyorum seni...
upps, aaah, über güzel bir içecektir o. bir fincandan bir şey olmaz yahuuu...
YanıtlaSilTam atlattın atlatıcan derken, olmadı, rahat bırakmadı körolmıyasıca hastalık, desene...
Acil şifalar diliyorum ve öpüyorum ben de, kahve fincanı ağazlım...