Bu mim sevgili Müge bacımdan paslandı bana. Konu "Anılarınızla, anılarınızın değeriyle ve onları yüklediğiniz eşyalarla ilgili bir yazı" olarak belirlenmiş. Bir mimden ziyade bir içdöküm gibi geldiği için keyifle yazmaya karar verdim. Lakin şu anda geçici olarak içinde bulunduğum ev anne-baba evim olduğu için her köşesi anılarla dolu, yazsam bu post bitmez. O nedenle kendi evimi ve eşyalarımı düşündüm İlk aklıma gelen fotoğraftaki tahta koltuk oldu. Kendimi bildiğim ilk andan beri bu tahta koltuklar hep hayatımda oldu. O zamanlar doğal ahşaptı ve üstü cilalıydı. Anılarımda hep mutlulukla hatırladığım bahçeye açılan minik evimizde, oturduğumuz odada dururdu. Annem sevgiyle bahsederdi onlardan; yeni evli bir çiftken, evlerini ilk kurduklarında doğru dürüst oturacak bir sandalyeleri bile olmadığını, sonra bu koltukları aldıklarını ve onları çok sevdiğini söylerdi. Kimileyin o zaman gözüme bir orman gibi görünen, yıllar sonra o evi arayıp bulduğumda küçüklüğüyle hayal kırıklığına uğratan bahçeye çıkarılırdı ılık yaz gecelerinde oturmak için. Beni o zaman çok korkutup şimdi hatırladıkça güldüren bir anının kahramanlarından biri olmuşlardı bahçeye çıkarıldıkları bir günde. İlkokula yeni başlayacaktım, çok güzel bir yaz gecesiydi, yemek bahçede yenmiş ve ortalığa yemek sonrası rehaveti çökmüştü. Yıldızlarla dolu gökyüzünü ve içerdeki, babamın niyeyse "mısır makinesi" diye isim taktığı, tepesine sık sık yumruk vurulması gereken radyodan yükselen şarkıları hatırlıyorum. Bir ara içeri girdim, tekrar bahçeye çıkmak için kapıya geldiğimde babamın koltuğunda minik parlak karelere ayrılmış garip bir yaratığın oturduğunu görüp dehşete kapıldım. Attığım korku dolu çığlıkla koltuktan fırlayan garip yaratığın babam olduğunu farkettiğimde ise bu defa o parçaların dağılıp döküleceğini ve babamın yokolacağını düşünerek bir çığlık daha çıktı boğazımdan. Işık yanan yan odadan koşup gelen annem ve bahçeden nasıl geldiğini bilemeyen babam beni sakinleştirdiklerinde olay anlaşıldı. Annemin ışığını yaktığı odanın penceresinde asılı el örgüsü perdenin kare kare deseni babamın üstüne yansımış ve ben çocuk aklımla bir dehşet senaryosu yazıvermiştim. Bu anı ne zaman hatırlasam kahkahalarımı tutamam ve hep merak ederim perdenin üstündeki gül desenleri de babamın üzerine aksetmiş miydi acaba?
O koltuklar sonraki yıllarda taşındığımız evlere de bizimle birlikte geldiler. Bir tanesi benim ortaokul yıllarında çalışma koltuğum oldu, babam üstüne portatif olarak takılıp çıkarılabilen sunta bir masa yapmıştı, kollarına yerleştirir ders çalışır, sıkıldığım zamanlarda da üzerine yazılar yazar, resimler çizerdim. Öyle bir zaman geldi ki masanın üstünde en ufak boş yer kalmadı, babam çareyi koltuğu ve masayı siyaha boyamakta buldu. Ben yinede yazıp çizmeye devam ettim, başkaları görmüyordu ama ben biliyordum ya.
Ailem şu anda içinde bulunduğum eve taşınınca koltuklar ıskartaya çıktı, gerekince kullanılmak üzere katlanıp balkona kaldırıldı ama ben bir tanesini alıkoyup odama yerleştirdim. Ayçiçeği desenli bir minderle perdelerime ve yastıklarıma uyum sağlayıp kurumlu kurumlu bir köşeye yerleşti ikbale ermiş cariye hesabı ve evlenene kadar da o köşeden kıpırdamadı. Ben evden gelinliğimle ayrılırken de yanına bir arkadaşını alarak bana eşlik etti, hala benimle ve ne kadar eskirse eskisin onlardan ayrılmaya niyetim yok. Baktıkça annemi, o koltuklara sahip olmanın ona verdiği heyecanı, bahçeli minik evimizi, üzerinde uykusuz gecelerimin izi olan okul yıllarımı ve daha pek çok anıyı canlandırıyorum gözlerimde. Onlar benim bunca yıllık yaşamımın şahidiydiler, bundan sonra olmaya da devam edecekler diyerek Yılmaz Odabaşı'nın dizeleriyle bitireyim.
O koltuklar sonraki yıllarda taşındığımız evlere de bizimle birlikte geldiler. Bir tanesi benim ortaokul yıllarında çalışma koltuğum oldu, babam üstüne portatif olarak takılıp çıkarılabilen sunta bir masa yapmıştı, kollarına yerleştirir ders çalışır, sıkıldığım zamanlarda da üzerine yazılar yazar, resimler çizerdim. Öyle bir zaman geldi ki masanın üstünde en ufak boş yer kalmadı, babam çareyi koltuğu ve masayı siyaha boyamakta buldu. Ben yinede yazıp çizmeye devam ettim, başkaları görmüyordu ama ben biliyordum ya.
Ailem şu anda içinde bulunduğum eve taşınınca koltuklar ıskartaya çıktı, gerekince kullanılmak üzere katlanıp balkona kaldırıldı ama ben bir tanesini alıkoyup odama yerleştirdim. Ayçiçeği desenli bir minderle perdelerime ve yastıklarıma uyum sağlayıp kurumlu kurumlu bir köşeye yerleşti ikbale ermiş cariye hesabı ve evlenene kadar da o köşeden kıpırdamadı. Ben evden gelinliğimle ayrılırken de yanına bir arkadaşını alarak bana eşlik etti, hala benimle ve ne kadar eskirse eskisin onlardan ayrılmaya niyetim yok. Baktıkça annemi, o koltuklara sahip olmanın ona verdiği heyecanı, bahçeli minik evimizi, üzerinde uykusuz gecelerimin izi olan okul yıllarımı ve daha pek çok anıyı canlandırıyorum gözlerimde. Onlar benim bunca yıllık yaşamımın şahidiydiler, bundan sonra olmaya da devam edecekler diyerek Yılmaz Odabaşı'nın dizeleriyle bitireyim.
"........
kendini bir bıçak gibi ışıyan yeni güne bağışla
yürü, arkana bakma ama umursa
bazen anılara en çok yakışan elbise
birkaç damla gözyaşıdır, unutma..."*
kendini bir bıçak gibi ışıyan yeni güne bağışla
yürü, arkana bakma ama umursa
bazen anılara en çok yakışan elbise
birkaç damla gözyaşıdır, unutma..."*
Sanırım bu koltuk Yeni Mahalledeki evinizden yadigar.Dilerim çok çok uzun yıllar yine size eşlik eder.Sevgiler....
YanıtlaSilAnılarımıza bunca değer verirken bire bir şahitleri eşyaları nasıl yok sayabiliriz ki.
YanıtlaSilAnnenin yıllarca üzerinde oturduğu koltuk. Ondan değerli ne olabilir ki.
Hüzünle karışık bir zevkle okudum.
Bu anlamlı mim nasıl reddedilir...
Kaldı ki mimlerle ilgili bir sıkıntım hiç olmadı.
İyi Pazarlar Leylak' cım...
Leylak bacım... hayretler içinde kalarak okudum yazını. Neden? çünkü benzer bir portatif sunta çalışma masasından benim babam da yapmıştı! bu biir..
YanıtlaSilBen de çalışırken üzerine yazar dururdum! bu ikii..
Benzer bir sandalye de vardı; ve hâlâ bizim evde duran! bu da üüç..
Pes diyorum.. hatta pesss...
:)
Bunlar bir yana çok da hoş bir yazı olmuş; anılarına sağlık :)
'kendini bir bıçak gibi ışıyan yeni güne bağışla
YanıtlaSilyürü, arkana bakma ama umursa
bazen anılara en çok yakışan elbise
birkaç damla gözyaşıdır, unutma..."*yılmaz odabaşının bu güzel dizelerini paylaştığınız için için teşekkürler...ama beni çocukluk,gençlik anılarımı düşünmeme yol açan bu harika anlatım ve anılarınızı paylaşımınız için çook teşekkür ederim, büyük bir zevkle ve soluksuz okudum...yüreğinize sağlık,sevgiler...
Sevgili Mehtap,
YanıtlaSilBen de çok teşekkür ederim güzel yorumunuz için.
Şiirse gerçekten yüreğe dokunuyor değil mi:)
Mügecim,
YanıtlaSilPes ki ne pes hakikaten.
Acaba bu bacılık durumu gerçek olabilir mi:))))
Sayende hatırladım o güzel anıları, asıl sen sağol, sevgiler...
Asucum,
YanıtlaSilSağol.
Kimbilir sen ne güzel şeyler bulup çıkaracaksın mazi sandığından, merakla bekliyorum.
Sevgiyle...
Sevgili Minik,
YanıtlaSilEvet ben ilk Yenimahalle'de net hatırlıyorum ama öncesi de var, anne-babamın ilk evlilik yıllarından kalma.
Eşlik etmesi konusunuda elimden geleni yapıyorum inanın, aslında epey eskidi ama kıyamıyorum işte:)
Sevgiler...
Nurşen'cim..ne güzel bir yazı olmuş yahuuu..çoook severek okudum...
YanıtlaSilNefiscim, sağol canım benim. Sen de biraz daha sık yazsan...
YanıtlaSilSevgili Leylak Dalı; rahmetli babamın udu, cümbüşü, rahmetli babaannemin kolla çevrilen dikiş makinesi, 91 yaşındaki anneannemin 70 küsur senelik içi meyve resimli ve metal içine cam sıkıştırılmış çay tepsisi..ve daha nicesi..Benim evimdeler şu anda. Anıya benim gibi değer veren insanlar olduğunu bilmek çok güzel inanın. Herşey biraz küf kokmalı, çok gıcır şeyler makbul değil benim için. Sizi anlıyorum..Harikasınız..
YanıtlaSilAslında üzerine zamanı kazımışsınız,boyasanızda altındaki anılar kafadan silinmiyor işte...
YanıtlaSilKimbilir kaç tozunu aldı anneniz ve kimbilir kaç kez soluk aldı üstünde.
Güzel kokulu,güzel bir anıydı...
Ayrıca mimi yerine getirdim.
Yazıyı yazdıktan sonra hemen tiyatroya gittim o nedenle buralara ancak şimdi dönebildim...
sevgiler
sen bir anı kolleksiyoncususun...Ben sizin kamp maceralrınızı hala hatırlayıp gülüyorum...Ama teknolojik kadın olacağın ta o zamanlardan belliymiş babanı dijital parçalara ayırmışsın ta o zaman...
YanıtlaSilMimi yazıcam ama şöle keyif keyif yazayım sıkıştırmyayım diye bu gün yazmadım... Filmi izledim bus abah.
ÖPTÜMM
Lalecim,
YanıtlaSilMim yazını sabırsızlıkla beklemekteyim..
Sevgili Balkahve,
YanıtlaSilSayfana da yazdığım gibi senin mim yazın çok etkiledi beni, sağolasın. Hoş birmimidi bizi geçmişe döndürdüğü için, iyi ki anılar var hayatımızda ve hiç eksilmesinler dilerim...
Sevgili Lezzetli Somunlar,
YanıtlaSilHaklısınız, anılara değer veren insanları tanımak güzel. Haydi bir mim yazısı da sizden alalım öyleyse, kimbilir neler çıkar.
Sevgiyle...
dün sabah okudum yazını,ama bir sorun vardı yorum yazamadım.
YanıtlaSilyazını okurken gözlerim yaşla doldu.ailenle ilgili anılarını anlatırken yoğun bir özlem duygusu geçiyor yazından bana.öyle bir garip ettin dün sabah beni.
neyse mimi aldım,en kısa zamanda yazmaya çalışırım.neden bahsetsem diye düşünüyorum.