Bol hareketli bir haftayı geride bırakırken haftanın son günü aksilikle başladı. Kargalar kahvaltısını etmemişti ki klozetin musluğu greve gitti. "Kapanmıyorum arkadaş, keyif benim değil mi, var mı diyeceğiniz?" diye çemkirdi. Ellerim kızarana kadar çevirsem de Nuh dedi, peygamber demedi. Ee akan yalnızca su değil, ki o da önemli bir mevzu ama bizim cüzdandaki paralar da klozetin derinliklerinde kaybolmakta idiler. Kocam Bey girdi devreye, o yalnızca ellerini değil İngiltere asilzadesi anahtarları, torlayan vidaları, ker ker petenleri, pen pen penseleri de devreye soktu ama yok, akıyor da akıyor, biz başında bakıyor da bakıyor. Vanayı kapattık çaresiz ama bu sefer de gün boyu susuz kalacağız. Tekrar giriştik işe, bir şekilde kullanılamaz hale getirip kestik suyu. Kısacası greve giden musluğa lokavt ilan ettik. Pazar günü tamirci çağırmak da mümkün değil, aile içi hallettik, birkaç saat sonra oğlum gelip yepisyeni bir tane taktı, eskisi de inatlaştığıyla kaldı, adamı böyle yaparlar işte (musluğa verilen paraları ve harcanan işgücünü gündeme getirmiyorum, aman kulağına gitmesin 😀).
Günün ikinci vukuatı olarak 1973'ten bu yana aile evimizde ikamet edip çay-kahve içiminde kullanılan Kıbrıs menşeli kupalardan birini kırdım. Bunun üçüncüsü de gelir diyordum ama ikide kaldık, hayırlısı...
Geçen hafta bir aya yetecek kadar etkinlik içinde geçti. Bir önceki Cumartesi kız kardeşle rutin Ankara turlarımızdan birini yapmaya niyet ettik. Ulus'u seçtik bu kez, bazı yerlerin yenilenip restore edildiğini duymuştuk ama değişen pek fazla bir şey göremedik. Heykelin olduğu alan elden geçmiş, birtakım bitkilerle yeşillendirilmiş, Ulus İşhanı'nın da dış cephesi boyanmıştı, iç avlular ise eski hamam, eski tas pasaklılığında devam ediyordu. Belki zamanla başka değişiklikler de yapılacaktır. Benim çocukluğumda annemler Kızılay'dan çekinir, alışveriş için daha ucuz diye Ulus'a gelirlerdi. Şimdi işler değişmiş, bir simit almak istedim Heykel'in oradaki simitçi dükkanından 12 lira dediler, bari gidip Kızılay'da yiyeyim, daha ucuzdur dedim 😃
Baktık göze çarpan bir değişiklik yok yönümüzü İş Bankası Müzesi'nin arkalarına çevirdik, "Hazine Müzesi" yazan bir tabela görünce gezmek istedik ama kapalı imiş. Ayaklarımız bizi Hacı Bayram tarafına yönlendirdi, türlü çeşit dini malzeme satılan bir çarşının içine düştük. Epey oyalandık her türden insanın bulunduğu, kimsenin kimseyle ilgilenmediği çarşıda. Magnet ve ayraç satın alıp üst katta gördüğümüz bir kafeye konuşlandık. Hayli güzel dekorasyonu olan, iki tatlı genç kızın hizmet verdiği mekanda çok şık bir sunumla kahve içtik. Gidiş gelişlerimizde oturacak düzgün bir mekan bulamadığımız Ulus'a bir daha yolumuz düştüğünde buraya gelmeye karar verip ayrıldık.
Söz konusu çarşıda bir esansçı dükkanının vitrini
Hacı Bayram'ın meşhur dönercisini es geçerek Hâl civarındaki fırından ekmek alıp yürüyerek eve döndük. Her ikimiz de bu ilginç rotadan memnun kaldık.
Pazartesi günü pandemi yüzünden uzun süredir görmediğim iki arkadaşımla buluştum, denizsiz Ankara'da Route'un havuzuna bakarak sohbet ettik 😊
Bu yaz ilginç bir şekilde Blog ve İnstagram sayesinde edindiğim dostlarla buluşma yazı oldu. Kimiyle daha önceden yüzyüze tanıştığım, kimiyle ilk kez görüştüğüm arkadaşlarım yaz aylarıma güzellik kattılar. Blog sayesinden tanıdığım ama seçilmiş kız kardeş kontenjanına aldığım Bilge'nin annesi ise Ankara'daki demirbaşım benim, görüşemezsek telefonlaşırız. Salı günü önce onunla buluşup kahve içtik. İlginçtir ki kahve içtiğimiz mekanda bir başka Instagram dostuna rastladık. Daha doğrusu o bizi görüp geldi, kısa ama keyifli bir sohbet ettik. Sonrasında ise bir başka blog dostu ile buluşma vardı, artık yazmadığı blogunu çok severek takip ettiğim sevgili Qunegond. Ankara'da açılacak bir fotoğraf sergisi için başkentimize gelecekti ve ben bundan dolayı çok mutlu idim.
Qune ile buluşup sergi açılacak mekanı da ziyaret ettik, bir alt salondaki "Sinemanın Büyüsü" sergisine de bir göz atmayı ihmal etmedik.
Qune'nin bulunduğu atölyenin sergisinin adı "Haksızlık" idi. Aşağıdakiler onun standından:
Bunlar da 6 Şubat depremi anısına:
Ertesi gün yine Qune ile bir kahve içip yemek yedikten sonra onu istasyona yolcu edip kendim de Ankara sokaklarındaki duvar resimlerine baka baka eve döndüm.
Hasılı güzel bir haftaydı, gelecek haftalardan da aynı performansı bekliyorum. Kalın sağlıcakla...
Musluğun kendisini fışkiye ilan etmesini saymazsak, güzel verimli bir hafta olmuş gibi. O da nazar boncuğu dursun. :))
YanıtlaSilaman boş verin öğretmenim ya, musluktur bozulur, keyfiniz bozulmasın :)
YanıtlaSil6 şubat depremi anısına olan eseri çok beğendim bu arada
Tesisat işinden anlayan oğlan çocuğu ? Çok etkilendim.
YanıtlaSilNe tatlı olmuş buluşmalar :) Benim bile içim ısındı. Güzel bir hafta diliyorum .
Duvar resimlerine bayılıyorum. Keşke her boşluk bu resimlerle dolsa, belediye desteklese, yapana hem boya verse hem de ücret ödese. Tüm mahalleler turistik mekana döner . Bahsettiğiniz gibi yine gençlerin işlettiği minik cafeler, Sergi alanları olsa bol bol herkes kendi işini , resimlerini fotoğraflarını ya da performanslarını sergileyebilse. DAha görünür olunup, daha çok halkla iç içe olsa. Haksızlık fotoğraflarını çok beğendim. Adıyla fotoğraflar çok anlamlı.
YanıtlaSil