Ankara'ya geleli 17 gün oldu, ne naneleri kurutabildim, ne gönlümü avutabildim 😂 Gönül avutma kısmını kafiye olsun diye yazdım ama nane kurutma meselesi doğru. Kuzenin yayladaki bahçesinden taze taze topladığım ilaç ve hormon değmemiş naneleri gelir gelmez serdim gölge bir köşeye ama Kaygusuz Abdal'ın kazı hesabı "40 gün oldu kaynatırım kaynamaz". Bugüne kadar Ankara'da yazın-hatta kışın-serdiğim her şey taş çatlasa 5 günde kururdu, biz yanlışlıkla başka bir şehre geldik sanırım 😀 Aptallaştı güzelim naneler, ne taze-ne kuru elastiki bir şekilde arafta bekleyip durur. Hoş biz kuruduk mu ki naneler kurusun, gökyüzü tüm su deposunu Haziran ayı için stoklamış. Geldik geleli tek bir defa güneş gördük gün boyu, geri kalan günler yağıyor da yağıyor, seller akıyor da akıyor. Arap kızı desek ırk ayrımcı olacağız, tüm renkten insanlar camlardan bakıyor da bakıyor diyelim bari. Kırk yıllık Kani olmasa da Yani, kırk yıllık maniyi oldurduk işte 😀
Bu kadar çok ve yoğun yağıp ortalığı perişan etmese yağmur doğayı canlandırdı, yeşiller yemyeşil oldu, toz toprak yıkanıp aktı. Güller şahaneydi ama yavaş yavaş geçiyorlar. Geçen defa C'ciğim yeterli bulmadı koyduğum gülleri, bu kez onun için fotoğrafladım önüme geleni:
Cep telefonu ve ışık nedeniyle yeterince net olmuyor ama makineyi yanımda taşımaktan vaz geçtim bir süredir.
Dün kız kardeşle buluştuk, havadan su düşmediği anlarda sokağa atıyoruz kendimizi. Önce yeni açılmış bir Kore cafesine gidip kendimize Kore tatlısı ve tuzlusu, daha doğrusu pirinçlisi ve yosunlusu ikram ettik. "Gimbap" denilen yosunlu, ton balıklı ve pirinçli üçgen benim damak tadıma çok uymasa da yenilebilir düzeydeydi, Uzak Doğu mutfağını çok seven kardeşim bayıldı. Soslu pirinç keklerini ikimiz de yiyemedik, zira çok yapışkan bir şeydi, itinayla koruduğum diş köprülerime veda etme sebebim olabilirdi. Lakin en sona bıraktığımız içi sarı ve kırmızı fasulye dolgulu, dondurma ile ikram edilen balık formlu "Bung-Eo-Bbang" tatlısı fazlasıyla güzeldi. Sadece onu yemek için gidilebilir. Mekan çok şık ve sevimli idi, çalışan Koreli genç hanımlar da sempatik ve güler yüzlü:
Cafe sonrası baktık yağmurun henüz yağma niyeti yok, Sıhhiye tarafına bir göz atalım dedik. 8 aylık aralar verince her gelişimde yepyeni şeyler karşılıyor beni şehirde. Bu defa da eski Sağlık Bakanlığı binası Valilik olmuş, çevre düzenlemesi yapılmış, artık ön cephesi geçişlere kapalı. Sanırım buna bağlı olarak bitişikteki Abdi İpekçi Parkı da restorasyondan geçip düzenlenmiş, paklanmış, iyi olmuş. Son hali pek döküktü zira. Üniversite yıllarımda parkın yerinde bir Benzinlik, zabıta binaları ve zabıtanın kantini vardı. Arada uğrar, hesaplı fiyata bir şeyler düşürürdük o kantinden.
Heykeltraş Metin Yurdanur'un 1979 yılında yaptığı "Eller" heykeli, parkın simgesi. O da bakımdan geçip temizlenmiş, hatta okuduğuma göre bizzat heykeltraşın kendisi de katkıda bulunmuş yenilemeye
Bu da parktan, eskiden soldaki ağacın olduğu adacıkta çok şirin bir çay bahçesi vardı. Çok kısa sürdü yaşantısı, keşke hala dursaydı, serin, suların şırıldadığı, ağaç altı masalarda çay içmek çok keyifli olurdu, zamanında denemiştim, biliyorum
Geldiğimizden beri caddeyi ırmağa çeviren üçüncü yağış bu, doluyla karışık şiddetli bir yağmurdu. Biz bu yağışlara Antalya'dan alışığız ama orada toprak anında çeker suyu, genelde seraları vurur şiddetli yağmur. Ankara'da ise altyapı yetersiz ve giderek nüfusun artmasıyla daha da yetersiz kalıyor. Asfaltın altına gömülen dereler intikam alıyor zannımca. O gün çok berbatmış, insanlar arabalarıyla suların içinde kalmışlar, yarı bellerine kadar ırmağa dönmüş asfaltın içinde kurtarılmayı bekliyorlardı.
Olgunluk çağının sonlarına yaklaşıp yavaştan demansı başlayan apartmanımız sürekli sinyal veriyor. Antalya'dan geldiğimizde boruların sızıntı yaptığını, alt kata akma olduğunu öğrendik. Her yer pas içindeydi, yılların madeni borularının da bir dayanma gücü var haliyle. Sonunda bir usta bulundu, önce bizim cephenin boruları değişip su saatlerine bağlantı yapılacak, sonra da usta bizim eve girip tüm boruları yenileriyle değiştirecek. Bir "Kolay gelsin"inizi alırım pek kolay olmayacaksa da...
Su ile başlayıp, su ile sonlanan yazı :) çok ilginçti. Bu sene iklim krizinin sinyalleri ülkede her yeri vurdu. Dairedeki su borusu sorunu için kolay gelsin diyorum size. Kolaycacık bitsin inşallah.
YanıtlaSilHakikaten sulu bir yazı olmuş ;)) Şu an su borularının değişme gürültüsü arasında yazıyor ve bugün bitmesini diliyorum. Çok sevgiler...
SilKolay gelsin Leylak Dalı'cığım, hızla zahmetsizce bitsin...
YanıtlaSilGüllere bayıldım :)) Ha şöyleeee, minicik bir gülle geçiştiremezsiniz efenim koca bir Haziran'ı! Ben de kavuniçi gül peşindeyim iki gündür, tam mevsimi, goncalarım açmak üzere, heyecanla bekliyorum..
Kore tatlılarını göremediğimize göre pek de güzel değiller miydi acaba? Hiç "ünlü kore tatlısı" duymadım valla bilemedim :)))) Ankara'ya da şaşırdım, kırkikindileri ünlüdür ama mevsimi değil, hakikaten tuhaf! Mevsimler 1 ay kaydı gibi geliyor bana bir süredir ama....?
Güller gerçekten nefisti ama yeterince çekemedim, tam telefonu çıkarıyorum bahçede biri beliriyor, elalemin evini çekiyor gibi oluyor vaz geçiyorum, bunlarla idare et artık. Umut'un kreşinin civarından çektim çoğunu. O semte çok bahçeli, çok güllü. Kore tatlılarından o bing bong gibi ismi olan güzeldi, kahvesinin de iyi olduğu söyleniyor, bir kez daha gidebiliriz yani. İki gündür güneş var, sanırım yağmuru yolladık artık...
SilAnkara artık bir bozkır kenti olmaktan çok sıkıldı bence, biraz da farklı iklimlerin Ankara'sı olayım diye düşünüyor olmalı "gaam" :)) (Hamiş; rahmetli dedem derdi "gaam" diye, "ellaam"ın Ankaracası :)))
YanıtlaSilGerçekten Mimozacığım, bu nedir yahu, çimlendik. "Gaam"ı hiç duymamıştım, iyi oldu yazdığın, Niğde civarında da "Hazaaar" derler :)
SilHer yerde yağmur var, bizdeki ilginçlik elbette çarpık yapılaşma yüzünden yokuş aşağı olan üst kesimlerin bile sular altında kalabiliyor olması. Düzdeki sanayi sitesinin içinde tekneyle dolaşan usta videosu da oskarlık elbette :)
YanıtlaSilKolay gelsin:)
Çarpık yapılaşma nerede yok ki, birkaç yıl önce projesini eski başkanımızın çizdiği alt geçitte insanlar boğulmuştu. Sanırım yağmur ya bitti, ya bir süre ara verdi. İki gündür yaz modundayız.
Silkolay gelsin örtmenim :) Ankara'nın yağmuru, nemi eksik değil bu ara. Benim de içime fenalık verdi kurumayan çamaşırlar :P
YanıtlaSilSağol Şulecim, şu an içerde borular değişiyor ve ben kederle bitiminde nasıl temizleyeceğimi düşünüyorum. Üç gündür aynı temizliği yapmaktan her yanım tutuldu. Neyse iki gündür hava güneşli...
SilBu yıl iklim krizini yaşamayan kalmadı! Toprak suya doydu, hatta taştı, her yer sel oldu. Diğer yandan, tozu, pası aldı. Yeşillikleri parlattı, çiçekleri coşturdu. Güller ne hoş. İyi ki zerafetini halâ koruyan semtlerimiz var. Zira, Ankara’nın da İstanbul gibi kaotik bir hale gelmesine çok üzülürüm. Evde tadilat işleri zorlu, sıkıcı süreçler.. tez başlasın, tez bitsin o zaman. Şimdiden kolay gelsin. Yağ gibi aksın.. Sevgiler, selamlar Nurşen hocam.
YanıtlaSilBu arada ben “izler ve yansımalar” Esin. I pad’ten girince niyese ‘adsız’ çıkıyorum. 😎😏🙋♀️🌺
Bazen oluyor öyle Esin Hanım, internet alemine iyi saatte olsunlar dadanıyor galiba :) Gerçekten iklim krizi çarptı bizi bu yıl. İki gündür güneş gördük sevindik. Ankara'da hala eski evler, bahçeler var ama nereye kadar gider bilmem. Bizim ev bile 55 senelik vardır, o yüzden her şey alarm veriyor. Her yıl bir yeriyle uğraşıyoruz. Bu yıl su boruları ve bazı lavabolar değişti. Çok yorucu ve pis bir işmiş. Üç gündür temizlemekten elim kolum tutmaz oldu. Yarın bitecek umarım, hasta olmadan hallederim inşallah. Çok sevgiler, selamlar da benden...
Sil