On yıllardır değişmeyen bir kural olarak Ankara bizi yine gözü yaşlı karşıladı. Henüz caddemizden sel akmadı ama yakında o da olur, bekliyoruz. Ayrıca sadece yağmur değil, alt kata sızdıran ve değişmesi gereken su boruları, bazı boya-badana işleri ve başka bir şehirde halledilmesi gereken evrak-kürek durumları da var, yaşasın 😃
Neyse geçelim bunları, bir şekilde hallolur, umutlarımızı başka baharlara bırakıp geldik kısacası. "Çok yorgunum, beni bekleme kaptan" şarkısı dilime dolansa da seyir defterini yine ben yazmak zorundayım. Dün öğlen Ankara'ya ulaştıktan bu yana ancak oturabildim, üstelik hala bitirmem gereken işler var. Yola oldukça uykusuz çıktık, ben yer yer sütçü beygiri gibi ayakta uyusam da Kocam Bey direksiyon başında mecburi uyanıklık durumundaydı. Antalya'dan sabahın 5'inde hareket ettik, ortam şu şekildeydi:
Sandiklı'ya doğru sis çöktü yükseklere. Rüzgar türbinleri görünmez oldu.
Afyon İkbal'de klasik molamızı verip çay-tost ikilisiyle kahvaltımızı yaptık. Marketten patatesli ekmek alıp yola devam ettik.
Bayat-Sivrihisar arası kadar sevmediğim bir de Şereflikoçhisar-Aksaray arası vardır, git git bitmez aynı biteviye yol. Sonunda Sivrihisar'ın dağları görününce bir "oh!" çektim.
Sapaktan Ankara yönüne dönüp mecburi durak yerimiz muhteşem (!) Muhteşem Tesisleri'ne daldık. Güzelim salkım söğütü masalara kuşlar pisliyor sebebiyle kestiklerinden bu yana küsüm esasen buraya ama arka tarafta leylak ağaçları var, bir ümit belki çiçekli bir dal bulurum umuduyla Kocam Bey çay içerken ben kontrole gittim.
Fakat heyhat, tüm çiçekler kurumuş, yapraklar "Seni bekleyemedik, kusura kalma, bu yıl geciktin" dediler. Suratımı asıp ayrılıyordum ki alt dallardan birinde "Ben buradayım" diye bir ses duydum. O da ne? Minicik bir dal leylak, Leylak Dalı'nı beklemiş, almadan gider miyim Ankara'ya?
Küçük bir kozalakla birlikte bana yol arkadaşı oldular.
Yazının başında da söylediğim gibi Ankara'nın gözü yaşlı, birkaç gün daha ağlayacak gibi görünüyor. Eh, gökten ne yağdı da yer kabul etmedi, aldık bastık bağrımıza her türlüsünü. Birazdan gerçek Umut gelecek, yüreğimizdeki umut ise her zaman bizimle...
Hoş geldin canım..Ankara kaderine ağlıyor..Malesef..
YanıtlaSilHoşbulduk, genel olarak bütün şehirler ağlıyor gibi...
Silhoş gitmişsiniz öğretmenim. oğlum da bugün "gök yarılıyor sanki ara ara bu şehirde" diye şikayetleniyordu.
YanıtlaSilumut'u bizim için de öpün, sevin, koklayın :)
Mevsimler şaşırdı Şulecim, bir yağıyor, bir açıyor burası. Umut'u zevkle öperim, gelince görüşmek dileğiyle...
SilLeylak kokusuna bayılırım ve çook uzun zamandır leylak ağacı görmediğimi anımsadım.
YanıtlaSilBen de Antalya'da görmüyorum ne yazık ki...
Silİyi bir yaz geçirmenizi diliyorum, bulutsuz ve Umut'lu tarafından. :))
YanıtlaSilSağol Ekmekçim, ben de sana Çiçek Kız'la güzel vakit geçirmeni diliyorum...
Silmerhaba adım Kayra. serhat Neşesikeder i tanıyor olmalısınız. yorumlarınızı gördüm. lütfen cevap verir misiniz, ondan hiç haber aldınız mı ? teşekkür ederim şimdiden..
YanıtlaSilMerhaba, sözkonusu kişi kimdir bilemedim. O isimde bir tanıdığım yok, başka bir takma ismi varsa bilemeyeceğim...
Sil