Heyecanla beklenen büyük gün hüsranla sona erdi. Bu konuda çok konuşmak istemiyorum, süreç boyunca da fazla konuşmadım, içimde bir yerlerde gizli, küçük bir umut yeşertmiştim sadece, o da boynunu büktü. Sanırım en büyük handikapımız sadece kendi düşüncemize uygun insanlarla tartışıp, benzer yapıdaki kanalları izlemek. Gazlanıp şişiyor, sonra da böyle buruşup oturuyoruz. Bizim ülkemiz bu, elimizdeki malzeme bu. Sokaklarda kan gövdeyi götürürken, geleceğimden umudumu tamamen kesmişken, yine bir umuda gönlümü bağlayıp titreye titreye ilk oyumu kullandığım ve yine elime kalan hüsran olduğu günden beri beklentimi asgari düzeyde tutmayı öğrendim ben. Ergenlik çağındaydım, evin yakınındaki arsada yakantop oynuyorduk, yan tarafımız açık hava sineması. Birden bir dalgalanma oldu, alkışlar, bağırış çağırış, "Ne oluyor?" demeye kalmadan seçim konuşması için İsmet İnönü'nün ve o zamanlar parti genel sekreteri olan Bülent Ecevit'in sinemaya girdiğini öğrendik. Topu bir yana fırlatıp biz de daldık içeri. Yaşı hayli ilerlemiş İnönü titrek sesiyle konuşmasını yaptıktan sonra "Şimdi Bülent Ecevit konuşacak, çok güzel konuşur ha!" diyerek mikrofonu devredecekken kopan yoğun alkışı duyunca gülmüş ve pek çok yerde söylediği sözü tekrarlayıp kenara çekilmişti: "Alkışa gelince çok, oya gelince yok". TV ekranlarında mitinglerdeki kalabalıkları görünce hep bu söz geldi aklıma. Aklı selimle düşünmek ve küçük de olsa bir umut yeşertmek gerek diyor ve dün yaşadığım saçmalığı anlatıp biraz gülümseteyim istiyorum.
Öyle sabahın köründe heyecanla oy vermeye gidenlerden olmadık hiç, sandık kaçmıyor nasılsa. Erken kalkan ben biraz Meltem Gürle'nin şimdiye kadar neden okumadığım için hayıflandığım "Kırmızı Kazak" kitabını okudum, biraz tablette şeker patlatıp stres attım, bir bölüm dizi seyrettim, balkondaki çamaşırları toplayıp katladım, ıvır zıvır işlerle uğraştım, Anneler Günü aramalarını yanıtladım, derken Kocam Bey uyandı ve öğleni biraz geçe her zaman oy kullandığımız okula doğru yola koyulduk. Yancı olarak Charlie Brown da benimle geldi. Benim bu sandıkta oy kullanacağımı öğrenen görevliler girişteki bekçi kulübesine jest olarak leylak dalı resmettirmişler, sağolun, varolun görevli kardeşlerim, beni siz yarattınız 😋
Bazı sandıklarda uzun kuyruklar varken bizimki tenha, görevlilerimiz nazik idi, bunca yıldır oy kullanan tecrübeliler olarak katlama, zarflama sıkıntısı yaşamadık, zarfı sandıktaki arkadaşlarının yanına yolladık, biz de başka bir semtte oturan arkadaşlarımızı ziyaret etmek için otobüse bindik. Otobüs gayet tenha, tepemizdeki havalandırma penceresi de açık olunca pandemiden bu yana ilk kez maske takmadım, trafik de sakindi çabucak geldik ineceğimiz durağa. Güllerin, begonvillerin, nar çiçeklerinin, yaseminlerin coştuğu sokaklardan geçip arkadaşımızın evine ulaştık. Sohbet, muhabbet, seçim yorumları derken uzun zamandır görüşmediğimiz ortak arkadaşlar da katıldı bize tesadüfen, pek güzel bir buluşma oldu. Saat 5 civarında vakitlice kalkalım dedik, aklımız seçim sonuçlarında, bir an evvel eve ulaşalım. Durağa gittik bekliyoruz, bizim evin önünden ya da çok yakınından geçen 4-5 otobüs var. Derken üzerinde yakındaki caddenin adı yazılı bir otobüs göründü, "Haydi binelim dedik, yürürüz ne olacak". Bindik, bu otobüs de tenha, oturacak yer var, lakin git git bitmiyor. 40 seneyi geçmiştir bu şehirde yaşadığım, hayatımda görmediğim yerlerden geçiyoruz, adeta şehir dışı, yol boyu sarı papatyalar bitmiş, tek tük evler, külüstür yapılar. Atölyeler, fabrikalar, çok az yerleşim yeri var. Kocam Bey'le birbirimize bakıyoruz "No'luyoruz?" der gibi. Bir zamanlar bir arkadaşın eşi kocasını okuldan almak için arabasıyla gelmişti, yakında oturunca beni de aldılar yanlarına. Kadın direksiyonu kocasına devretti, o da yan yollara saptı, ana yola çıkana kadar kadın sürekli kocasına "Buralar nereler Zekeriya, buralar nasıl yerler Zekeriya?" deyip durmuştu, bu söylem anında bizim literatüre girmişti. Ben de bir ara dönüp "Buralar nereler Zekeriya?" dedim. Kocam Bey, "Galiba Aksu'ya gidiyoruz" demesin mi? Haydaa! Gerçekten de "Gide gide bir söğüde dayandım/O söğüdün allarına boyandım" hesabı duraklarda dur kalk neredeyse bir saatlik yolculuktan sonra otobüs bekleme yerine girdi bizim şoför. Nerede? Tabii ki Aksu'da. Bilmeyenler için Aksu Antalya'nın bir ilçesi, çok yakınında Perge kalıntıları var. "Yahu Zekeriya, bizi nerelere getirdin; buralara nereler?" dedik. Meğer bizim ring yapacak ve yakınımızdaki caddeye dönecek sandığım otobüs ring yapmıyormuş. Eee, şehre nasıl döneceğiz, bu arada saat 6 oldu. "Durakta beklen otobüse binin ya da tramvaya gidin" dedi şöfeer, şöfer. Duraktaki Aksu'lu hemşerimiz tramvay tavsiye etti. Tramvay durağına gittik, biz merdivenleri çıkarken tramvay tepemizden vızır vızır geçti. Bir sonraki tramvay 15 dakika sonra, "Bekleyen derviş sıkıntıdan gebermiş". Bekledik, 15 dakika geçti, tramvay geldi, bindik. İçerisi buz gibi, ensem, omuzlarım dondu. Yarım saate yakın sürdü tramvayla şehir merkezi. Eve en yakın durakta indik, kalan mesafeyi yürüdük, içeri girdiğimde eğilip seramikleri öpecektim ama çakma dizlerim izin vermedi. 20 dakikalık mesafeyi 2 saatte alan şaşkınlar olarak olup bitene epeyce gülüp kimseye söylememeye karar verdik, ben de sadece sizlere söylüyorum, sayılmaz değil mi 😂
Bu yorucu günün bonusu da bu bahar ilk kez canlı gördüğüm uyuz leylak olsun, uyuz muyuz yine de görüştüğümüze memnun oldum 🌸
Vallahi güldürdün beni ki hiç gülecek hali yoktu. Ben de sabah ilk iş twitter'da okuduğum bir tweeti paylaştım instada. Etrafımızdaki yankı odamızdan etkilenip her şey farklı olacak zannediyoruz. Ne büyük yanılgı. Bu sefer biraz fazla yükselmiş olacağım ki düşünce kolum kanadım kırıldı. Öyle öfkeliyim ki konuşmuyorum. Bundan sonra kimselerin hassasiyetine bakmadan mutsuz insanların inadına tüm mutlu anlarımı paylaşacak, hayatıma bakacağım diyorum. :) Gerçekten inanamıyorum. Soma'da madenci felaketinden sonra yaşananları görmüştüm ama deprem bölgesinden bu oyları beklemiyordum. Kimse de bana, "Yok yapılan iyilikleri bile insanların yüzüne vuruyorsunuz, tefeciler!" safsatası yapmasın. Canım ne isterse onu söylerim. İyiliği kabul edip kötülükle cevap veriyorlarsa, ben de verdiğim iyiliğin karşılığında canım ne isterlerse onu söylerim. Öyle kızgınım.
YanıtlaSilAy, gideyim de ben bunları kendi blogumda yazayım. Senin blogun havasını da kararttım. :( Sorry.
Ya güldüreyim diye yazdım zaten, ağlanacak halimize gülmek huy oldu bizde. Deprem bölgesinden bekliyordum ben canım, bir kere Hatay'dan oy çıkacak bölgelerde çok ölen oldu, ölmeyeni şehir dışına çıktı. Kalanlar da ancak bu kadarını yapabildi. Tarikatların, Maraş olaylarını yapanların şehirlerinden farklı bir şey beklenir miydi ki? Bir de halkı yeterince tanıdım yaşadığım şu az olmayan yıllarda, her şeyi bekliyor ve hiç şaşırmıyorum. Boşver, biz doğru bildiğimizi yapmaya devam edelim, "Sen doğru ol, eğri belasını bulur" derler ya, bulmuyor esasen ama yine biz doğru olalım, yoksa ortada yüzüne bakılacak insan kalmayacak. Sakinleyelim ve önümüze bakalım, yapacak bir şey yok...
SilOlsun gezmişsiniz :) Ben olsam valla inip bir de Perge antik şehri gezerdim kısmet beni çağırdı kafasıyla... Leylâkları da kısmete yorar kesin oldu bu iş derdim..
YanıtlaSilBu sabah ben ağladım. Utancımdan, endişemden, özlemimden ağladım... Her seçim ağlıyorum da, bu sefer tam ağladım böyle hüngür hüngür. Dedim ki kaçtın kendini kurtardın bedenen burdasın kalben orda, birdin ikiye bölündün aferin sana. Gitsem gidemedim, kalsam gönlüm razı değil, gelin diyemiyorum, kalın diyemiyorum kimseye... Öyle ya bilmiyorum ağladım sonra da sinirle kalktım eeeh yeter be diyip tüm evin kapılarını sildim çalışmaya başlamadan önce. Pırıl pırıl oldu kapılar.. İçim de biraz hafifledi. Sonra babamla konuştuk, babamın yorumu şu: "yalnız ve güzel ülkem, belalı sevgilisinden ayrılamıyor". Ay bir gülme geldi, o saattir gülüyorum. Bir gül bir ağla sanırım deliriyorum.
Perge'yi birkaç ay önce gezmiştim, o yüzden niyet etmedik ayrıca kapanma saati gelmişti, istesek de gezemezdik. Fakat gerçekten komikti halimiz. Leylakları kısmete yormuştum ama her yorum yerini bulmuyor işte :))) Ben ağlamadım, şaşırmadım da, zaten beklentim en alt düzeydeydi, yazdım ya sebeplerini. Zaten o kadar dizlerim ağrıyordu ve sinirlerim bozuktu ki 10,5 da gidip yattım, kocama değişen bir şey olursa haber ver dedim, o haber gelmedi. Hesapta biz yarın Ankara'ya gidecektik, ne kadar iyimsersek ilk turda bitecek diye :) Kaldık tabii 2. tura. Baban çok güzel demiş valla, o yüzden ağlama kuzum gülmek daha iyi gelir. Coğrafya kaderdir, yapacak bir şey yok, bak kapılar da tertemiz olmuş :)))
SilRüşvetçi politikacıları, düzenbazları, hırsızları ve hainleri seçen halk kurban değildir, Suç ortağıdır!
YanıtlaSilGeorge Orwell
Bunları biz yaratmadık bu ülkede, seçenler yarattı...
Bize ancak esmer günler düşüyor zaten...
Silbekçi kulübesine bayıldım. ne güzelmiş. benim de yıllar önce izmir'de bucadaki teyzemlere gideceğim diye bindiğim otobüsle ringin diğer ucuna gitmişliğim, cep telefonu da yok tabii, eve çok geç kalarak evdekilerin yüreklerini ağzına getirmişliğim vardır. basiret bağlanması diyoruz öğretmenim biz buna, merak etmeyin aramızda :)
YanıtlaSilseçimle ilgili bir şey yazmayacağım. yoksa ağlıyorum :(
Eh kendime yoldaş buldum, yapılıyormuş demek. Babamı andık dolanıp dururken, rahmetli sıkılınca binerdi bilmediği bir semtin otobüsüne son durağa gider gelirdi, sonra da "Pek sefalı bir yolculuk oldu" diye anlatırdı :)
SilUmarım hala bir umut vardır Şulecim, bugün Ozan'ın yazdıkları umudumu arttırdı...
Aksu maceranız çok hoş olmuş, seçim gününün sonuç bekleme halleriyle benzer şekilde anılacak bir gezme olmuş, her türlü geçmiş olsun.
YanıtlaSilİkinci tur kesinleşince aklıma ilk sen geldin, "gideceklerdi, erteleyecekler mi acaba?"
Hayırlısı diyelim, elden ne gelir...
Biraz zorlu oldu ama güldük sonrasında :))) Erteleyeceğiz tabii ki Ekmekçim, yoksa vicdanım ve sorumluluk duygum beni sürekli dürter, malum memur zihniyetiyle büyüdük :)) Bir umutun ucuna yapışacağız el mahkum pek beklentim olmasa da, umarım utanırız çıkan sonuçtan...
SilÖyle hayırlısı diyelim, hayır olsun...
Ben artık ATV seyretmeye karar verdim, bakayım hangi pembe dünyaları yaşıyorlar da bu oyları veriyorlar.
YanıtlaSilKemikleşmiş bir kitle var ve asla döndürülemez, bu böyle, bir nevi biat. Ve bu iletişim araçlarının ulaşmadığı, twitterden, facebook'dan habersiz, ekonominin nasıl işlediğini, vergi denen şeyi bilmeyen, hükümetin yaptığı hizmeti muktedirin cebinden yaptığını sanan binlerce insan var. Eğitim yerlerde sürünürken o insanlardan fazlasını beklemek zaten anlamsız. Dünyaları da pembe falan değil aslında ama futbol takımı tutmak gibi bir şey onlar için, yensek de yenilsek de kalbimiz seninle :)))
SilBaharı bekleyip zemheriye uyandık! Hislerim bile stabil değil, kızgın mıyım üzgün müyüm ilerleyen günlerde adını koyacağım inşallah. Yol yakınken inmeyip Aksu'ya kadar gitmeniz çok hoş :)) Tramway candır, hiç yolundan sapmıyor :) Gülümseten günler dilerim...
YanıtlaSilÇok komikti Aksu maceramız, yarı yolda inseydik temelli kalırdık oralarda, hiç bilmediğimiz yerlerden geçtik, son durakta inmek en mantıklısı oldu, en azından tramvaya kavuştuk :) Birbirimizden farkımız yok inanın, biz geldik gidiyoruz da çocuklar, torunlar gülsün dilerim...
SilBenim tahminim ilk turda kimsenin kazanamayacağı yönündeydi Nurşen Hocam. Rehavet biraz yaktı bizi.
YanıtlaSilBiz alışığız ama uzun kağıdı katlarken, ilk kez oy kullanan gençlerin zorlandığını gördüm:) Yeğenim de aynı şekilde:) İki saat çıkamamış kabinden. Bir de çocukları darladık ya öyle katlama, onu kontrol et, bunu kontrol et diye:) Umarım onların geleceği lehine gelişsin her şey.
Kırmızı Kazak'ı ben de çok severek okumuştum. Bilirsiniz, çok bahseder, Sevgili Özlem'in favorilerinden:) Kulakları çınlasın.
Kocaman öpücükler benden...