Bu sabah uyandığımda çok seyrek gerçekleşen bir doğa olayına şahit oldum. Gece 23.00'de yattığım yataktan kesintisiz uyuyarak sabah 9.00'da kalkmışım dostlar, olağanüstü bir şey. Ben beni bildim bileli toplasanız iki elin parmağını geçmez bu durum, seyrek gerçekleşen doğa olayı demekte haksız mıyım 😂 Haliyle bir süre kendime gelemedim, "Ben kimim? Burası neresi? Bu saate kadar uyunur mu? Yahu ben gece niye uyanmadım?" gibi varoluşsal problemlerle bir süre didiştikten sonra yüzümü gözümü yıkayıp ayıldım ve kuşları ziyarete gittim. Ekmek çanağının içinde tepişip dururlardı. İki gün önce balkon kapısının tam önünde ve kapı kolunda iki kocaman ve simsiyah birikinti buldum. Yediği çanağa pisleyen cinsinden reziller onca açık alan dururken gelip kapıma def-i hacette bulunmuşlar. Muhtemel ki bu ara abur-cubur reklamlarını izlemiş ve altta geçen yazıyı şiar edinmişler. "Günde 3-5 porsiyon sebze, meyve tüketiniz". "Yürü kız" demiş erkek olanı, "Hep ekmek, hep bulgur, nereye kadar, bak TV bile öneriyor, gidip sebze, meyve yudalım". Benjamin ağacı ve servi tohumları yemiş keratalar ama Benjamini biraz fazla kaçırdıkları atıklarının renginden belli, katran mı içtiniz a mubarekler? Telle kazımaktan carpal tunnel sendromum atak yaptı. Büyük büyük büyük dedeleri Parmaksız Salih kısıra bayılırdı, belki genetik bir geçiş vardır diye akşamdan kalan kısırın birazını döktün yemek çanaklarına ama yüz vermemişler, öylece durup durur. Kendileri Isparta ekmeği seviyorlar en çok, hem de İslamköy'de üretileni, sanırım Demirel'e yandaş bunlar 😃
10 gündür evden dışarı çıkmadım, önce gökten kütleler halinde dökülen yağmur yüzünden, sonra bel ağrısı, iş-güç derken bugün baktım güneş parlıyor-ki meteoroloji yağmur demişti, yanılmış-öğleden sonra attım kendimi dışarı. Parka kadar yürüdüm, parkın içinde yürüdüm, sonra da eve kadar yürüdüm. 8000 adım civarında atmışım, yeterli. Uzun süre ara verince dizlere biraz alışma payı bırakmak gerekiyor. Hava öyle güzeldi ki ince bir kazak ve eşofman üstü yeterli geldi, hatta eve geldiğimde hayli terlemiştim. Esasen hoş bir şey değil, Antalya için bile Ocak ortası fazla güzel bir hava. Neyse ki 3 aya yetecek kadar yağmur düştü, o da bir şeydir.
Parkı ve parktan görünenleri özlemişim. Geçen haftaki fırtınada okaliptüslerden birinin kocaman dalı kırılmış, üzüldüm:
Neyse ki ağaç kıtlığı yok, ne yana dönsek yemyeşil.
Ah bize de o üç aylık yağmurdan yağsa ya!
YanıtlaSilNe güzel pırıl pırıl olmuş gökyüzü. :)
Kırılan dala ben de üzüldüm:(
YanıtlaSilKesintisiz ben de nadir uyurum. Yağmur, evet kuraklık var çok kötü bu sene :/ Resimler şahane!:)
YanıtlaSilsevgili öğretmenim, 3.fotoğraf bana nedense adayı, ve Hatırla Sevgili'yi çağrıştırdı. ne güzel görünüyor, ne güzel çekmişsiniz...
YanıtlaSilmis gibi bir havada yürümek yürüyebilmek ne güzel bir nimettir...Keşke İzmiri i mize de yağsa ...Bu yıl çok kurak geçti şu zamana kadar ..Susuz kalıcaz diye korkuyorum çok..Sizin de çiçek gibi günleriniz olsun inşallah..Kucak dolusu sevgiler...
YanıtlaSilHehehe kuşlarlar ilgili kısımda anlatım mükemmeldi, çok güldüm. :)
YanıtlaSil